Depozito Yönetim Sistemi hem çevreye hem bütçeye katkı sağlayacak

İSTANBUL (AA) - Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca, ulusal çapta 2025'te devreye alınması planlanan Depozito Yönetim Sistemiyle, 0,1- 3 litre hacme sahip ambalajların geri dönüşümü için şişe ve kutu başına depozito bedeli ödenecek.

Yazılımı yerli mühendisler tarafından yapılan makineye, ambalajlı atıkların barkodu okutulacak. Makineler atıkları, cam şişe, pet ve alüminyum ambalajlı ürün olarak kategorilere ayıracak ve ilgili atık haznesine yönlendirecek.

Ambalajlı ürünler, makineye atıldıktan sonra karşılığında şişe başına ücret alınacak ve bu ücret alışverişte kullanabilecek. ilk etapta bu makinalar AVM ve marketlere kurulacak.

"Depozito hepimizin aşina olduğu bir yöntem"

Yeni yıl ile hayata geçirilecek sistem hakkında AA muhabirine bilgi veren İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdem Görgün, Depozito Yönetim Sisteminin, dünyada 40'tan fazla ülkede kullanıldığını ve bu rakamın hızla arttığını söyledi.

Özellikle atık kelimesini kullanmadığının altını çizen Görgün, "Depozitoda boşaltılan ambalajı çöpe atarsanız atık haline gelir, atmadığınızda temiz bir malzemedir. Ondan dolayı atık değil 'stratejik hammadde' demeliyiz. Bu stratejik hammaddeleri, makinaya attığımızda toplanan ürünler tekrar geri dönüşüme gidip, ekonomiye kazandırılıyor. Depozito hepimizin aşina olduğu bir yöntem. Eskiden ambalajlı bir ürünü tükettikten sonra boş ambalajı geri verdiğimizde karşılığında dolu bir şişe alırdık. Tekrardan aynı yöntem gelecek, bu sefer para verilecek." diye konuştu.

Görgün, sistem sayesinde, Türkiye'de 25 milyar adet içecek ambalajının toplanılacağına işaret ederek, şunları söyledi:

"Markete gittiğimizde aldığımız içeceğe bir miktar daha fazla para ödeyeceğiz. Buna 'depozito bedeli' diyoruz. Bu duruma, ürünlerin fiyatını arttıran bir bakış açısıyla yaklaşmamak lazım. Çevreyi koruma adına borç veriyoruz. Çevre bilinci yükselmiş vatandaşlar olarak, bu bedeli ödemeyi göze almalıyız. Ambalaj boşaldıktan sonra gidip makinelere atacağız. Türkiye'nin her yerinde kolayca erişilebilecek noktalarda yaklaşık 20-30 bin adet makina konumlandırılacak."

Prof. Dr. Görgün bütün bu süreci Türkiye Çevre Ajansı'nın yürüttüğünü vurgulayarak, sürecin dijital bir şekilde ilerleyeceğini ve telefonlarda depozito uygulama sistemi olacağını söyledi.

"Bu işi doğayı korumak için yapıyoruz"

Cep telefonundaki QR kodu makinaya yaklaştırıldığında, kaç tane ambalaj konduysa makinanın e-cüzdana o kadar depozito bedelini geri ödeyeceğini aktaran Görgün, şunları kaydetti:

"Makinalarda biriken ambalajı ne yapacağız? Burası çok kritik. Bunun için birkaç unsurun çok iyi çalışması gerekir. Vatandaş nereye, ne attı, makinada kaç ambalaj birikti, bunu kim alacak ve aldığı ambalajlar nereye gidecek? Ambalajlar biriktikten sonra birtakım sahtecilikler meydana gelebilir. Materyalin nasıl aktığını, veri akışıyla görmeliyiz. Bu işi doğayı korumak için yapıyoruz bunun da bir maliyeti var. Bu bedeli ödemek zorundayız."

Prof. Dr. Görgün, Avrupa'da atık ve boş ambalaj toplama sisteminin çok hızlı bir şekilde yaygınlaştığına işaret ederek, "Türkiye'de de veri akışı konusunda çok güzel bir sistem kuruldu. Türkiye Çevre Ajansı iki yıl önce Darphane Genel Müdürlüğüyle anlaştı ve dijital bir alt yapı kurdu. E-cüzdanlar hazır ve bütün makinalar birbiriyle haberleşebilecek şekilde konumlandırılacak." dedi.

