Dünyanın en büyük iklim davası Uluslararası Adalet Divanı'nda başladı
Dava, Birleşmiş Milletler (BM) üyesi ülkelerin, iklim değişikliği konusundaki yasal yükümlülüklerine ilişkin hukuki bir çerçeve çizilmesi açısından büyük önem taşıyor.
Küçük bir ada devletinin açtığı dava, dünya çapında geniş yankı buldu.
100’e yakın ülke ile çok sayıda kuruluş, davaya katılmak için yazılı beyanda bulundu.
Neden en büyük dava?Bu, Uluslararası Adalet Divanı’nın 80 yıllık tarihinde bir ilk.
Şu ana kadar Lahey'deki mahkeme bu denli yüksek sayıda tanık dinlemedi.
Bu nedenle dava, dünyada şu ana kadar açılmış en büyük iklim davası olma özelliğini taşıyor.
Pazartesi günü Hollanda'nın Lahey kentindeki Barış Sarayı'nda başlayan davada, iki hafta boyunca ülkeler ve uluslararası kuruluşlar dinlenecek.
Uluslararası Adalet Divanı'nın 15 üyesi, gelecek kuşakları felaket boyutundaki iklim değişikliğinden korumak için BM üyesi ülkelerin uluslararası hukuk açısından yükümlülüklerini inceleyecek.
Uluslararası mahkeme, yüksek oranda karbondioksit salımına neden olan ülkelerin gerekli önlemleri almaması durumunda, karşılaşacakları hukuki yaptırımları da ele alacak.
Vanuatu gibi tehdit altındaki ülkelerin, iklim değişikliğinin sonuçlarından korunması için atılacak adımlar da davanın gündemindeki bir başka konu.
Güney Pasifik'te yaklaşık 320 bin nüfusun yaşadığı 83 adadan oluşan Vanuatu, küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarını en fazla hisseden ülkelerden biri.
Son 10 yılda küresel ısınmaya bağlı olarak dünyadaki deniz seviyesi ortalama 4,3 santimetre yükselirken, bu oran Vanuatu'nun bulunduğu bölgede daha fazla kaydedildi.
Dava üniversite öğrencileri sayesinde açıldıÜlkenin başkenti Port Vila'daki Güney Pasifik Üniversitesi'nden bir grup hukuk fakültesi öğrencisi, yaklaşık beş yıl önce iklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarına dikkati çekmek için harekete geçti.
Üniversite öğrencilerinin, konuyu Uluslararası Adalet Divanı'na taşıma önerisi, Vanuatu hükümeti tarafından da benimsendi.
Dünyadaki gelişmiş zengin ülkelerin neden olduğu karbondioksit salımının yol açtığı iklim değişikliğinin faturasının, küçük ülkelere çıkarıldığını savunan Vanuatu, konuyu BM Genel Kurulu'na taşıdı.
Vanuatu neleri savunuyor?Pasifik ülkesine göre, dünyadaki karbondioksit salımının sadece yüzde 0,0001'ine sahip olmalarına rağmen, zengin ülkelerin yaydığı sera gazı sonucu Vanuatu yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
Vanuatu'nun iklim elçisi Ralph Regenvanu, Avustralyalı yayın kuruluşu ABC Televizyonu'na yaptığı açıklamada, iklim değişikliğinin bu hızla devam etmesi halinde, 50 yıl içerisinde ülkelerinin tamamen yaşanamayacak duruma geleceğini söyledi.
Vanuatu hükümetine göre sorunun kaynağı, kendileri değil. Bu nedenle, yüksek miktarda sera gazı salımına yol açan ülkelerin artık buna son vermesi gerekiyor.
Aynı zamanda eski Vanuatu İklim Bakanı da olan Regenvanu, “İklim değişikliği ve hızla yükselen deniz suyu seviyesi konusunda bir şeyler yapılmazsa, ülkemiz, geçim kaynaklarımız, kültürümüz ve insan haklarımız yok olacak" dedi.
BM Genel Kurulu, Vanuatu'nun bu görüşlerini haklı bularak, başvuruyu geçen yıl, örgütün en üst yargı organı olan Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'na gönderdi.
Davanın olası sonuçları ne olacak?Uluslararası Adalet Divanı'nın, önümüzdeki yılın ortalarına kadar kararını açıklaması bekleniyor. Mahkemenin kararı tavsiye niteliğinde ve yasal olarak bağlayıcı değil.
Ancak mahkeme, "yüksek oranda sera gazı yayan ülkelerin, bunu önemli ölçüde sınırlamaları konusunda gerekeni yapmaları" yönünde bir karar alırsa, bunun dünya genelinde önemli sonuçları olacak.
Çevre ve iklim değişikliği konusunda önemli bir kapıyı aralayacak bu kararın, yeni davaları beraberinde getireceği ve hükümetleri bu konuda daha fazla adım atmaya zorlayacağı belirtiliyor.
Hukukçulara göre, Uluslararası Adalet Divanı'nın kararı, çevre kirliliğine yol açan ülkeler ile şirketlere daha katı yaptırımlar uygulanmasının da yolunu açabilecek.
Vanuatulu hukuk ekibine liderlik eden Hollandalı uluslararası kamu hukuku uzmanı Margaretha Wewerinke- Singh, Adalet Divanı'nın, "iklim tahribatının yasa dışı olduğunu" onaylamasını beklediklerini söyledi.
Hollandalı hukukçunun, RTL Haber'e yaptığı açıklamaya göre, yüksek oranda kirliliğe neden olan ülkeler, Paris İklim Anlaşması ile her şeyin çözüldüğüne inanıyor.
Ancak Wewerinke- Singh'e göre durum böyle değil.
Çevrenin korunması ve tahribata neden olan ülkelerin sorumluluğu, geleneksel hukukun yetki alanı içerisinde. O nedenle de davanın sonucu büyük önem taşıyor.