Kalp krizinde göz önüne alınacak tedbirler
Kalbe çocukluk döneminden itibaren gerek mental açıdan gerekse de fiziksel açıdan iyi bakmak gerekiyor ancak her şeye rağmen gelen kalp krizi durumunda ne yapılmalı?
Uzmanlara göre, kalp krizi, kalbe giden ana damarlardan en az birinin tıkanması sonucu kalp kasına yeterli oksijen ulaşamamasıdır. Damar tıkanıklığı genellikle yağ birikintileri (plaklar), bu plakların yırtılması nedeniyle oluşur ve bu da kalbin bazı bölgelerine kan akışını durdurur. Oksijensiz kalan kalp hücreleri ölmeye başlar, bu da ciddi göğüs ağrısı, nefes darlığı ve diğer belirtilere neden olur. Kalp krizi bir başlangıçtır, hızlı tedavi edilmezse kalbin hasarı kalıcı olabilir. Kalp krizi çoğu zaman belirti vermese de en belirgin özelliğini üçe üç kuralı dediğimiz belirtilerdir. Bu kuralda ilk üçlü semptomla ilgili diğer üçlü ise zamanlamayla ilgilidir. Semptomlar; baskı, sıkışma ve yanma tarzında gelişen ağrılar, zamanlama ise ani başlayan, hızlı yükselen ve genellikle 20 dakikadan uzun süren durumudur. Bu kuralı bilmek yaşanılan durumu analiz etmekte oldukça faydalı olacaktır. Günümüzde kalp krizi gelişme yaşı oldukça gerilemiş durumda. Bu yüzden herhangi bir semptom beklemeksizin mutlaka 35-40 yaş sonrası düzenli kalp kontrollerinizi yaptırmalısınız.
Kalp krizi bizim için acil bir durumdur. Kişi kalp krizi geçirdiğinden şüpheleniyorsa bu durumu asla göz ardı etmemeli ve hemen 112’yi aramalıdır. Eğer kişi araç kullanıyorsa mutlaka araç kullanmayı bırakmalı ve 112’yi aramalıdır, asla “nasılsa yetişirim” diyerek hastaneye kendi başına gitmemelidir. Kalp krizi durumu hızlı ilerler siz hastaneye gidene kadar kalp durması veya ani ritim bozukluğu gelişebilir ve seyir halindeyken daha kötü bir kazaya neden olabilirsiniz. Eğer kriz anında araçta başka birisi varsa sizi hemen en yakın hastaneye götürebilir. Evde yalnızken kriz geçirdiğinizi düşünürseniz yine ilk yapılması gereken durum 112’yi aramaktır. 'hastane yakın, yürüyerek gidebilirim' düşüncesi de yine asla yapılmaması gereken yanlışlardan biridir.
Toplumda kalp krizinde yapılması gerekenlerle ilgili doğru bilinen yanlışlar da şunlardır. Bunlardan birincisi; “kriz anında öksürmek damarı açar.” Bu yanlış öksürmek tıkalı damarı açmaz sadece anlık nabız düşüşlerinde öksürmek nabız artışında yardımcı olacaktır. Bir diğeri; “Kriz anında aspirin alınmalıdır.” O an yaşadığınız şey bir kriz olmayabilir ve bu durumda farklı nedenlere yol açabilir, herhangi bir kanama odağını uyarabilirsiniz. Eğer kalp damar hastasıysanız ve daha önce geçirdiğiniz için kriz geçirdiğinizden eminseniz o zaman kullanılabilir ama ilk kez yaşadığınız bir durumsa ve emin değilseniz aspirinle zaman kaybetmemeli ve hemen 112’yi aramalısınız.
Kalp hastalıklarında kolesterol ve şeker değerlerinin önemini artık bilmeyen neredeyse yok. Ancak kalbimize zarar veren ve kalbimizi yoran, çoğunlukla farkında olmadığımız şeyler var. İşte bunların başında bağımlılıklarımız geliyor. Kalp hastalıkları çoğu zaman genetik faktörlerle kendini gösterse de artık biliyoruz ki epigenetik faktörler günümüzde genetik yatkınlıklarımızdan daha önemli bir hal almış durumda.
Sigara ve alkol tüketimi gibi bağımlılıklar önlenebilir kalp hastalıklarının en önde gelen nedenlerinden biridir diyebiliriz. Günde sadece 1 tane sigara tüketimi bile kalp damar hastalığı riskini yüzde 14 artırıyor. Günde 1 paket sigara içen birinin kalp krizi geçirme riski hiç içmeyen birine göre yüzde 80 daha fazladır.
Alkol tüketimi ise artık tek başına ritim bozukluğu, karaciğer yağlanması ve kalp damar hastalıkları riskini artırıyor. Kalbinizi yormak istemiyorsanız sigara, alkol ve diğer bağımlılıklarınızdan kurtulmalısınız.
