Ali Eralp - Eğitimci-Araştırmacı-Yazar
Köşe Yazarı
Ali Eralp - Eğitimci-Araştırmacı-Yazar
 

YALAN, DOLAN, UTANMAZLIK ÜZERİNE KURULMUŞ BİR DÜZEN…

23 yıldır toprakları, ormanları, fabrikaları, dereleri, tepeleri satılan, üretimsiz bir dünyada yaşıyor halkımız. Yalan, dolan, talan gırla gidiyor. Ama ne yazık ki halkımızın büyük bir çoğunluğu bu yalanlara dolanlara inanıyor. Vatanımız talan ediliyor… O, bu sömürü dünyasının farkında bile değil. Gıda maddelerini, sebzeleri, meyveleri kimin dört katına, beş katına çıkardığını bile bilmiyor. Kendisini şapur şupur yiyenleri “Kimseye yedirmeyeceğiz” diye bağırıyor. Hem aç kalıyor hem de kendisini aç bırakıp, soyup soğana çevirenlere oy veriyor. Sonra da ucuz soğan kuyruklarına giriyor. Sabahın köründe ekmek kuyruklarında ömür tüketiyor… Kendisini yönetenler saraylarda, köşklerde yaşıyorlar. Bu düzenlerini devam ettirebilmek için emperyalistlere topraklarımızı, derelerimizi, tepelerimizi ormanlarımızı satıyorlar. Bu kez, sömürgeciler ülkemize silah zoru ile girmediler. Onları iktidar çağırdı. “Gelin, topraklarımızdan altın çıkarın. Ormanları kesin. Köylülerin elinden hayvancılığı alın. Size yerli ve çok zengin ortaklar bulalım.” Dediler. Sonuç: Toprak kayması ve dokuz emekçimizin siyanür dağlarının altında kalması.  Para babalarının tek sorunu ve tek derdi var: Para… Para gelsin de nasıl gelirse gelsin…  “Ölen ölsün, kalan sağlar bizimdir… Devlet malı deniz, yemeyen domuz” diyorlar. Maden çıkarmak için zeytin ağaçlarını kestiler. Hem de milyonlarca zeytin ağacını…   “Zeytin benim geçim kaynağım, canım” diyen nineleri yerlerde sürüklediler. Üzerlerine basınçlı sular sıktılar. Gözlerini gazla kararttılar… Zeytin ülkesi Türkiye şimdi kendisinin tırnağı bile olmayan ülkelerden zeytin alıyor… Hayvancılığı öldürdüler. Tarımı bitirdiler. Hayvancılık ülkesi Türkiye şimdi kendisinin tırnağı bile olmayan ülkelerden et ithal ediyor. Ve bu gariban halk kanını, iliğini sömüren, kendisini din iman duygusuyla uyutan yobazlara “Yılda bir kez olsun neden et alamadığını” sormuyor. Cenneti bu dünyada yaşayanlar, düzenlerini devam ettirebilmek için yalan üstüne yalan söylüyorlar. Bugün “AK” dediklerine ertesi gün “KARA” diyorlar. Oy alabilmek için açık açık, göz göre göre halkı tehdit ediyorlar, onlara şantaj yapıyorlar… O kadar çok yalan söylüyorlar ki yazmaya kitaplar yetmez. Çünkü adamlarda utanma, sıkılma Kalmadı… Yüzleri kızarmıyor. 23 yıldır bu ülke yaşamadıklarını yaşadı. Görmediklerini gördü. Duymadıklarını duydu. Ahlak, gelenek görenek, eğitim, kültür bozuldu… Şu içinde bulunduğumuz, yaşadığımız günlere bir bakın hele. İnsanlar birbirlerini boğazlıyorlar. Kadınlar öldürülüyor. Kadınlar yerlerde sürükleniyor. Nereden çıktı bu kadar sapık? Nereden çıktı bu kadar hırsız, dolandırıcı, katil, düzenbaz? İnsanları düşman kamplara ayırdılar. Herkes şimdi birbirine düşman gibi bakıyor… Nerede Atatürk’ün sevgi dolu Türkiye’si? O güzel Türkiye’yi yine Türk gençliği kuracaktır.  Ne demişti yüce ATAMIZ? “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.”  Muhafaza ve müdafaa edeceğiz… Hem de kanımızın son damlasına kadar…    
Ekleme Tarihi: 21 Şubat 2024 - Çarşamba

YALAN, DOLAN, UTANMAZLIK ÜZERİNE KURULMUŞ BİR DÜZEN…

23 yıldır toprakları, ormanları, fabrikaları, dereleri, tepeleri satılan, üretimsiz bir dünyada yaşıyor halkımız.

