Ali Eralp - Eğitimci-Araştırmacı-Yazar
Köşe Yazarı
Ali Eralp - Eğitimci-Araştırmacı-Yazar
 

ADALETİN OLMADIĞI YERDE

Tarım ve sanayi çöktü. Yeraltı ve yerüstü zenginlikleri yağmalandı. Ormanlarımız ve zeytin ağaçlarımız heba edildi… Ürünler tarlalarda kaldı. İşçiler ve köylüler perişan. Esnaf ve memur perişan… Sendikalara üye olanlar, haklarını arayanlar işten atılıyorlar. Sendika başkanları ve yöneticileri rahat, yumuşak koltuklarından olup biteni seyrediyorlar sadece. Eğitim bitirildi. Okullar imamlarla, mollalarla dolduruldu. Bacak kadar çocuklara şeytan taşlama öğretiliyor. Çocuklar bilimi unuttu. Artık onlar mollaların gözünden bakıyorlar dünyaya. 500 bin öğretmen işsiz, aç, açık… İş bulabilenler marketlerde kimya mühendisleri ile birlikte tezgâhtarlık yapıyorlar. Sadece şeyhler, şıhlar, takkeliler, cübbeliler, imamlar bir de yandaşlar rahat. Bir elleri yağda, bir elleri balda… Bilimi sevmezler ama son model arabalarda gezerler, son model cep telefonu kullanırlar… Emekliler evlerine bir parça meyve, sebze, makarna götürebilmek için market market gezip, pazarlarda dolaşıyorlar. Ailede kişi sayısı çok olanlar ise atılmış, meyveleri, sebzeleri topluyorlar… Yaşlılar, 20 TL’lik yerine, 5 TL’lik çay içebilmek, biraz da arkadaşları ile sohbet edebilmek için ucuz kahvehane arıyorlar. Bu yoklukta bir de başımıza çoğunluğu Suriyeli olmak üzere Afganlı, Iraklı, Afrikalı sığınmacılar çıktı. Yemiyoruz, yediriyoruz onları. Birinci sınıf vatandaş oldu şimdi bu mülteciler… Devlet dairelerinde, mülakatlarda tarikatların, cemaatlerin borusu ötüyor. Yasama, yürütme, yargı yetkisi tek adama verilmiş… Ülkemizde kuvvetler ayrılığı yok. 600 milletvekili ve bakanlar bir üst makamdan gelecek emirleri bekliyorlar, ona göre hareket ediyorlar. Teğmenlerimiz “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” dedikleri için ordudan ihraç edildiler. Ama koca koca generaller, sarık, takke, cübbe giyerek tarikat liderlerinin elini, eteğini öpmeye gidiyorlar… Onlara karışan, görüşen, onlardan hesap soran yok! Peki, kimler rahat bir yaşam sürüyor bu ülkede? Kimler cenneti yaşıyorlar bu dünyada? Bir avuç “Yap, işle devret” müteahhitleri, yandaşlar ve ayrıcalıklı, mutlu bir azınlık… Yol, köprü, hava limanı yapan işletmecilere verilen teminatlar yetmezse, geri kalanını da devlet bütçesinden, yani halktan toplanan vergilerden ödüyorlar… Yani alavere dalavere Kürt Mehmet nöbete… Peki, yukarıdan beri saydığımız bütün bu yoklukların, haksızlıkların, çekilen çilelerin nedeni ne? Adaletin olmayışı… Adaletin yokluğu… Bir ülkede adalet yoksa o ülkede hukuk, guguk olur. Vicdanlar, cüzdana dönüşür. Yargı temsilcileri efendilerinin isteklerine göre hareket ederler: O ülkede “Otur, otur… Kalk, kalk…” prensibi işler. Gücü yetenler, güçsüzlerin hakkına, hukukuna saldırırlar. Din alıp, din satarak zenginleşirler. Cahil kalmalarını sağlayarak, onların insanca yaşamasına engel olurlar. Ne demişti Yunus Emre? “Kıran vurdu memleketi / Zalimler hakan olmuştur… Yedikleri yoksul eti / İçtikleri kan olmuştur.      
Ekleme Tarihi: 02 March 2025 - Sunday

