İngilizce kökenli matriks “içinde bir şeylerin geliştiği veya büyüdüğü bir sistemi oluşturan koşullar kümesi” olarak tarif edilir.
Siyaset bilimcileri, bir ülkede üst düzey siyasi, ekonomik ve eğitimci yetkililerin birlikte oluşturdukları bir grubun, koalisyonun, propaganda ve fikri yönlendirmeleri ile insanların zihinlerini manipüle ederek, o ülkedeki toplumun zihnini, yaşamını kendi çıkar ve istekleri doğrultusunda kontrol etmesine ve yönlendirmesine, matriks olgusu diyorlar.
Toplumun, küçük bir azınlık diyebileceğimiz bir grup, koalisyon tarafından, bu denli etkilenmesi nasıl oluyor. İçinde bulunduğumuz ortamda, toplumda, belli grup veya koalisyon, aklımızı özgürce kullanmamıza, özgürce yaşamamıza, kendimizi geliştirmemize, dışımızdaki hakikatleri görmemize, mevcut sorunları kavramamıza ve çözüm bulmamıza olanak vermeyerek, bizi aldatması ve yönlendirmesi, gerçeği görmemize engel olarak eğitmesi ve yaşam boyu yönlendirici propaganda altında tutması halinde bu mümkün olur.
Ünlü İngiliz düşünürü Thomas Hobbes’in dediği gibi, “Herhangi bir kimsenin, grubun, başkalarına olan güvensizliğinden kurtulması için, kendisi için tehlikeli olabilecek başka bir kuvvet kalmadığını görünceye kadar, cebren ve hileyle, olabildiği kadar çok insanı hakimiyeti altına almasından başka bir yol yoktur.” Yani, kendisini güven altına almak için her türlü yola başvurur, kanun yoktur, insan hakkı yoktur, vicdan yoktur, din korkusu yoktur.
Şilili biyolog Humberto Maturana ve öğrencisi Francisco Varela’nın Bilgi Ağacı isimli eserinde belirttikleri, çok küçük yaşlardan itibaren kurtlar arasında büyümüş iki kız çocuğunun öyküsü bize yukarıda izah ettiğimiz duruma bir örnektir. Bu öyküde iki kız çocuğu ileri yaşlarda bulundukları zaman iki ayak üzerine yürüyemiyorlar, konuşamıyorlar, yemek için ellerini kullanamıyorlar. Çocuklar insanlarla irtibat kuramıyorlar ve bulundukları eski ortama dönmek istiyorlar. İşte bu bir canlının içinde bulunduğu, geliştiği ortamın koşulları, yani “matriks”in, yani koşulların gereği.
Bir grup veya koalisyon tarafından yukarıda saydığımız koşulların gerçekleştirilmesi sonucunda bugün dünyada yaşadığımız karmaşa ya da kaos diyebileceğimiz durum ortaya çıkmıştır. Amerika’da, sözüm ona Birlik içinde bulunduklarını ileri süren Avrupa’da, Orta Doğu’da, Uzak Doğu’da, dünyanın her yerinde.
Benim garip ülkem de bu insafsız koşullar kümesi denen matriks olgusu içinde.
Büyük Atatürk’ün aramızdan ayrılışından sonra iyice azan Amerikan misyonerlerinin çabaları sonucu Amerikan yörüngesine giren yöneticilerimizin eğitim ve kültürde yarattıkları şartlar, Kurtuluş Savaşı ortamında ve sonrası kısa dönemde birbirleriyle kenetlenen, yaşam hakkını nasıl koruduklarını tüm dünyaya gösteren toplumun küçük bir azınlığın çıkarlarının peşinde sürüklenmesine, kendi içinde gruplara ayrılmasına ve birbiriyle çatışmasına sebep olmuş ve bugün de giderek, eğitim, kültür, inanç, ekonomik ve daha birçok sosyal ortamının bozulması durumunu yaratmıştır.
Ancak, insanlığın zihninin manipüle edilerek, insanın kendisinin ve ait olduğu toplumun ortak çıkarlarını bir yana bırakarak bir avuç menfaatperestin peşinden sürüklenmesinin böyle ilanihaye devam edemeyeceği açıktır. Özü, varlığını sürdürme çabası olan insanın böyle bir avuç kötü niyetli kimselere teslim olmayacağı, bu “şartlandırılma koşullarından” “matriksten” kurtulacağı şüphesiz mümkündür.
Büyük Atatürk’ün aydınlanma çabaları sonuçlanabilseydi, Köy Enstitüleri kapatılmasaydı, Hasan Ali Yücel, Mustafa Necati gibi eğitimcilerimiz, devlet adamlarımız yetişse idi bu matriksten çoktan kurtulmuş idik.
Matriksten kurtuluş yolu aydınlanma, insan olma şuurunu yeniden kazanabilme, dogmalardan kurtulabilmedir. Bunu unutmamak gerekir ve bu yolda çaba gerekir.