Diğer bir kalbi yoran etken de stres. Günümüzdeki metropol yaşantısı bizi daha stresli bireyler haline getiriyor ve yüksek stres kalp hastalıkları riskini artırıyor. Panik bozukluklar, depresyon ve kaygı bozuklukları gibi durumlar stresimizi artırıyor. Yüksek stres vücudumuzda daha fazla kortizol salgılanmasına kan şekerimizin yüksek seyretmesine, yeme bozukluklarına ve uykusuzluğa neden oluyor. Bu etkenler de bir araya geldiğinde kalp hastası olmanız kaçınılmaz oluyor. Akut ve kısa süreli stresler normaldir diyebiliriz, fakat kronik stres mutlaka yönetilmeli ve bu konuda gerekirse destek alınmalıdır. Günümüzde değişen meslek alanları bizi oturarak çalışmaya ve hareketsizliğe itebiliyor.
Hareketsizlik, sürekli masa başında oturmak da bizi kalp hastalıklarına yakınlaştırıyor. Bilinenin aksine hareket etmek kalbimizi yormaz. Aksine hareketsizlik vücuttaki stresi yönetememenize, hormon dengesindeki bozukluklara, dolaşım bozuklarına neden oluyor ve bu durum kalbinizi yoruyor. Günde 8 saatin üzerinde oturmak sigara içmekten daha zararlı diyebiliriz. Bizi oturmak hasta ediyor, hareket etmek hasta etmediği gibi hastalıkların riskini de azaltıyor. Eğer masa başı çalışıyorsanız ve hareket etmeye vaktiniz yoksa mutlaka saat başı 5-10 dakika kalkıp kısa yürüyüşler yapmalı ve 'Soleus Push Up' egzersizlerini hayatınıza katmalısınız.
Oturduğunuz yerde sandalyenizin veya koltuğunuzun ucuna gelin, dik oturun ve dizini 90 derece bükün, yere doğru pedala basar gibi yapın ve normale dönüp hareketi tekrarlayın. Başka bir deyişle parmak uçlarınızı yerden ayırmadan topukları kaldırıp indireceksiniz. Bu sayede bacak toplar damarlarında akımlar kapakçıklara ihtiyaç duymaksızın yukarı yönlü hareket eder, damarlardaki kan akışı sirkülasyonu hızlanır ve varislerde iyileşmeye yardımcı olur.
Eğer kalbinizi korumak istiyorsanız her gün 60-90 dakika tempolu yürüyüş ve haftanın en az 3 günü orta yoğunluklu egzersizler yapmalısınız.
Günlük telaşlar ve koşturmacalar içinde çoğu insan uykuyu ihmal ediyor ve çoğu zaman uykudan feragat ediyor. Uykuyu zaman kaybı görenlere kötü bir haberim var; Uykusuzluk da kalbinizi yoruyor. Uyku sıkıştırılamayan ve biriktirilemeyen hayati bir aktivitedir diyebilirim. Eğer günde 7 saatten az uyuyorsanız kalp hastalıkları açısından kendinizi riske atıyorsunuz demektir. Ayrıca yetersiz uyku, gün içerisindeki mental fonksiyonlarınızı, karaciğer fonksiyonlarınızı ve metabolizmanızı bozuyor. Bu durum da sizi demans, diyabet ve kalp hastalıklarına yaklaştırıyor. Günde 7 saatten az uyumak kadar 9 saatin üzerinde uyumak da kalp hastalıklarına zemin hazırlayabiliyor. Uyku kalbiniz için en büyük hazinedir diyebiliriz. Eğer kalbinizi korumak istiyorsanız günde 7 saat kaliteli uyku uyumalısınız.
Günümüzde uyku kadar ihmal edilen bir diğer durumsa beslenme alışkanlıklarımız. Fast Food beslenme modeli maalesef herkesi etkisi altına almış durumda. Yemeğe ayrılan zaman artık kayıp gibi görülüyor ve sadece anlık doygunluk sağlamak için yemek yer hale geldik. Sabah saatlerinde pastanelerin önünde oluşan uzun kuyruklar, gün içinde vakit olmadığı için sipariş edilen fast food yiyecekler, ambalajıyla çocuklarımızın ilgisini çeken rafine paketli ürünler… Bu saydıklarım ve fazlası maalesef gün içinde daha fazla trans yağ daha fazla basit karbonhidrat ve daha az lif almanıza neden oluyor. Hızlı yenen yemeklerin sindirim sistemimizi alt üst etmesi de cabası.
Eğer kalbinizi korumak istiyorsanız Akdeniz tipi beslenmelisiniz. Akdeniz beslenme modeli kalp sağlığı açısından kanıtlanmış bir beslenme modelidir. İçeriğinde faydalı yağları, kaliteli protein kaynaklarını, kompleks karbonhidratları, sebze ve meyveleri barındıran bu beslenme modelini hayatınıza katabilirseniz kalp hastalıkları riskini ciddi oranda düşüreceksiniz. Günümüzde sosyal medyada gördüğümüz mucize karışımlar, kısıtlayıcı beslenme kuralları ve tek tip yeme düzeni de kalp sağlığınızı riske atacaktır. Kalbinizi seviyorsanız beslenmenize dikkat etmelisiniz.