"Bu atıkların toplanması için en büyük motivasyonumuz çevre ve ekonomi olmalı"

Hem atık hem de endüstri sektörünün, depozito iade sistemine çok ihtiyacı olduğunu belirten Görgün, "Şu anda atıklarımızın tahminen yüzde 10'unu sokak toplayıcıları sayesinde toplayabiliyoruz, sağlıklı bir toplama sistemi yok. 2035'de bunu daha da arttırmamız gerekiyor. 2050 de ise sıfır karbon hedefi var. Ya bunu yapacağız ya da sıcaktan yanıp, açlık çekeceğiz ve tarım sektörü bitecek." değerlendirmesinde bulundu.

Depozito Yönetim sisteminin, doğayı koruma adına olduğunun insanlara anlatılması gerektiğini vurgulayan Görgün, Avrupa'da insanların bunu büyük bir keyifle yaptığını, çocukların ve üniversite öğrencilerinin bu dönüşümden harçlıklarını çıkardığını söyledi.

Görgün, bu şekilde toplumun çevre bilincinin gelişeceğinin altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Depozito Yönetim Sistemi uygulaması yeni yılla hayata geçecek. Böylece hem doğayı, iklimi ve çocuklarımızın geleceğini koruyacağız hem de yüz milyonlarca avroyu ekonomiye kazandıracağız. Bu atıkların toplanması için en büyük motivasyonumuz çevre ve ekonomi olmalı. Türkiye'nin, Avrupa'da olduğu gibi genişletilmiş üretici sorumluluğu politikasının alt yapısını çok hızlı hazırlaması gerekiyor. Aksi halde iklim değişikliği ile mücadelede sınıfta kalacağız. Sanayimiz Avrupa ile ticaret yapamayacak hale gelecek. Bunun için herkesin konuya duyarlılık göstermesi gerekiyor."

"Depozito bedelinin iadesini alacak"

Depozito iade otomatlarının üretimini yapan firmanın sahibi Ayşegül Eroğlu da konuyla ilgili 4 yıldır çalışmalar yapıldığını belirterek, Paris İklim Anlaşması'nda, 2030'a kadar ambalaj atıklarının yüzde 65'e kadar azaltılması yönünde verilen söz gereği Depozito Yönetim Sisteminin hayata geçirileceğini aktardı.

Türkiye Çevre Ajansı ile bu konudaki çalışmaların çok sıkı bir şekilde ilerlediğini ve artık sistemin hayata geçebilecek noktaya geldiğini vurgulayan Eroğlu, "Vatandaş, içecek alırken bir depozito bedeli ödeyecek, tükettikten sonra bu şişe ve plastikleri geri götürmekle yükümlü olacak. Geri götürdüğünde, vermiş olduğu depozito bedelinin iadesini alacak. Biz de geri dönüşümün en sağlıklı, en temiz şekilde olmasını, tekrar gıdada kullanılabilmesini sağlayan ve sahteciliği önleyen makineler üretiyoruz. Bu makinalara, Depozito İade Makinaları kısaca DİM deniyor."

"2025'te bu makinaları sahalarda görmeye başlayacağız"

Eroğlu, DİM'lerin, Teknofest gibi çeşitli organizasyonlarda, çevre haftalarında görücüye çıktığını dile getirerek, "2025'te bu makinaları sahalarda görmeye başlayacağız. Daha çok AVM'ler ve marketlerde olacak. İçecek atıklarının geri dönüşüme değil, döngüsel ekonomiye girebilmesi lazım. Yani bu içecek ambalajlarının tekstilde değil de yine gıda endüstrisinin içinde kullanılması anlamına geliyor. O yüzden bu içecek atıklarının temiz bir şekilde ayrıştırılması ve dönüştürülmesi gerekiyor. DİM makinaları da bize temiz ham madde kaynağı sağlıyor." ifadelerini kullandı.

Mevcut ambalajların, döngüsel ekonomiye kazandırılmasıyla yurt dışından atık ithal etmek durumunda kalınmayacağına dikkati çeken Eroğlu, makina sayesinde ambalajların temizliğinden emin olunduğunu belirtti.

Eroğlu, makinaların kullanımı hakkında da bilgi vererek, "Çevre Ajansı ve Darphane'nin kurmuş olduğu mobil bir aplikasyon var. Bir ATM gibi düşünün. Makinanın kullanımı aslında çok basit. İlk olarak QR kodumuzu okutuyorsunuz. Sonra elinizdeki plastik ve cam şişeyi makinanın içine attığınızda, depozito iade bedeli dijital cüzdanınıza aktarılıyor. Burada biriken paralarınızı alışverişte kullanabilirsiniz. Bu makinaları, Türkiye topraklarında yüzde 75'inden fazlası yerli olacak şekilde üretiyoruz. Makinaları herkes üretemiyor, devlet projesi olduğu için lisans ve tescil gerekiyor. " şeklinde konuştu.


Muhabir: Semra Orkan