Herkes gider Mersin’e biz gideriz tersine…
Eloğlu, buluş üzerine buluş sergiliyor. “Hayatı nasıl daha güzelleştirebiliriz” diye çaba gösteriyor…
Yerin altında, yerin üstünde, denizlerde, uzayda, toplum içerisinde bilimsel araştırmalar yapıyor…
Halkını demokratik haklara kavuşturabilmek için yeni yeni yasalar çıkarıyor…
Bizde ise, uzay çağında sultanlık makamını ihya edip, parlamenter sistemden vazgeçerek, “Halkı nasıl uygarlık dışına itebiliriz, nasıl uyutabiliriz, nasıl köleleştirebiliriz” diye, yeni yasalar yapıyorlar.
Köy okullarını kapatıyorlar, Kuran kursları açıyorlar. 450 bin öğretmen işsiz güçsüz gezerken okullara imamları atıyorlar…
Doktorların, yetişmiş, uzmanlaşmış bilim adamlarının yurt dışına kaçması için ellerinden gelen çabayı gösteriyorlar.
Çevremizi tarikatlarla, cemaatlerle ve ilkokul diploması bile olmayan mollalarla dolduruyorlar. Kız çocuklarını okutmamak için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar…
Aydınlanmanın, kurtuluş savaşlarının öncüsü, emperyalizmin düşmanı tüm dünyanın hayranlığını kazanmış Atatürk’ü kitaplardan atıyorlar… Bilimi kovup, yerine hurafeleri yerleştiriyorlar.
Evrim teorisini müfredattan çıkarıyorlar… Yerine Cihat getiriyorlar… Yakında “Dünya öküzün boynuzları üzerinde duruyor, kafasını sallayınca deprem oluyor” derlerse hiç şaşırmayalım…
Peki, nedir cihat? “Din uğruna yapılan savaş.” TDK sözlüğünde böyle yazıyor…
Peki, günümüzde kimler din uğruna savaş yapıyor? IŞİD, EL KAİDE. HTŞ… Misâk-ı Millî’yi bırakıp şeriatçı örgütlere sarılıyorlar…
Bir zamanlar Avrupa, 11. – 13. Yüzyıllarda “Haçlı Seferleri” adı altında din savaşları ile dünyayı kana bulamıştı. O yıllarda uygarlık ve güç yönünden kendilerinden daha üstün olan Türkler ve İslam âlemine karşı papalık, “Dinsiz Türklere karşı tüm Hıristiyan dünyasını ‘Din çatısı ve bayrağı’ altında birleşmeye” çağırmıştı…
Yani bugün dinci terör örgütlerinin ve şeriatçı İslam devletlerinin yaptığı görevi Ortaçağ’da Avrupa devletleri üstlenmişlerdi… Ama Rönesans ve Reformdan sonra tümü de toz olmuştu…
O karanlık ve vahşet dolu dönemler artık çok gerilerde kaldı.
Ama şimdi, 1923 Aydınlanma devrimini yaşamış, “Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir” diyen Atatürk’ün ülkesi, bin yıl öncesinin Ortaçağ düzenine yeniden götürülmeye çalışılıyor…
Bundan böyle çocuklarımız “Saklambaç, Körebe, Birdirbir” yerine savaş oyunları oynayacaklar… IŞİD’li ağabeylerinin yolundan gidecekler… Kafa kesme yöntemlerini öğrenecekler…
Yani Atatürk’ün 23 NİSAN şenliklerinin ve mutluluğunun yerini, “Din uğruna yapılan savaş dersleri” alacak… GERÇEK ŞU:
Bugün Türkiye son sürat Ortaçağ karanlığına doğru götürülüyor… Bilimden, fenden, uygarlık dünyasından koparılmaya çalışılıyor…
Türkiye yobazların, gericilerin, Arap kültürünün kuşatması altındadır günümüzde. Ama bu böyle sürmez… Bu böyle gitmez…
Kim ki tarihte insanlığı, sevgiyi – saygıyı, bilimi – uygarlığı bırakıp din silahına sarıldı, kim ki din devleti kurmak için insanlara zulüm uyguladı ve Ortaçağ yasalarını geri getirmeye çalıştı, yani CADI AVINA çıktı, o iktidar iflah olmadı…
Bu iktidar da öteki dinci iktidarlar gibi eninde sonunda tarihe karışacaktır… Çünkü gerici iktidarlar yıkılmaya mahkûmdurlar… Önemli olan bu süreyi çabuklaştırmak, kısaltmak için mücadele vermektir.