İran-ABD ilişkilerinde derin yaralar açan IR655 faciasının üzerinden 36 yıl geçti

TAHRAN (AA) - ABD'nin 3 Temmuz 1988'de Iran Air'e ait IR655 sefer sayılı yolcu uçağını "yanlışlıkla" vurmasının üzerinden 36 yıl geçti.

Washington yönetimi 66’sı çocuk, 56’sı kadın toplam 290 kişinin hayatını kaybettiği olay için halen özür dilemedi.

Facianın kurbanlarının aileleri ve yakınları her yıl olayın yıl dönümünde Hürmüz Boğazı'na gidip uçağın düştüğü sulara çiçekler bırakarak sevdiklerini anıyor ve ülke genelinde anma törenleri düzenleniyor.

Facianın öncesinde İran-Irak-ABD arasındaki olaylar

İran ile Irak arasında 1980-1988 arasında devam eden savaş sırasında 1984'ten itibaren iki ülke Basra Körfezi'nde birbirlerinin petrol tankerlerine saldırıları da içeren bir savaşın ortasındaydı. ABD güçleri ise petrol taşımacılığını korumak bahanesiyle Körfez'de savaş gemileri bulunduruyordu.

Böyle bir durumda Irak Hava Kuvvetleri, 17 Mayıs 1987'de ABD Donanmasına ait USS Stark fırkateynine "yanlışlıkla" füze ateşleyerek, Amerikan donanması mensubu 37 askerin ölümüne yol açtı. Saldırı sonrasında Irak yönetimi, ABD fırkateyninin İran tankeri sanılarak yanlışlıkla vurulduğunu savunarak Washington yönetiminden özür diledi.

Bu olayın ardından ABD angajman kurallarını revize etti ve bölgede daha agresif önlemler almaya başladı.

ABD'nin İran'a karşı "Peygamber Devesi Operasyonu"

1987'nin sonlarına doğru İran güçleri bölgedeki ABD donanmasıyla kontrollü çatışmalara girmeye başladı. 14 Nisan 1988'de ABD güçlerine ait güdümlü füze fırkateyni USS Samuel B. Roberts İran güçlerinin Körfez'e döşediği deniz mayınına çarptı ve ağır hasar aldı.

Bu olayın ardından ABD, 18 Nisan 1988'de Basra Körfezi'ndeki İran güçlerine karşı "Peygamber Devesi Operasyonu" adını verdiği saldırıları başlattı. Saldırı kapsamında iki İran petrol platformuna ve İran'ın bölgedeki en büyük savaş gemisi Sehend ile Cuşan gambotunu hedef alan ABD güçleri, 56 İran askerini öldürdü. Saldırı sırasında İran’ın düşürdüğü helikopterdeki 2 Amerikan askeri de öldü.

İran-Irak arasındaki savaşın son haftalarına tekabül eden saldırılardan kısa süre sonra 3 Temmuz 1988'de şafak vakti William C. Rogers komutasındaki USS Vincennes adlı savaş gemisi, bölgedeki İran'a ait sürat teknelerinin üzerine bir helikopter gönderdi. İran güçlerinin helikoptere ateş açması üzerine Vincennes savaş gemisi, İran sürat teknelerinin peşine düştü ve bu sırada İran kara sularına girerek İranlılarla çatışmaya başladı.

Uçakta 66'sı çocuk 56'sı kadın 290 kişi hayatını kaybetti

Çatışmalar yaşanırken İran Havayolları’na ait 655 uçuş numaralı Airbus A300 tipi yolcu uçağı Dubai’ye gitmek üzere İran’ın güneyindeki Bender Abbas şehrinden çoğunluğu İran vatandaşı olan 274 yolcusu ve 16 mürettebatıyla kalkış yaptı.

Uçak, Basra Körfezi'ndeki Hürmüz Boğazı'nın batısındaki Hengam Adası'na yaklaşırken, ABD donanmasına ait USS Vincennes'in komutanı William C. Rogers'ın emriyle atılan iki füzeyle vuruldu. 66'sı çocuk, 56'sı kadın ve 16'sı mürettebat olmak üzere 290 kişi taşıyan uçak, o anda infilak etti ve parçaları Basra Körfezi'ne düştü. Uçaktaki 290 kişiden kurtulan olmadı ve 254 İran, 13 Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), 10 Hindistan, 6 Pakistan, 6 Yugoslavya ve 1 İtalyan vatandaşı hayatını kaybetti.

ABD, ilk anda İran'a ait savaş uçağını vurduğunu iddia etti

ABD Savunma Bakanlığı, ilk anda savaş gemisinin İran'a ait bir F-14 savaş uçağını hedef aldığını savundu ancak yolcu uçağının vurulduğu ortaya çıktıktan sonra füzelerin "yanlışlıkla" ateşlendiğini öne sürdü.

İran ile ABD arasındaki gerginliği üst seviyeye taşıyan olay, uluslararası kamuoyunda da tepkiyle karşılandı ve birçok ülke tarafından kınandı. İran’da 7 gün yas ilan edildi ve ülke genelinde geniş çaplı protestolar düzenlendi.

Olayı, ABD Başkanı Reagan "trajik hata", İran Cumhurbaşkanı Hamaney, "vahşi bir suç" olarak nitelendirdi

İran, olayı "kasıtlı saldırı" olarak niteleyerek, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne başvurdu. Dönemin İran Cumhurbaşkanı Ali Hamaney, olayı "vahşi bir suç" olarak nitelendirdi ve uluslararası toplumu ABD’ye karşı harekete geçmeye çağırdı.

Dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan ise olayın "kasıtlı olmayan trajik hata" olduğunu savundu. Hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı dileyen Reagan, özür dilemekten kaçındı.

Reagan'ın Yardımcısı George Bush ise 14 Temmuz’da BM’de İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Velayeti’nin de katıldığı toplantıda yaptığı konuşmada, yolcu uçağının vurulması emrini veren Vincennes kruvazörünün kaptanı Rogers'ı savunarak, "USS Vincennes meşru müdafaa kapsamında hareket etti." ifadelerini kullandı. Velayeti ise olayı "önceden planlanmış" ve "insanlık dışı saldırı" olarak nitelendirdi.

Bush ayrıca 2 Ağustos 1988’deki seçim kampanyası sırasında "Amerika Birleşik Devletleri adına asla özür dilemeyeceğim. Gerçeklerin ne olduğu umurumda değil." dedi. Bush’un bu sözleri konuyla ilgili genel tutumunu yansıttığı için İran uçağının vurulmasıyla ilişkilendirildi. ABD'nin olaya yaklaşımı İran'ın yanı sıra uluslararası toplumun da tepkisini çekti.

BM'ye bağlı Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO) da olayla ilgili soruşturma başlattı. ICAO, soruşturma sonucunda, "bölgedeki gemilerinin hiçbirinin yolcu jetini tespit edecek sivil hava trafik kontrol frekanslarını dinlemek için gerekli ekipmana sahip olmadığı" ortaya çıkan ABD'yi suçladı. Bununla birlikte olayın bölgedeki yüksek gerilim ve iletişim hatalarından kaynaklandığı sonucuna varıldı.

Geminin komutanına "savaşa aşırı hevesli" ve "aşırı saldırgan" suçlamaları

Olayla ilgili bağımsız soruşturmalardan bazıları ise farklı bir tablo ortaya koydu. Newsweek dergisinden John Barry ve Roger Charles, geminin komutanı Rogers'ın "savaşa aşırı hevesli" olduğunu, daha önce İran gemilerine karşı saldırı başlattığını ve İran karasularına girdiğini öne sürdü. Barry ve Charles ayrıca ABD hükümetini olayı örtbas etmekle suçladı. Rogers, bölgedeki diğer donanma gemisi USS Sides'ın komutanı David Carlson tarafından da "aşırı saldırgan" olduğu için eleştirildi.

Bununla birlikte 2022'de İngiltere'de gizliliği kaldırılan belgelerde, dönemin İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher'ın ABD'ye olayı örtbas etmesi için yardım ettiği ortaya çıktı.

Olaydan sonra geminin komutanının aracına bombalı saldırı

Uçağın vurulmasından 9 ay sonra, 10 Mart 1989'da Rogers'ın eşi Sharon, San Diego'da eşinin adına kayıtlı bir minibüsün içindeyken bombalı saldırıya uğradı ancak yara almadan kurtuldu. Saldırının İran uçağının düşürülmesiyle bağlantılı olduğundan şüphelenilse de Federal Soruşturma Bürosu (FBI), olayın "terör saldırısı" olduğu iddialarını doğrulamadı. Rogers'ın minibüsünün bombalanması, yaklaşık 300 polis ve FBI ajanı tarafından yıllarca soruşturuldu ancak "çözülemeyen bir vaka" olarak kaldı.

İran, 1989’da Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) başvurarak ABD’nin mahkum edilmesini istedi ve tazminat talep etti.

Geminin komutanını "Liyakat Nişanı" ile ödüllendiren ABD, İran'a tazminat ödedi

Uçağın düşürülmesinde yapılan hatalara rağmen, USS Vincennes mürettebatına askeri nişan verildi. Geminin komutanı Rogers de görevi süresince başarılarından dolayı 1990'da "Liyakat Nişanı" ile ödüllendirildi. Ödülün, 1987-1989 arası Vincennes'in komutanı olarak yaptığı hizmet nedeniyle verildiği açıklandı.

UAD, İran’ın açtığı davayla ilgili kararını 1996’da verdi. ABD’nin uluslararası hukuku ihlal ettiğine dair İran’ın iddiasını kabul etmeyen UAD, buna karşılık Washington’un tazminat ödemesi gerektiğine karar verdi. Mahkemenin kararının ardından İran ile ABD, uzun süren müzakereler sonucunda tazminat anlaşması imzaladı. Anlaşma kapsamında ABD kurbanların ailelerine verilmek üzere İran’a 61,8 milyon dolar tazminat ödedi.

İran hala ABD'den özür bekliyor

İran’a ait yolcu uçağının vurulması olayı, İran’ın ABD’ye karşı tutumunu sertleştirerek uzun vadede iki ülke arasındaki ilişkilerin kötüleşmesine yol açtı ve İran ile ABD arasında uzun yıllardır devam eden güvensizlik ve düşmanlıkların tohumlarını atan en önemli olaylardan biri oldu. ABD yönetimi ise 66’sı çocuk, 56’sı kadın toplam 290 kişinin hayatını kaybettiği olay için halen özür dilemedi. Dönemin İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 2021'deki konuşmasında, ABD yönetimine hitaben, "Özür dileyin ve bu suçun katilini ve suçlusunu neden ödüllendirdiğinizi halka açıklayın." ifadelerini kullandı.


Muhabir: Ahmet Dursun