Analar, babalar, dedeler, nineler, çocuklar feryat ediyorlar…
Açız, açız diye bağırıyorlar…
Ama yönetenler bu feryatları duymuyor, dönüp bakmıyorlar bile.
Onlar, yığınları aldatmaya devam ediyorlar. Yalan üstüne yalan söylüyorlar.
Geceyi gündüz gibi gösteriyorlar. Ağıtları gülücüklere benzetmeye çalışıyorlar.
Çarşı – Pazar, yokluk, yoksulluk, açlık onların umurlarında değil. Konuştukları, bildikleri bir tek dil var: Din, iman, cennet – cehennem, huriler, melekler…
Ürettikleri bir şey yok. Sadece satıyorlar. Babalarından kalan malları hayırsız mirasyediler, hayırsız evlatlar gibi yok ediyorlar…
İnsanları Allah’la aldatıp; kendi pembe âlemlerini şiir gibi yaşamaya çalışıyorlar… Ölen ölsün; kalan sağları biz sömürmeye devam edeceğiz” diyorlar.
Bir avuç yandaşın, vatan hainin servetine servet katıyorlar.
22 yıldır bu böyle devam ediyor… İnsanlarımız bir deri, bir kemik kaldı…
Bu varoluş mücadelesinin bir yanında ABD, AB, BOP taraftarları, tarikatlar, sığınmacılar; öteki yanında ulusalcılar, Kemalistler, devrimciler, antiemperyalistler var…
Bu mücadele, ezenle ezilenin, sömürenle sömürülenin, aydınlıkla karanlığın, şeriatla cumhuriyetin, ABD ile Türkiye’nin, Atatürk’le Vahdettin’in kavgasıdır.
Bu maçı kazanmak zorundalar… Bu nedenle neyi var, neyi yok, ortaya koyuyorlar. Tüm gücüyle savaşıyor
Onlar, açlık, yoksulluk, işsizlik sorunlarını kamu malları ve yüz yıllık Cumhuriyet kurumlarını satarak çözmeye çalışıyorlar. Sanayi ve tarımı çökertmek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Ülkede orman bırakmadılar.
Çünkü ağababaları ABD, AB, BOP kurucuları öyle istiyor. Bir zamanlar dünyada kendi kendine yeten yedi ülkeden biri olan Türkiye bu yöntemlerle şimdi üretimsiz, sanayisiz, sadaka ve sabır ekonomisi ile yönetilen bir ülke haline getirildi.
Ulusal zenginliklerimizi yağmalıyorlar. Talan ediyorlar. Altından girip üstünden çıkıyorlar. Limanlar, bankalar, fabrikalar, madenler, ormanlar, iletişim ağı, her şey yabancılara devrediliyor.
“köpeksiz köy bulup, eli değneksiz gezmeye” başladılar. Artık onların saklısı gizlisi de kalmadı. Her şeyi açıktan, göstere göstere yapıyorlar…
Sevgili halkım, bütün bu pisliklere, çıkarcılara, bu fakir fukara düşmanlarına “DUR” diyebilmek için doğrulup, ayağa kalkmanın tam zamanıdır şimdi.
Tam bağımsız, özgür, mutlu, onurunla yaşamak istiyorsan eğer, geleceğine yön vermelisin.
Büyük ozan Nazım’ın deyişi ile: “Bir şafak vakti karanlığın kenarından, ağır ellerinizi toprağa basıp doğrulduğunuz zaman. Sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı değişmiş olacaktır…
Haksızlıklara, hukuksuzluklara direnelim. Eğer muhalefet de yandaşlık yapıyorsa, iktidarın destekçisi oluyorsa, onunla da mücadele edelim. Gerçek Atatürkçüleri işbaşına getirelim.
Bir an önce çocuklarımızın geleceğini kurtaralım… Hiç zaman kalmadı…