Ali Eralp - Eğitimci-Araştırmacı-Yazar
Köşe Yazarı
Ali Eralp - Eğitimci-Araştırmacı-Yazar
 

DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKUNA GİRDİLER…

Ben önceki yazılarımda “AKP uçurumun kenarında yürüyor”, “Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz” diyordum. Ben böyle yazdıkça bazı karamsar arkadaşlarım da; “Bu halktan hiçbir şey olmaz” diyorlardı… Onlara yanıt veriyordum: “Yapmayın böyle, bu halk Yedi Düvele karşı Kurtuluş savaşı vermiş bir halktır. Günü geldiğinde halkın, meclisin iradesini hiçe sayanlar, talancılar da dersini alacaktır…” Can dostum şair Adnan Yücel yıllar önce şunları yazmıştı: “Saraylar saltanatlar çöker / kan susar bir gün /zulüm biter.” O gün geldi. Kurtuluş 31 Mart seçimleriyle başladı, mitinglerle devan etti. Ama bu günlere biraz geç ulaştık. Tam 23 yıl sonra... Bunun en büyük nedeni muhalefetin “Yandaş, kontrollü muhalefet” olmasıydı… Biz bu gidişe, ihanete karşı çıkarken, eleştiriler yöneltirken CHP’li çoğunluk bizi “partiyi bölmekle, hatta ihanetle” suçluyordu. Neyse ki gençler de demokratik direnişlere başladı ve bu günlere geldik… Şu bir gerçek ki, iktidar 23 yıl boyunca, hiçbir zaman karşısında birleşmiş, bütünleşmiş, kaynaşmış, yekvücut olmuş bir muhalefet ve halk görmek istemedi ve bunu başardı da… İnsanları Sünni – Alevi, Kürt-Türk, solcu-sağcı ve mezheplere göre ayrıştırdı. Kendisinden olanlara dost, olmayanlara düşman muamelesi yaptı. Kendisi gibi düşünmeyenleri, ona yandaşlık yapmayanları terörist ilan etti. Halkı uyutmak, dilediği gibi yönetmek için en çok da din sömürüsünü kullandı. Çocuklarımızı cahil bırakmak için köy okullarını kapattı, minicik yavrularımızı mollalara teslim etti. Durmadan imam hatip açtı. Oysa Atatürk, Alevi-Sünni, Kürt-Türk ayrımı yapmadığı için kurtuluş savaşını kazanmıştı. Bir yanında Kürtler, bir yanında Türkler; bir yanında aleviler, bir yanında Sünniler; bir yanında tutucu yazarlar, bir yanında solcu yazarlar vardı… Halkların, insanların kardeşliğin bir resmiydi bu. Onlar iktidarlarında işte bu bütünleşmeyi, kardeşliği unutmaya, unutturmaya çalıştılar. Türk’e, Türklüğe, Atatürk’e, Cumhuriyete düşman oldular… Ellerinden geleni artlarına koymadılar. Ant’ı, ulusal bayramları, yasakladılar. TC’yi devlet tabelalarından silmeye kalktılar. Hâlâ bazı resmi kurum tabelalarında TC yok. İşe önce ordudan başladılar. Komutanları hapishanelere doldurdular. Sonra yargıyı teslim aldılar… Milli eğitimi yok ettiler. Vatanımızı Ortadoğu ülkelerine, Arabistan’a benzetebilmek için büyük çabalar sarf ettiler. İşte bu yüzden Suriyelileri, Afganlıları, Pakistanlıları, Afrikalıları ülkemize doldurdular. Ama halkımızın, 31 Martta iktidara tokadı ağır oldu. İnsanlarımız yılmadı, korkmadı, çekinmedi. Hak – hukuk arayışına geçtiler, milyonlar meydanları doldurdu… Bizi bırakma diye ağlayan yandaşı MHP ile birlikte artık “Dönülmez akşamın ufkuna” girdiler. Vakit çok geç…  
Ekleme Tarihi: 13 April 2025 - Sunday

DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKUNA GİRDİLER…

Ben önceki yazılarımda “AKP uçurumun kenarında yürüyor”, “Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz” diyordum.