Yalan, dolan, talan gırla gidiyor. Ama ne yazık ki halkımızın büyük bir çoğunluğu bu yalanlara dolanlara inanıyor. Vatanımız talan ediliyor…

O, bu sömürü dünyasının farkında bile değil. Gıda maddelerini, sebzeleri, meyveleri kimin dört katına, beş katına çıkardığını bile bilmiyor.

Kendisini şapur şupur yiyenleri “Kimseye yedirmeyeceğiz” diye bağırıyor.

Hem aç kalıyor hem de kendisini aç bırakıp, soyup soğana çevirenlere oy veriyor. Sonra da ucuz soğan kuyruklarına giriyor.

Sabahın köründe ekmek kuyruklarında ömür tüketiyor…

Kendisini yönetenler saraylarda, köşklerde yaşıyorlar. Bu düzenlerini devam ettirebilmek için emperyalistlere topraklarımızı, derelerimizi, tepelerimizi ormanlarımızı satıyorlar.

Bu kez, sömürgeciler ülkemize silah zoru ile girmediler. Onları iktidar çağırdı. “Gelin, topraklarımızdan altın çıkarın. Ormanları kesin. Köylülerin elinden hayvancılığı alın. Size yerli ve çok zengin ortaklar bulalım.” Dediler.

Sonuç: Toprak kayması ve dokuz emekçimizin siyanür dağlarının altında kalması. 

Para babalarının tek sorunu ve tek derdi var: Para… Para gelsin de nasıl gelirse gelsin… 

“Ölen ölsün, kalan sağlar bizimdir… Devlet malı deniz, yemeyen domuz” diyorlar.

Maden çıkarmak için zeytin ağaçlarını kestiler. Hem de milyonlarca zeytin ağacını… 

 “Zeytin benim geçim kaynağım, canım” diyen nineleri yerlerde sürüklediler. Üzerlerine basınçlı sular sıktılar. Gözlerini gazla kararttılar…

Zeytin ülkesi Türkiye şimdi kendisinin tırnağı bile olmayan ülkelerden zeytin alıyor…

Hayvancılığı öldürdüler. Tarımı bitirdiler. Hayvancılık ülkesi Türkiye şimdi kendisinin tırnağı bile olmayan ülkelerden et ithal ediyor.

Ve bu gariban halk kanını, iliğini sömüren, kendisini din iman duygusuyla uyutan yobazlara “Yılda bir kez olsun neden et alamadığını” sormuyor.

Cenneti bu dünyada yaşayanlar, düzenlerini devam ettirebilmek için yalan üstüne yalan söylüyorlar. Bugün “AK” dediklerine ertesi gün “KARA” diyorlar.

Oy alabilmek için açık açık, göz göre göre halkı tehdit ediyorlar, onlara şantaj yapıyorlar…

O kadar çok yalan söylüyorlar ki yazmaya kitaplar yetmez.

Çünkü adamlarda utanma, sıkılma Kalmadı… Yüzleri kızarmıyor.

23 yıldır bu ülke yaşamadıklarını yaşadı.

Görmediklerini gördü.

Duymadıklarını duydu.

Ahlak, gelenek görenek, eğitim, kültür bozuldu…

Şu içinde bulunduğumuz, yaşadığımız günlere bir bakın hele. İnsanlar birbirlerini boğazlıyorlar. Kadınlar öldürülüyor. Kadınlar yerlerde sürükleniyor.

Nereden çıktı bu kadar sapık? Nereden çıktı bu kadar hırsız, dolandırıcı, katil, düzenbaz?

İnsanları düşman kamplara ayırdılar. Herkes şimdi birbirine düşman gibi bakıyor…

Nerede Atatürk’ün sevgi dolu Türkiye’si? O güzel Türkiye’yi yine Türk gençliği kuracaktır. 

Ne demişti yüce ATAMIZ? Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.” 

Muhafaza ve müdafaa edeceğiz… Hem de kanımızın son damlasına kadar…


 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.