Ali Eralp - Eğitimci-Araştırmacı-Yazar
Köşe Yazarı
Ali Eralp - Eğitimci-Araştırmacı-Yazar
 

“BİR DİRENİŞTİR YAŞAMAK… (N. Hikmet)”

Aydınlığa ulaşmanın tek yolu, Kötülüklere, pisliklere karşı direnmektir…  Haksızlıkla, hukuksuzlukla Mücadele etmektir… Zalimlere karşı koymaktır… Bu mücadelede karamsarlığa, umutsuzluğa, korkuya yer yoktur… Hedef, Atatürk’ün yolunda ve ışığında ilerlemektir… Hem de eğilmeden, bükülmeden, üç kuruşluk menfaat için yalakalığa soyunmadan… Bakıyorum, bazı arkadaşlar halkı karamsarlığa ve edilgenliğe sevk edebilmek için ellerinden geleni yapıyorlar. “Battık. Öldük. Bittik. Bu halktan ne köy ne kasaba olur... Bu halkla hiçbir yere gidilmez…”  Adamlar sanki felaket tellalı.  Benim bir bayan okuyucum, bir makalemden şu cümleyi alarak, Face’inin duvarında paylaşmış: “HER ŞEYİN BİR BEDELİ VARDIR. Zamanı geldiğinde herkes yaptıklarının hesabını verecek, cezasını çekecektir…”  Sen misin bunu paylaşan…  “Hesap sorulacak” demiş ya… Bu felaket tellallarından birisi nasıl köpürmüş, nasıl küplere binmiş, nezaket kurallarını da çiğneyerek, bir bayana neler söylemiş? Şimdi bu mesajı hep birlikte okuyalım:  Hiç değiştirmeden aynen aktarıyorum, yazım kuralı da hak getire:   “Yahu sen geri zekâlı mısın arkadaş salak salak kimseye boş boş boş umut aşılama insanları avutmuş olursun umut yok umut yok…”   Bu arkadaşa ve tüm felaket tellallarına şunu söylüyorum buradan: Vatanı kurtarmak, aydınlığa, şafaklara ulaşmak istiyorsak, Atatürk gibi kararlı, dirençli olmalıyız. Olmak zorundayız…  O, daha Samsun’a çıkmadan önce, düşman donanmaları için söylediği “Geldikleri gibi giderler” sözü, Ata’mızın bu konudaki mücadele azmini ortaya koyması açısından çok önemli bir ipucudur.   Düşmanlar kesin zafere ulaşsalar bile, Mustafa Kemal, yine savaşa devam edeceğini vurgulamıştı…  Dersim Mebusu Diyab Ağa’ya: “Bir gün o taraflara gelirsem, Hazro Dağları beni saklar mı?” diye, sormuştu.  İkincisi, kararlılığın, direncin yanında bir başka oluşuma daha ihtiyacımız vardır ki o da her yazımda yinelediğim gibi tehlike karşısında parti, grup farkı gözetmeksizin bir araya gelip, güç birliği yapmaktır.   Yeter ki o siyasal parti “Tam bağımsızlıktan, parlamenter rejimden, demokrasiden ve laiklikten” yana olsun… Olmayan partiler ise sağ, sol demeden süpürülmeli, temizlenmelidir… Üçüncüsü, bilinçlendirme çalışmaları yapmak için uygun zamanlarda ve saatlerde halkın arasına karışmak, köylere gitmek, sokaklara çıkmaktır...   Kafaları sadaka ve sabır ekonomisi ile doldurulmuş vatandaşlarımıza gerçekleri anlatalım. Zaten onlara körü körüne itaat edenlerin, sorgusuz sualsiz peşlerinden gidenlerin sayıları da giderek azalmaktadır… Bir eli yağda bir eli balda olup da yoksullara sadece ibadet yapmasını, dua etmesini, yalvarıp yakarmasını, fakirleşmesini tavsiye edenleri artık halkımız da tanımaya, görmeye başladı… Tek eksiğimiz adam gibi mücadele edecek bir MUHALEFET PARTİSİDİR… Çünkü Örgütsüz, dağınık, öncüsüz mücadele olmaz… Başıboş, dağınık bir mücadele ile kurtuluşa asla ulaşamayız…  
Ekleme Tarihi: 24 Şubat 2024 - Cumartesi