Ben böyle yazdıkça bazı karamsar arkadaşlarım da; “Bu halktan hiçbir şey olmaz” diyorlardı…

Onlara yanıt veriyordum: “Yapmayın böyle, bu halk Yedi Düvele karşı Kurtuluş savaşı vermiş bir halktır. Günü geldiğinde halkın, meclisin iradesini hiçe sayanlar, talancılar da dersini alacaktır…”

Can dostum şair Adnan Yücel yıllar önce şunları yazmıştı: “Saraylar saltanatlar çöker / kan susar bir gün /zulüm biter.” O gün geldi. Kurtuluş 31 Mart seçimleriyle başladı, mitinglerle devan etti.

Ama bu günlere biraz geç ulaştık. Tam 23 yıl sonra... Bunun en büyük nedeni muhalefetin “Yandaş, kontrollü muhalefet” olmasıydı…

Biz bu gidişe, ihanete karşı çıkarken, eleştiriler yöneltirken CHP’li çoğunluk bizi “partiyi bölmekle, hatta ihanetle” suçluyordu.

Neyse ki gençler de demokratik direnişlere başladı ve bu günlere geldik…

Şu bir gerçek ki, iktidar 23 yıl boyunca, hiçbir zaman karşısında birleşmiş, bütünleşmiş, kaynaşmış, yekvücut olmuş bir muhalefet ve halk görmek istemedi ve bunu başardı da…

İnsanları Sünni – Alevi, Kürt-Türk, solcu-sağcı ve mezheplere göre ayrıştırdı. Kendisinden olanlara dost, olmayanlara düşman muamelesi yaptı.

Kendisi gibi düşünmeyenleri, ona yandaşlık yapmayanları terörist ilan etti.

Halkı uyutmak, dilediği gibi yönetmek için en çok da din sömürüsünü kullandı. Çocuklarımızı cahil bırakmak için köy okullarını kapattı, minicik yavrularımızı mollalara teslim etti. Durmadan imam hatip açtı.

Oysa Atatürk, Alevi-Sünni, Kürt-Türk ayrımı yapmadığı için kurtuluş savaşını kazanmıştı.

Bir yanında Kürtler, bir yanında Türkler; bir yanında aleviler, bir yanında Sünniler; bir yanında tutucu yazarlar, bir yanında solcu yazarlar vardı…

Halkların, insanların kardeşliğin bir resmiydi bu.

Onlar iktidarlarında işte bu bütünleşmeyi, kardeşliği unutmaya, unutturmaya çalıştılar. Türk’e, Türklüğe, Atatürk’e, Cumhuriyete düşman oldular…

Ellerinden geleni artlarına koymadılar. Ant’ı, ulusal bayramları, yasakladılar. TC’yi devlet tabelalarından silmeye kalktılar. Hâlâ bazı resmi kurum tabelalarında TC yok.

İşe önce ordudan başladılar. Komutanları hapishanelere doldurdular. Sonra yargıyı teslim aldılar… Milli eğitimi yok ettiler.

Vatanımızı Ortadoğu ülkelerine, Arabistan’a benzetebilmek için büyük çabalar sarf ettiler. İşte bu yüzden Suriyelileri, Afganlıları, Pakistanlıları, Afrikalıları ülkemize doldurdular.

Ama halkımızın, 31 Martta iktidara tokadı ağır oldu. İnsanlarımız yılmadı, korkmadı, çekinmedi. Hak – hukuk arayışına geçtiler, milyonlar meydanları doldurdu…

Bizi bırakma diye ağlayan yandaşı MHP ile birlikte artık “Dönülmez akşamın ufkuna” girdiler. Vakit çok geç…

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.