Ameliyat sonrası enfeksiyonların kaynağı gerçekten hastaneler mi?

Aslında hep vücudumuzdalar!

Burnumuz, derimiz ve vücudumuz diğer alanlarındaki kolonileşen "mikrobiyomumuzdaki" bakteriler ile zatürre, ishal, kan dolaşımı enfeksiyonları ve cerrahi alan enfeksiyonlarına neden olan bakterilerin karşılaştırılması, sağlıklıyken vücudumuzda zararsızca yaşayan bakterilerin, hasta olduğumuzda bu kötü enfeksiyonlardan çoğunlukla sorumlu olduğunu gösteriyor.

"Science Translational Medicine" dergisinde yayımlanan araştırma, bu fikri destekleyen çalışmalardan biri. Çalışma, birçok omurga cerrahisi müdahalesi sonrası meydana gelen cerrahi alan enfeksiyonunun, hastanın zaten kendi cildinde zaten bulunan mikroplardan kaynaklandığını ortaya koyuyor. Araştırmayı gerçekleştirenler ise Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde görev yapan Anesteji Doçenti Dustin Long ile Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Doçenti Chloe Bryson-Cahn.

ABD'ye maliyeti 9,8 milyar dolar

Söz konusu hastane kaynaklı enfeksiyonlar olunca, cerrahi alan enfeksiyonları özellikle öne çıkıyor. 2013 yılında yapılan bir çalışma, cerrahi alan enfeksiyonlarının, hastane kaynaklı enfeksiyonların yıllık maliyetini en çok artıran tür olduğunu ve toplamda 9,8 milyar dolarlık (yaklaşık 313 milyar TL) maliyetin yüzde 33'ünden fazlasını oluşturduğunu ortaya koydu.

Cerrahi alan enfeksiyonları aynı zamanda ameliyat sonrası hastaneye yeniden yatışların ve ölümlerin de önemli bir nedeni.

Hastaneler olağanüstü önlemler alıyor ama...

Araştırmacılar, hastanelerin bu enfeksiyonları önlemek için olağanüstü önlemler aldığını söylüyor. Bunlar arasında tüm cerrahi ekipmanların sterilize edilmesi, ameliyathane temizliği için ultraviyole ışık kullanılması, cerrahi kıyafetler için katı protokollerin uygulanması ve ameliyathane içindeki hava akışının izlenmesi yer alıyor.

Yine de, yaklaşık her 30 işlemde bir cerrahi alan enfeksiyonu meydana geldiğini ve çoğu zaman bunun açıklamasının yapılamadığını belirten Dustin Long ve Chloe Bryson-Cahn, birçok diğer tıbbi komplikasyonun oranlarının zamanla düzelme gösterdiğini, cerrahi alan enfeksiyonu sorununda ise bunun yaşanmadığının altını çiziyor.

Antibiyotik direncinde küresel yükseliş

İkili, bunun ardında yatan sebeplerden birinin, antibiyotik direncindeki küresel yükseliş olduğunu söylüyor. Zira ameliyat sırasında verilen antibiyotikler, enfeksiyon önlemede kritik bir hamle, bunlara direnç artınca, ameliyat sonrası enfeksiyon oranları da artıyor.

Cerrahi enfeksiyonların nasıl ve neden meydana geldiğini daha iyi anlamak isteyen ekip, daha önceden yapılan cerrahi alan enfeksiyonu çalışmalarının tek bir bakteri türü ile sınırlı kaldığını ve eski genetik analiz yöntemlerinin kullanıldığını belirtiyor. Oysa yeni teknolojiler, tüm bakteri türlerini inceleme ve aynı anda antibiyotik direnç genlerini test etme imkanı sunuyor.

Araştırma ekibinin, omurga cerrahisiyle ilgili enfeksiyonlara odaklanmasının ise birkaç nedeni var. İlk olarak, çeşitli nedenlerle omurga cerrahisi geçiren kadın ve erkek sayısı benzer olduğundan, elde edilecek sonuçlar daha geniş bir grup için geçerli olacak.

İkinci neden ise, ABD'de omurga cerrahisine diğer herhangi bir cerrahi işlemden daha fazla sağlık kaynağı harcanması. Üçüncü sebep, omurga cerrahisi sonrası enfeksiyonun, hastalar için özellikle yıkıcı olabilmesi. Bu durum genellikle tekrar ameliyat ve uzun süreli antibiyotik tedavileri gerektirebilir.

