Sevgili okurlarım; Sokağa bırakılan hayvanların sorunlarını tartışmaya açacağız. Bu önemli konuya girmeden önce hayvancılıkla ilgili bazı hususların irdelenmesinde yarar vardır.
Ulu Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından Yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduktan kısa bir süre sonra; 1926 yılında 904 sayılı Islahı Hayvanat Kanunu çıkarıldı. Bu kanunla tarımın bir bileşeni olan hayvancılık ve hayvancılığa bağlı 1234 sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanunu yürürlüğe girdi. Bu kanunlara bağlı düzenlenen nizamname, tebliğ, yönetmelik ve genelgelerle 1980’li yıllara kadar gelindi.
1985 yılında Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının yeniden yapılanması süreci başlatıldı. 1234 sayılı Hayvan Sağlık Zabıtası Kanunun yerine sözde güncelleştirilerek 1986 yılında 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu yürürlüğe girdi. Akabinde Üniversitelerde veteriner fakültelerin ve ziraat fakültelerin sayıları artırıldı. Böylece çok sayıda veteriner hekim ve ziraat mühendislerinin devlet kadrolarına girmeleri sağlandı.
Osmanlı döneminden başlayarak ülke hayvancılığına hizmet götüren dünün “Muavin Baytarlar”-”Hayvan Sağlığı Memurları”, bugünün “veteriner sağlık teknisyenleri” anılan tarihten itibaren Tarım Bakanlığında var olan NORM kadroya alınması engellendi! Böylece tarım il ve ilçe müdürlüklerinde veteriner sağlık teknisyeni yok denecek bir sayıya düşürüldü!
1980’li yıllara kadar ülkenin her köşesine yaz-kış-bayram-tatil demeden koşarak giden başta salgın hayvan hastalıklarıyla olmak üzere hayvan ıslahı konusunda cansiperane çalışmalarda bulunan veteriner sağlık teknisyenleri sinsi yasal düzenlemelerle devreden çıkarıldı! Kirlidir, zordur diye yapılmayan işler paralı olunca veteriner hekimler yapmaya başladı.
Sonrasında Fakı Baba diye bir Tarım Bakan ortaya çıktı. Hayvan üreticilerine külfet getiriyor diye aşı tatbik ücretlerini kaldıracağını söyleyince ortalık yine karıştı…
1990’lı yıllarda ise ortaya çıkan veteriner hekim fazlasının istihdamına yönelik fazlalığın giderilebilmesi için serbest veteriner hekimliğin yolu açıldı. Veteriner hekim bürokratların talebiyle yürürlüğe giren yönetmelik ve tebliğler işleri daha karmaşık hale getirdi.
Meslek taassubu güdülerek yapılan düzenlemelerden sonra salgın hayvan hastalıkları mücadelesi tamamen serbest veteriner hekimlerin eline geçti. Sonunda ne oldu biliyor musunuz? Trakya bölgesi hastalıktan ari denildiği halde bu bölgede şap hastalığın yaygın olarak görülmesi kafaları karıştırıyor. Resmi kayıtlarda düşük gösterilse bile insan sağlığını olumsuz yönde etkileyen Brucella, Tüberküloz gibi hastalıklar yüksek oranda seyretmektedir.
Ortada hukuki bir kusur olduğu için uygulamalarda birçok sıkıntı ve sorunların oluşmasına sebebiyet verilmektedir. Birisine yaz, birisine kış misali… Veteriner hekimlere serbest çalışmalarına olanak verilirken, veteriner sağlık teknisyeni ve teknikeri bu haktan yararlandırılmamıştır. Hayvan Sağlığı Kabini Yönetmeliği hükümleri içine dâhil edilmemiştir.
2010 yılında yürürlüğe giren Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu incelendiği zaman pek çok antidemokratik düzenlemelere yer verildiğini görüyoruz..
Veteriner hekimlik ayrı bir meslektir. Veteriner Sağlık Teknisyenliği ve teknikerliği ise ayrı iki meslektir. Her mesleğin kendilerine göre görev yetki ve sorumlulukların farklı, farklı olması gerekir. O nedenle veteriner hekimlerle birlikte veteriner sağlık teknisyeni ve teknikerin sorunları birlikte değerlendirilmemesi konusu var olan sorunları daha da artırıyor!
Ortada bir RANT var demiştik ya…
- Süs hayvanları adı altında türünü, cinsini bilemediğimiz pek çok hayvan açık olarak satılmaktadır. Onların derdi hayvanların sokağa bırakılması değildir. Onların derdi daha çok hayvan satmaktır.
- Kedi, köpek maması üreticileri vardır. Onların derdi daha çok mama üretip satmaktır. Sokağa bırakılan hayvanlar onların derdi değildir.
- Veteriner fakültelerin sayısı çok artırıldı. Her yıl yüzlerce veteriner hekim okullardan mezun oluyor. Bunlara iş bulunması gerekiyor. Üstelik ülkemizde büyük baş, küçükbaş, kanatlı hayvan sayıları bir hayli azaldı!
Tedbir olarak sokağa bırakılan hayvanların birileri tarafından sahiplenmesi gerekiyor. Sokak hayvanlarının belediyeler tarafından korunak altına alınması öneriliyor. Belediyelerin bütçeleri yeterli mi? Kimse düşünmüyor!
Veteriner Fakültelerimizin Sayın Dekanları, cerrahi müdahale ile hayvanların kısırlaştırılmasını istiyor. Bunları kimler yapacak? Veteriner Fakültelerinin hocaları bunları ücretsiz yapacaksa hiçbir itirazımız olamaz. Amma kısırlaştırma işlerini ÖZEL VETERİNER KLİNİKLERİNE verilirse işin tadına doyulmaz.
İl, ilçe tarım müdürlüklerinde KUDUZ aşının tatbik ücreti (döner sermaye dahil) 25.25 liradır. Bu rakam serbest veteriner kliniklerinde yaklaşık 1500 liradır.
KISIRLAŞTIRMA işi üzerine fazla yorum yapmayalım. Fiyatlar çok ama çok ASTRONOMİK. Tutturan tutturana bazı kliniklerinde rakam 5000 lirayı geçiyor. Zengin semt olursa fiyat daha da kabarık..
5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununa gelince işler daha karmaşık hale geldi. Konuyla ilgisi olmayan meslek odalarından görüş isteniyor. Veteriner Fakültelerinden görüş isteniyor. Veteriner Fakülte Dekanlarını görevi; okullarında okuttukları öğrencilerini iyi yetiştirmektir. Mezun ettikleri öğrencilerine iş olanağını yaratmak için köşe bucak dolaşmalarına anlam veremedik.
ÖNERİ:
Hayvancılıkla ilgili bir yasal düzenleme yapılırken; Hayvancılık üzerine eğitim almış Veteriner Hekimleri Birliği, Veteriner Hekimleri Derneği, Veteriner Sağlık Teknisyeni ve Teknikerleri Derneği gibi meslek örgütlerinden görüş alınması gerekir. Söylemesi bizden, takdir sizlerden…