“BİR DİRENİŞTİR YAŞAMAK… (N. Hikmet)”

Aydınlığa ulaşmanın tek yolu, Kötülüklere, pisliklere karşı direnmektir… 

Haksızlıkla, hukuksuzlukla Mücadele etmektir… Zalimlere karşı koymaktır…

Bu mücadelede karamsarlığa, umutsuzluğa, korkuya yer yoktur…

Hedef, Atatürk’ün yolunda ve ışığında ilerlemektir…

Hem de eğilmeden, bükülmeden, üç kuruşluk menfaat için yalakalığa soyunmadan…

Bakıyorum, bazı arkadaşlar halkı karamsarlığa ve edilgenliğe sevk edebilmek için ellerinden geleni yapıyorlar.

“Battık. Öldük. Bittik. Bu halktan ne köy ne kasaba olur... Bu halkla hiçbir yere gidilmez…” 

Adamlar sanki felaket tellalı. 

Benim bir bayan okuyucum, bir makalemden şu cümleyi alarak, Face’inin duvarında paylaşmış:

“HER ŞEYİN BİR BEDELİ VARDIR. Zamanı geldiğinde herkes yaptıklarının hesabını verecek, cezasını çekecektir…”

 Sen misin bunu paylaşan… 

“Hesap sorulacak” demiş ya… Bu felaket tellallarından birisi nasıl köpürmüş, nasıl küplere binmiş, nezaket kurallarını da çiğneyerek, bir bayana neler söylemiş? Şimdi bu mesajı hep birlikte okuyalım:

 Hiç değiştirmeden aynen aktarıyorum, yazım kuralı da hak getire:

  “Yahu sen geri zekâlı mısın arkadaş salak salak kimseye boş boş boş umut aşılama insanları avutmuş olursun umut yok umut yok…”

  Bu arkadaşa ve tüm felaket tellallarına şunu söylüyorum buradan: Vatanı kurtarmak, aydınlığa, şafaklara ulaşmak istiyorsak, Atatürk gibi kararlı, dirençli olmalıyız. Olmak zorundayız… 

O, daha Samsun’a çıkmadan önce, düşman donanmaları için söylediği “Geldikleri gibi giderler” sözü, Ata’mızın bu konudaki mücadele azmini ortaya koyması açısından çok önemli bir ipucudur.  

Düşmanlar kesin zafere ulaşsalar bile, Mustafa Kemal, yine savaşa devam edeceğini vurgulamıştı…

 Dersim Mebusu Diyab Ağa’ya: “Bir gün o taraflara gelirsem, Hazro Dağları beni saklar mı?” diye, sormuştu. 

İkincisi, kararlılığın, direncin yanında bir başka oluşuma daha ihtiyacımız vardır ki o da her yazımda yinelediğim gibi tehlike karşısında parti, grup farkı gözetmeksizin bir araya gelip, güç birliği yapmaktır.

 

Yeter ki o siyasal parti “Tam bağımsızlıktan, parlamenter rejimden, demokrasiden ve laiklikten” yana olsun… Olmayan partiler ise sağ, sol demeden süpürülmeli, temizlenmelidir…

Üçüncüsü, bilinçlendirme çalışmaları yapmak için uygun zamanlarda ve saatlerde halkın arasına karışmak, köylere gitmek, sokaklara çıkmaktır...  

Kafaları sadaka ve sabır ekonomisi ile doldurulmuş vatandaşlarımıza gerçekleri anlatalım.

Zaten onlara körü körüne itaat edenlerin, sorgusuz sualsiz peşlerinden gidenlerin sayıları da giderek azalmaktadır…

Bir eli yağda bir eli balda olup da yoksullara sadece ibadet yapmasını, dua etmesini, yalvarıp yakarmasını, fakirleşmesini tavsiye edenleri artık halkımız da tanımaya, görmeye başladı…

Tek eksiğimiz adam gibi mücadele edecek bir MUHALEFET PARTİSİDİR… Çünkü Örgütsüz, dağınık, öncüsüz mücadele olmaz…

Başıboş, dağınık bir mücadele ile kurtuluşa asla ulaşamayız…

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.