Ali Eralp - Eğitimci-Araştırmacı-Yazar
Köşe Yazarı
Ali Eralp - Eğitimci-Araştırmacı-Yazar
 

DİKTATÖRLERİN SONU HEP AYNI OLUR…

Dünyaya direk kalacaklarını sanan, ama halk tarafından indirilen diktatörlerin ortak özelliği nedir? Örneğin Hitler, Mussolini, Franco, Pinochet, Marcos hangi yönleri ve uygulamaları ile birbirlerine benzemektedirler? Niçin sınırsız güçlerine ve kudretlerine, kurdukları baskı düzenine karşın yıkılmaktadırlar? Niçin sonları hep aynı olmakta, aynı kaderi paylaşmaktadırlar? Yanıtlayalım: Onlar, her şeyden önce yalancıdırlar. Su içer gibi yalan söylerler. Bugün “ak” dediklerine yarın “kara” derler. Sahtekârdırlar. İşleri güçleri halkı aldatmak, halkı kandırmaktır. Çıkarcıdırlar… Makam, koltuk ve çıkarları söz konusu olduğu zaman gözlerini hırs ve düşmanlık bürür. Yüreklerini kin ve nefret doldurur. Öldürürler. İşkence yaparlar. Pire için yorgan yakarlar. Halk, insanlık, doğa düşmanıdırlar. Dincidirler. Irkçıdırlar. Ya da hem dinci hem ırkçıdırlar… Korkaktırlar. Korkak oldukları için korku imparatorluğu kurarlar. Polis devleti oluştururlar. Koruma ordusuyla gezerler. Tüm devlet kuruluşlarını babasının malı gibi yönetirler… Kendilerine karşı gelenlere şiddet, zulüm uygularlar. Gazetecileri, yazarları, çizerleri, kendilerini eleştiren herkesi zindanlara atarlar. Basına sansür uygularlar. Gazete, TV yöneticilerini özel olarak seçerler, onları iktidarın propagandasını yapan robotlara dönüştürürler. Sendikal faaliyetleri yasaklarlar. Mitingleri, yürüyüşleri en sert yöntemlerle bastırmaya çalışırlar. Demokrasi, onların iktidarına hizmet ettiği kadar vardır. Şimdi soracaksınız: Tüm diktatörler hep aynı özelliklere mi sahiptir? Hiç farklı yapıda olanları yok mudur? Hayır. Yoktur. Örneğin, Mussolini iktidara geçer geçmez ilk iş olarak yasaları, yargıyı kendine göre yeniden düzenlemiş, faşist rejimi savunmaları için üniversitedeki öğretim görevlilerine yemin ettirmişti. İspanya Devlet Başkanı Franco ise koyu Katolik bir diktatördü. Peru devlet Başkanı Fujimori görev yaptığı 10 yıl içerisinde tüm kamu mallarını özelleştirdi. Yasaları kendi amacı doğrultusunda yeniden düzenledi. Tarımdan, sanayiden devlet desteğini çekti. Uyguladığı bu yanlış sosyo-ekonomik politikalar sonucunda işsizlik arttı, halk yoksullaştı. Yoksulluğa daha fazla dayanamayan halk onu alaşağı etti. 1990 yılında iktidarı ele geçiren Devlet Başkanı Fujimori bu yenilgi karşısında kurtuluşu kaçmakta buldu. 2000 yılında soluğu yurtdışında aldı. Ama 2007 yılında yakalanarak hapishaneye kondu. Bu faşist liderlerin bir başka özelliği ise çeşitli hilelerle sandıktan çıkarak, tekrar tekrar seçim kazanmaları, demokratik yollarla iktidar olduklarını kendi halkına ve tüm dünyaya kanıtlamaya çalışmalarıdır. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, eninde sonunda yenilirler. Hiçbir diktatör dünyaya direk kalmamıştır. Zamanla yıkılıp, tarihin çöplüğünde yerlerini almışlardır. Bu “iki kere iki dört” kadar kesindir. Işıklar içinde yatsın, İlhan Selçuk Ağabey derdi ki, “Adaletsizliği keskinleştiren, eşitsizliği derinleştiren, halkı yoksullaştıran hiçbir düzen ayakta kalamaz; Tarih Baba’nın bize öğrettiği budur.”  
Ekleme Tarihi: 05 March 2025 - Wednesday

DİKTATÖRLERİN SONU HEP AYNI OLUR…

Dünyaya direk kalacaklarını sanan, ama halk tarafından indirilen diktatörlerin ortak özelliği nedir?

