Ali Eralp - Eğitimci-Araştırmacı-Yazar
Köşe Yazarı
Ali Eralp - Eğitimci-Araştırmacı-Yazar
 

ATATÜRK’ÜN ORDUSUNDA YOBAZLIK OLUR MU?

1993 yılında kaybettiğimiz Uğur Mumcu, hepimizi şu sözlerle uyarmıştı:  “Çocuklar, Köy Enstitüleri yerine imam hatip okullarına gidiyorlar. Bunlar imam hatip olmuyorlar. Yargıç ve savcı oluyorlar, kaymakam oluyorlar.  2000 yılına doğru baktığımızda vali, ilahiyat fakültesi mezunu, emniyet müdürü İslam enstitüsü mezunu, kaymakam imam hatip mezunu olacak. …  Cemaatlere, tarikatlara giren çocuklar 30 sene sonra general olacaklar …” Değerli yazarımızın yıllar önce söylediklerini bugün canlı canlı yaşıyoruz. Tüm devlet kurumlarında şeriatçılık rüzgârları esiyor. Tabi bu rüzgârların esmesinde yandaş muhalefetin katkısını da inkâr edemeyiz. Adalet, emniyet, milli eğitim kurumlarında tarikatçılar at oynatıyorlar. Söylediklerini, istediklerini hemen yaptırıyorlar. Velilerin izni olmadan çocuklarımız, Kuran kurslarına götürülüyorlar. Resmi din dersi ve din dersi öğretmenleri varken okullara imamlar atanıyor… Sınıflara Kâbe’nin maketi konulup bacak kadar çocuklara şeytan taşlatıyorlar. Çocukların psikolojisi bozulur mu bozulmaz mı, onu hiç düşünen yok. Ama asıl önemlisi, velilerde çıt yok. İtiraz yok.  İşin daha kötü yanı, Mustafa Kemal’in Yedi Düveli yenen ordusunda cemaatler, tarikatlar artık boy göstermeye başladılar. Bünyesinde çeşit çeşit tarikatlar türedi. Emekli askeri hâkim Ahmet Zeki Üçok’un verdiği bilgilere göre bundan iki yıl önce harp okulu öğrencileri Cuma namazını benim tarikatın temsilcisi kıldırmalı, ötekisi, yok benim tarikatın temsilcisi kıldırmalı diye kavga etmişlerdi. Yine onun bilgilerine göre ve çeşitli çevrelerde, orduda “Yeşil Takkeliler” diye bir grubun ortaya çıktığı söyleniyor… Ve yine yakınlarda, bir 10 Kasım anma gününde, Tuzla Piyade okulu Komutanlığında bir teğmen, Atatürk’ün fotoğrafını göğsüne takmayı reddetti, buruşturup yerlere attı. Bunun üzerine teğmenler arasında arbede çıktı. Daha sonra milli savunma bakanlığından olaya ilişkin bir açıklaması geldi. Yüksek disiplin kurulu süreci ve adli kovuşturma tamamlanıncaya kadar iç hizmet kanunun 13.üncü maddesi de hatırlatılarak, karışıklık çıkaran tüm teğmenlerin görevden geçici olarak uzaklaştırıldığı belirtildi. İşin en kötü yanı, yakalarına rozet takmayan bu teğmenler grubu, Whatsapp’ta cemaat yapılanmasına benzer "Hubb-i Fillah" (Allah için sevmek) adlı bir oluşumu gerçekleştirdi. Orada haberleşiyorlar, söyleşiyorlar. Ama karışan, görüşen yok. Hemen sözün burasında şunu belirtelim: Bu gidiş, gidiş değildir. Artık aydınlar, Atatürkçüler, Uğur Mumcu gibi, Mustafa Kemal gibi gerçekleri görmelidirler. Ne demişti Atamız? “Bir amaca yürüyen yolcu yalnız ufku görüyorsa, yeterli değildir; ufkun ötesini de görmeli, ufkun ötesinde olanı da bilmelidir. Olacakları önceden görmeli, buna göre çareler düşünmeli, önlem almalı, yapılacakları planlamalıdır.” Şu saatten sonra artık, karnını kaşıya kaşıya, kulak üstüne yatma, sadece kişisel çıkarlarını düşünme, koltuk sevdalısı olma dönemi bitmiştir. Hele hele, yandaşlık dönemi onlar istese de istemese de bitecektir. Şimdiden uyarırız: Aklınızı başınıza toplayın. Adam olun. Vatan savunmasına soyunun. Kendinizi değil, ülkenizi düşünün. Çünkü İstiklal savaşı öncesi yıllarına yeniden döndük… Vatan bitti, tükendi. Tarım, sanayi, eğitim bitti, tükendi. İnsanlarımız bir parça ekmeye muhtaç hale geldiler… Halkımız inim inim inliyor…  
Ekleme Tarihi: 12 Şubat 2024 - Pazartesi

ATATÜRK’ÜN ORDUSUNDA YOBAZLIK OLUR MU?