200'den fazla hastadan örnek alındı

Ekip, bir yıllık süre boyunca, ameliyattan önce 200'den fazla hastanın burun, cilt ve dışkılarındaki bakterilerin örneklerin aldı. Sonrasında ise bu grupları 90 gün boyunca takip ederek, bu örnekleri daha sonra meydana gelen enfeksiyonlarla karşılaştırdılar.

Sonuçlar, hastaların sırt derisinde yaşayan bakteri türlerinin kişiden kişiye önemli ölçüde farklılık gösterdiğini, ancak bazı benzerliklerin olduğunu ortaya koydu. Boyun ve omuz çevresinde üst sırtta kolonize olan bakteriler, burundakilere daha benzerken; sırtın alt kısımlarında bulunanlar, bağırsak ve dışkıdakilere daha çok benziyordu. Araştırma, bakterilerin söz konusu cilt bölgelerindeki varlıkları ve yoğunluklarının, aynı omurga bölgelerinde yapılan ameliyatlardan sonra yaşanan enfeksiyonlarda ortaya çıkmalarıyla yakından ilgili olduğunu ortaya koydu.

Omurga cerrahisi sonrası enfeksiyonlara neden olan bakterilerin yüzde 86'sı, ameliyattan önce hastanın taşıdığı bakterilerle genetik olarak eşleşti. Bu oran, Staphylococcus aureus bakterisine odaklanan eski genetik teknikleri kullanan önceki çalışmalardan elde edilen tahminlere de yakın.

Araştırmadan çıkan ürkütücü sonuç

Araştırmadan çıkan ürkütücü bir sonuç ise enfeksiyonların yaklaşık yüzde 60'ının, ameliyat sırasında verilen önleyici antibiyotiğe, cilt kesilmeden önce kullanılan antiseptiğe veya her ikisine birden dirençli olmasıydı.

Bu antibiyotik direncinin kaynağı da hastane değil. Antibiyotiğe dirençli bu mikropların kaynağı hastaların daha önceki antibiyotik kullanımları veya antibiyotiğe maruz kalmaları ile rutin topluluk teması yoluyla farkında olmadan yaşadıkları bulaşlardan kaynaklanıyordu.

Araştırmadan çıkan sonuç yani cerrahi yara enfeksiyonlarının, vücudun o bölgesinde dolaşan bakterilerden kaynaklandığı bilgisi sezgisel görünse de, iki araştırmacı bunun gerçekleşme, önleme ve bakım alanlarında güçlü sonuçları olabileceğine inanıyor.

Ameliyat sonrası enfeksiyonlara karşı yeni silah

Eğer cerrahi enfeksiyonun en olası kaynağı, yani hastanın mikrobiyomu önceden biliniyorsa, bu bilgi tıbbi ekiplerin planlı bir işlem öncesinde buna karşı koruma sağlamasına fırsat sunar. Enfeksiyon önleme için mevcut protokoller, örneğin çoğu işlem geçiren hastaya aynı antibiyotiğin uygulanması gibi tek tip bir modeli takip eder. Ancak araştırmadan çıkan sonuca göre, ilaçları kişiselleştirme onları daha etkili kılabilir.

Bugün büyük bir ameliyat geçirecek olsaydınız, kesim yapılacak yerin standart antibiyotiklere dirençli bakterilerle kolonize edilip edilmediğini bilme şansınız olmazdı. Gelecekte, klinisyenler mikrobiyomunuz hakkındaki bilgileri kullanarak "hedeflenmiş" antimikrobiyaller seçebilir. Dustin Long ve Chloe Bryson-Cahn bu bilgilerin nasıl yorumlanacağını ve bu yaklaşımın sonuçları iyileştirip iyileştirmediğini anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğu hatırlatmasını da yapıyor ve şöyle devam ediyor:

"Bugün, enfeksiyon önleme ile ilgili tıbbi kurallar, ticari ürün geliştirme, hastane protokolleri ve akreditasyon çoğunlukla fiziksel çevrenin sterilliğine odaklanmakta. Enfeksiyonların kaynağının büyük bir kısmının hastane olmadığı bilgisi, muhtemelen bu protokollerin bir sonucu. Ancak, enfeksiyon önlemede daha hasta merkezli, bireyselleştirilmiş yaklaşımlara doğru kaymak, hastane ve hastalar için yararlı olacaktır."

Science Alert haberinden Erinç Eröz Türkçeleştirdi

tr.mashable.com