Örneğin Hitler, Mussolini, Franco, Pinochet, Marcos hangi yönleri ve uygulamaları ile birbirlerine benzemektedirler? Niçin sınırsız güçlerine ve kudretlerine, kurdukları baskı düzenine karşın yıkılmaktadırlar? Niçin sonları hep aynı olmakta, aynı kaderi paylaşmaktadırlar? Yanıtlayalım:

Onlar, her şeyden önce yalancıdırlar. Su içer gibi yalan söylerler. Bugün “ak” dediklerine yarın “kara” derler. Sahtekârdırlar. İşleri güçleri halkı aldatmak, halkı kandırmaktır.

Çıkarcıdırlar…

Makam, koltuk ve çıkarları söz konusu olduğu zaman gözlerini hırs ve düşmanlık bürür. Yüreklerini kin ve nefret doldurur. Öldürürler. İşkence yaparlar. Pire için yorgan yakarlar.

Halk, insanlık, doğa düşmanıdırlar. Dincidirler. Irkçıdırlar. Ya da hem dinci hem ırkçıdırlar…

Korkaktırlar.

Korkak oldukları için korku imparatorluğu kurarlar. Polis devleti oluştururlar. Koruma ordusuyla gezerler. Tüm devlet kuruluşlarını babasının malı gibi yönetirler…

Kendilerine karşı gelenlere şiddet, zulüm uygularlar. Gazetecileri, yazarları, çizerleri, kendilerini eleştiren herkesi zindanlara atarlar. Basına sansür uygularlar. Gazete, TV yöneticilerini özel olarak seçerler, onları iktidarın propagandasını yapan robotlara dönüştürürler.

Sendikal faaliyetleri yasaklarlar. Mitingleri, yürüyüşleri en sert yöntemlerle bastırmaya çalışırlar.

Demokrasi, onların iktidarına hizmet ettiği kadar vardır.

Şimdi soracaksınız: Tüm diktatörler hep aynı özelliklere mi sahiptir? Hiç farklı yapıda olanları yok mudur?

Hayır. Yoktur.

Örneğin, Mussolini iktidara geçer geçmez ilk iş olarak yasaları, yargıyı kendine göre yeniden düzenlemiş, faşist rejimi savunmaları için üniversitedeki öğretim görevlilerine yemin ettirmişti.

İspanya Devlet Başkanı Franco ise koyu Katolik bir diktatördü.

Peru devlet Başkanı Fujimori görev yaptığı 10 yıl içerisinde tüm kamu mallarını özelleştirdi. Yasaları kendi amacı doğrultusunda yeniden düzenledi. Tarımdan, sanayiden devlet desteğini çekti. Uyguladığı bu yanlış sosyo-ekonomik politikalar sonucunda işsizlik arttı, halk yoksullaştı.

Yoksulluğa daha fazla dayanamayan halk onu alaşağı etti.

1990 yılında iktidarı ele geçiren Devlet Başkanı Fujimori bu yenilgi karşısında kurtuluşu kaçmakta buldu. 2000 yılında soluğu yurtdışında aldı. Ama 2007 yılında yakalanarak hapishaneye kondu.

Bu faşist liderlerin bir başka özelliği ise çeşitli hilelerle sandıktan çıkarak, tekrar tekrar seçim kazanmaları, demokratik yollarla iktidar olduklarını kendi halkına ve tüm dünyaya kanıtlamaya çalışmalarıdır.

Ama ne yaparlarsa yapsınlar, eninde sonunda yenilirler. Hiçbir diktatör dünyaya direk kalmamıştır. Zamanla yıkılıp, tarihin çöplüğünde yerlerini almışlardır. Bu “iki kere iki dört” kadar kesindir.

Işıklar içinde yatsın, İlhan Selçuk Ağabey derdi ki, “Adaletsizliği keskinleştiren, eşitsizliği derinleştiren, halkı yoksullaştıran hiçbir düzen ayakta kalamaz; Tarih Baba’nın bize öğrettiği budur.”
 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.