ADALETİN OLMADIĞI YERDE

Tarım ve sanayi çöktü. Yeraltı ve yerüstü zenginlikleri yağmalandı. Ormanlarımız ve zeytin ağaçlarımız heba edildi…

Ürünler tarlalarda kaldı. İşçiler ve köylüler perişan. Esnaf ve memur perişan…

Sendikalara üye olanlar, haklarını arayanlar işten atılıyorlar. Sendika başkanları ve yöneticileri rahat, yumuşak koltuklarından olup biteni seyrediyorlar sadece.

Eğitim bitirildi. Okullar imamlarla, mollalarla dolduruldu. Bacak kadar çocuklara şeytan taşlama öğretiliyor.

Çocuklar bilimi unuttu. Artık onlar mollaların gözünden bakıyorlar dünyaya.

500 bin öğretmen işsiz, aç, açık… İş bulabilenler marketlerde kimya mühendisleri ile birlikte tezgâhtarlık yapıyorlar.

Sadece şeyhler, şıhlar, takkeliler, cübbeliler, imamlar bir de yandaşlar rahat. Bir elleri yağda, bir elleri balda… Bilimi sevmezler ama son model arabalarda gezerler, son model cep telefonu kullanırlar…

Emekliler evlerine bir parça meyve, sebze, makarna götürebilmek için market market gezip, pazarlarda dolaşıyorlar. Ailede kişi sayısı çok olanlar ise atılmış, meyveleri, sebzeleri topluyorlar…

Yaşlılar, 20 TL’lik yerine, 5 TL’lik çay içebilmek, biraz da arkadaşları ile sohbet edebilmek için ucuz kahvehane arıyorlar.

Bu yoklukta bir de başımıza çoğunluğu Suriyeli olmak üzere Afganlı, Iraklı, Afrikalı sığınmacılar çıktı. Yemiyoruz, yediriyoruz onları. Birinci sınıf vatandaş oldu şimdi bu mülteciler…

Devlet dairelerinde, mülakatlarda tarikatların, cemaatlerin borusu ötüyor.

Yasama, yürütme, yargı yetkisi tek adama verilmiş…

Ülkemizde kuvvetler ayrılığı yok. 600 milletvekili ve bakanlar bir üst makamdan gelecek emirleri bekliyorlar, ona göre hareket ediyorlar.

Teğmenlerimiz “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” dedikleri için ordudan ihraç edildiler. Ama koca koca generaller, sarık, takke, cübbe giyerek tarikat liderlerinin elini, eteğini öpmeye gidiyorlar…

Onlara karışan, görüşen, onlardan hesap soran yok!

Peki, kimler rahat bir yaşam sürüyor bu ülkede? Kimler cenneti yaşıyorlar bu dünyada?

Bir avuç “Yap, işle devret” müteahhitleri, yandaşlar ve ayrıcalıklı, mutlu bir azınlık…

Yol, köprü, hava limanı yapan işletmecilere verilen teminatlar yetmezse, geri kalanını da devlet bütçesinden, yani halktan toplanan vergilerden ödüyorlar…

Yani alavere dalavere Kürt Mehmet nöbete…

Peki, yukarıdan beri saydığımız bütün bu yoklukların, haksızlıkların, çekilen çilelerin nedeni ne?

Adaletin olmayışı… Adaletin yokluğu…

Bir ülkede adalet yoksa o ülkede hukuk, guguk olur. Vicdanlar, cüzdana dönüşür. Yargı temsilcileri efendilerinin isteklerine göre hareket ederler: O ülkede “Otur, otur… Kalk, kalk…” prensibi işler.

Gücü yetenler, güçsüzlerin hakkına, hukukuna saldırırlar. Din alıp, din satarak zenginleşirler. Cahil kalmalarını sağlayarak, onların insanca yaşamasına engel olurlar.

Ne demişti Yunus Emre? “Kıran vurdu memleketi / Zalimler hakan olmuştur… Yedikleri yoksul eti / İçtikleri kan olmuştur.

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.