Nasıl bir ülkede yaşıyorduk? hayatımızda neler vardı?
O yılları yaşayan kuşak en çok nelerden etkilendi; hangi olaylar 1970'ler de büyük izler bıraktı ve unutulmazlar arasına girdi? Benim hafızam da kalan 1970-80’lerin unutulmazları.
- KARARTMA GECELERİ
Kıbrıs barış harekâtı yapıldı 1974'te.
Türkiye, ikinci dünya savaşı yıllarından beri görmediği bir uygulamaya tanık oldu:
Evler ve otomobiller Karartıldı.
Yunan savaş uçakları ani bir baskın düzenlerse şehirler ve yerleşim yerleri fark edilemesin diye, evlerin pencerelerine kalın siyah perdeler takıldı.
Otomobillerin farları da koyu renkli jelatinlerle kaplandı.
6 ay kadar süren bu uygulama, 1970'leri unutamayanların da zihnine kazındı.
- KUYRUKLAR VARDI, ŞÜKÜR ELLİ YIL SONRA YENİDEN GÜNDEMDE
“O, yıllar alabileceğimiz çok şey yoktu, şimdi her şey var, ama ateş pahası yine alamıyoruz. Üstelik Kıbrıs savaşı nedeniyle ambargo kıskacı altındaydık.”
1970'ler Türkiye'nin 70 Cent'e bile muhtaç olduğu yıllardı. Ülke ihracat yapamıyor, elde döviz olmayınca da en zaruri ihtiyaçlar bile karşılanamıyordu. 1970'leri hatırlayanların en unutamadıkları şeyler, kuyruklardır: Tüpgaz kuyrukları, sana yağı (evet, yağ için bile kuyruğa girilirdi) kuyrukları. 1970'leri yaşayanların zamanlarının büyük bir bölümü kuyruklarda geçti. Keza bugün olduğu gibi.
- MÜSAİTSENİZ AKŞAMA SİZE GELECEĞİZ
Evden eve komşuluk ilişkilerinin çok yoğun yaşandığı, “son yıllardı”. 1970'lerden sonra komşuluk ilişkileri bir daha hiç eskisi gibi olmayacağı yavaş yavaş kendini göstermeye başlamıştı. Komşuluk ilişkilerini en iyi tarif eden söz ise, bu olmalı: “Annem gönderdi; müsaitseniz size gelmek istiyoruz”. Henüz telefonlar yeterince yaygınlaşmamıştı. Komşuların misafirliğe uygun olup olmadıkları, evin kapılarına gönderilen çocuklar tarafından öğrenilir, ona göre misafirliğe gidilirdi.
- TELEVİZYON ÇOCUKLARIYDIK
Televizyonun Türkiye'de yayına başladığı yıl: 1969. Ancak yaygınlaşması 1970'lerde oldu. 1970'lerin başından sonuna, çatılar “çatallı” Tv antenleriyle kaplandı. Başlangıçta, televizyonu olmayan aileler televizyonu olanların evine misafirliğe giderlerdi. Açıkçası 1970'lerin başında, evinde televizyon olan aileler misafir yoğunluğundan illallah demişlerdi. Televizyonlar yaygınlaştıkça bu gelip gitmeler de azaldı.
- TEPEBAŞINDA OTURUYORDUK
Ablam Almanya’dan Saba marka bir Tv göndermişti. Büyük bir sevinç içinde gümrükten alıp eve getirmiştik. Mutluluk içinde havalarda uçuyorduk. Akrabalar, komşular Tv’nin karşısında “U” biçimde yerlerini alır, askerler nöbet değişimi yapar İstiklal Marşı okunur, “Televizyonunuzu kapatmayı unutmayın” uyarısına kadar beklenir misafirler öyle giderlerdi.
Lakin annem Tv’nin gelmesinden hiç hoşnut olmamıştı. Sürekli ablama sitem ediyor, üstelik çok kızıyordu. Eşek sıpası başımıza iş açtı, diye. Rahmetli hergün misafirlere yemek ve çay ikram etmekten bitap düşüyordu.