1993 yılında kaybettiğimiz Uğur Mumcu, hepimizi şu sözlerle uyarmıştı: 

“Çocuklar, Köy Enstitüleri yerine imam hatip okullarına gidiyorlar. Bunlar imam hatip olmuyorlar. Yargıç ve savcı oluyorlar, kaymakam oluyorlar. 

2000 yılına doğru baktığımızda vali, ilahiyat fakültesi mezunu, emniyet müdürü İslam enstitüsü mezunu, kaymakam imam hatip mezunu olacak. … 

Cemaatlere, tarikatlara giren çocuklar 30 sene sonra general olacaklar …”

Değerli yazarımızın yıllar önce söylediklerini bugün canlı canlı yaşıyoruz.

Tüm devlet kurumlarında şeriatçılık rüzgârları esiyor. Tabi bu rüzgârların esmesinde yandaş muhalefetin katkısını da inkâr edemeyiz.

Adalet, emniyet, milli eğitim kurumlarında tarikatçılar at oynatıyorlar. Söylediklerini, istediklerini hemen yaptırıyorlar.

Velilerin izni olmadan çocuklarımız, Kuran kurslarına götürülüyorlar. Resmi din dersi ve din dersi öğretmenleri varken okullara imamlar atanıyor…

Sınıflara Kâbe’nin maketi konulup bacak kadar çocuklara şeytan taşlatıyorlar.

Çocukların psikolojisi bozulur mu bozulmaz mı, onu hiç düşünen yok.

Ama asıl önemlisi, velilerde çıt yok. İtiraz yok. 

İşin daha kötü yanı, Mustafa Kemal’in Yedi Düveli yenen ordusunda cemaatler, tarikatlar artık boy göstermeye başladılar.

Bünyesinde çeşit çeşit tarikatlar türedi.

Emekli askeri hâkim Ahmet Zeki Üçok’un verdiği bilgilere göre bundan iki yıl önce harp okulu öğrencileri Cuma namazını benim tarikatın temsilcisi kıldırmalı, ötekisi, yok benim tarikatın temsilcisi kıldırmalı diye kavga etmişlerdi.

Yine onun bilgilerine göre ve çeşitli çevrelerde, orduda “Yeşil Takkeliler” diye bir grubun ortaya çıktığı söyleniyor…

Ve yine yakınlarda, bir 10 Kasım anma gününde, Tuzla Piyade okulu Komutanlığında bir teğmen, Atatürk’ün fotoğrafını göğsüne takmayı reddetti, buruşturup yerlere attı. Bunun üzerine teğmenler arasında arbede çıktı.

Daha sonra milli savunma bakanlığından olaya ilişkin bir açıklaması geldi. Yüksek disiplin kurulu süreci ve adli kovuşturma tamamlanıncaya kadar iç hizmet kanunun 13.üncü maddesi de hatırlatılarak, karışıklık çıkaran tüm teğmenlerin görevden geçici olarak uzaklaştırıldığı belirtildi.

İşin en kötü yanı, yakalarına rozet takmayan bu teğmenler grubu, Whatsapp’ta cemaat yapılanmasına benzer "Hubb-i Fillah" (Allah için sevmek) adlı bir oluşumu gerçekleştirdi.

Orada haberleşiyorlar, söyleşiyorlar. Ama karışan, görüşen yok.

Hemen sözün burasında şunu belirtelim: Bu gidiş, gidiş değildir. Artık aydınlar, Atatürkçüler, Uğur Mumcu gibi, Mustafa Kemal gibi gerçekleri görmelidirler.

Ne demişti Atamız? “Bir amaca yürüyen yolcu yalnız ufku görüyorsa, yeterli değildir; ufkun ötesini de görmeli, ufkun ötesinde olanı da bilmelidir. Olacakları önceden görmeli, buna göre çareler düşünmeli, önlem almalı, yapılacakları planlamalıdır.”

Şu saatten sonra artık, karnını kaşıya kaşıya, kulak üstüne yatma, sadece kişisel çıkarlarını düşünme, koltuk sevdalısı olma dönemi bitmiştir. Hele hele, yandaşlık dönemi onlar istese de istemese de bitecektir.

Şimdiden uyarırız: Aklınızı başınıza toplayın. Adam olun. Vatan savunmasına soyunun. Kendinizi değil, ülkenizi düşünün. Çünkü İstiklal savaşı öncesi yıllarına yeniden döndük…

Vatan bitti, tükendi. Tarım, sanayi, eğitim bitti, tükendi. İnsanlarımız bir parça ekmeye muhtaç hale geldiler… Halkımız inim inim inliyor…

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.