- HALAM KÖYDEN MİSAFİR GELMİŞTİ
Televizyon salondaydı. Halamda benimle salonda yatıyordu. Yalnız bir sorun vardı. Biz Tv izlerken halamın uykusu gelir, başı bir o yana bir bu yana düşer, hala hadi yat dememize ve yoğun ısrarımıza rağmen kalkıp bir türlü yatmazdı. Bir akşam yine ısrar ettiğimizde çok kızmıştı! “Eşşek sıpaları” karşımda koca koca adamlar oturuyor. Onların karşısında nasıl soyunup yatayım, demişti. Halam da TV de konuşan insanları gerçek sanıyormuş meğer. Biz gülmeye başlayınca çok üzülmüştü rahmetli halam. Sonra gerçeği anladığında halamda gülmüştü.
10 yıldan fazla bir süre televizyonlarımız siyah beyaz ve tek kanallıydı. Üstelik tüm gün yayın da olmazdı. Başlangıçta saat 18 ya da 19'da yayın başlar 24 gibi İstiklal Marşı okunarak yayınlar sonlandırılırdı. Televizyon kapanınca herkes yataklarına giderdi.
Yine o yıllar, televizyonlarda yoğun kesintiler yaşanırdı. Bir teknik aksaklık olmuşsa, TRT hemen bir fotoğrafı (Mesela, tarihi bir fotoğraf) ekrana taşıyarak arızayı izleyicilerine bildirirdi. Bazen arızalar saatler sürebilir, dakikalarca o sabit ekran görüntüsüne bakılırdı.
- CUMARTESİ YARIM GÜN OKUL VARDI
İnanmayacaksınız ama 1970'lerin başında Cumartesi günleri de okula gidilirdi. 1974'ten itibaren Cumartesi günleri yarım gün okula gitme uygulaması sona erdiğinde öğrencilerde bayram etti.
- LAKLAK
Dönemin en ünlü ve en elden düşmeyen oyuncaklarından biriydi. Bir plastik daireye bağlı v şeklinde bir ip ve o ipin iki ucunda plastikten iki top vardı. Amaç, dairesel plastiğe parmağınızı takıp topları bir üstte bir altta hızla birbirine vurdurmaktı. Bu işi ne kadar hızlı yaparsanız, o kadar becerikli sayılırdınız. Oyuncak öyle yaygınlıkla kullanılırdı ki, çocuklar da büyükler de “lak lak lak” sesleri eşliğinde beceri yarıştırılırdı. Bileklerimiz iki plastik sert topun darbeleriyle yara bere içinde kalırdı.
- ANIMSADIĞIM TV PROGRAMLARI
En çok hafta sonları televizyon izlenirdi. Çünkü TRT paket program yapıyordu. İlk yayına başladığında hafta da üç gün ve bir saat yayın vardı.
Hafta sonları en çok “Tele Pazar” izlenirdi;
Güneş Tecelli, geniş ve kalın kemikli gözlükleriyle, Cenk Koray ise 'soğuk esprileriyle' dönem insanlarının zihinlerine kazındı. Pazar programlarının adı “Tele Pazar” ya da “Stüdyo Pazar” idi, bu programın evlerin hanımları tarafından en sıkıcı bulunan bölümü ise Tele Spor adıyla anılır, maçlardan görüntülere yer verilirdi. O programın zihinlerde en çok iz bırakan iki de çizgi kahramanı vardı. Biri İtalyanca adı La Linea olan Bay Meraklı, öbürü ise pembe panterdi.
Cenk Koray’ın programından bay meraklı diye tanıdığımız, orijinal adı la linea olan çizgi adam 80’ler denince ilk akla gelenlerden.
SPOR
Spor Stüdyosu
YARIŞMA PROGRAMLARI
Tele Pazar, bir kelime bir işlem, Evet hayır, Bizden size.
ÇOCUK PROGRAMLARI
Oyun Treni, Ağaç Kakan, Tom ve Jeryy, Şirinler, Arı Maya, Susam sokağı...
DİZİLER
Kaçak, Sarı Gül, Bizimkiler, Aşkı Memnu, Yorgun Savaşçı, Bizimkiler, Kaynanalar, Evdekiler, Dallas, Kara şimşek, Şahin tepesi, Kuruntu ailesi.
MÜZİK
Yılbaşı özel, Teleskop, Akşamsefası, Hafta sonu, Bir başka gece, Hey gidi günler...
HABER PROGRAMLARI
Güne bakış “Kele bakış” da denirdi, Arena, 32 gün...
SUNUCULAR
Zafer Celasun, Jülide Gülizar, Mehpare Çelik, Mesut Mertcan, Ertan Ertanhan, Gülgün Feyman, Bülent Akarcalı, Tuna Huş, Can Akbel, Uğur Dündar.