Tokat’ın Niksar ilçesinden anonim bir türkü.
Çocukken, babamın evindeki oturma odasında duvara çakılı bir raf üzerinde bulunan, kullanılmadığı zamanlar tozlanmasın diye üstü elişi dantel örtü ile kaplanan, “yeşil gözlü”, Newton marka radyomuzdan dinlerdik…..Yurttan Sesler korosundan.
………”Kalenin bedenleriii,
Yar,yar, yar aman,
Koyverin gidenleriii,
Şinanay yavrum, şinanay yaaar….”
Sonra, birçok sanatçı aynı türküyü kendi stiline göre düzenledi, seslendirdi.
Galiba yeni versiyonunu ilk kez Dario Moreno’dan dinlemiştim. Sonra, o gür, davudi sesiyle Cem Karaca’dan. Ayla Dikmen’i de hatırlıyorum “şinanay yavrum, şinanay” derken. Yanılmıyorsam Bülent Ersoy da kendince söyledi bu türküyü. En son Candan Erçetin’den dinlemiştim “Kalenin bedenleri”ni.
Türkü, tabii ki Niksar Kalesinden bahsediyor. Roma dönemindeki Neocaseria Kalesinden (Kayzerin /Sezarın Yeni Şehri anlamına gelir) Neocaseria olmuş Niksar, Anadolu insanının lehçesiyle.
( “Burası Kayserin/Sezar’ın yeni şehri ise asıl Kaseria nerede?” diye soran olursa pastırması, mantısı ile ünlü şehrimizin bugünkü adını hatırlatırım. Hep diyorum ya lüzumsuz bilgileri öğrenmek istiyorsanız benim Köşemi takibe devam edin).
Bugünkü yazım ise bambaşka bir “kale”, Petrium’daki Kale hakkında .
Bodrum Kalesini bildiğim kadarıyla anlatmaya çalışacağım…..Bodrum’u sadece “güneş, deniz, biiç” sananlara… Konser izledikleri Kalenin ne olduğunu, kimler tarafından, ne zaman yapıldığını bilmeyenlere, sormayanlara.
Selahaddin Eyyübi uzun savaşlar sonunda Haçlıları yenip Kudüs’ü geri alınca zırhlarının üstündeki urbalarında ve kalkanlarında beyaz zemine çizilmiş kırmızı haç işareti taşıyan Hospitelier Şövalyeleri, Tapınak Şövalyeleri. St.Jean Şövalyeleri palaspandıras bölgeden kaçıp Kıbrıs’a yerleştiler. (Şövalyeler Osmanlı 1523’te Kıbrıs’ı alınca önce Rodos’a, Osmanlı orayı da fethedince bu kez Malta Adasına kaçtılar. Turgut Reis Adayı kuşattığı sırada şehit olunca Malta fethedilemedi ve Şövalyeler kaçacak yeni bir Akdeniz adası aramaktan kurtuldular)
St.Jean Şövalyeleri Kıbrıs’ta bulundukları dönemde önemli stratejik konumda bulunan Halikarnassos’da da bir kale inşa ettiler. Yıl 1402 idi. Halikarnassos ve civarının hakimi yoktu. Kaleyi, Komutanları Şövalye Petrus önderliğinde karaya çıkan İngiliz, Fransız, İtalyan ve Alman Şövalyeler Mousoleum’un taşlarını da kullanarak inşa etmişlerdi. Muhtemelen yerel halktan da yardım aldılar. Zira, “cennetin anahtarını” satmakla ünlü Papalık, bu kez kale inşaatında çalışanların doğrudan Cennete gideceğini vaad etmişti.
Siz sormadan ben söyleyeyim vaadler arasında 72 huri de bulunup bulunmadığını bilmiyorum.
Kalenin surlarını, yani “kalenin bedenleri şinanay yavrum şinanay”ı hep beraber yaptılar ama iş kulelere gelince her Şövalye kendi ülkesinin adını verdiği kuleyi inşa etti. Dolayısıyla Kalenin Kuleleri hangi ülkenin şövalyeleri tarafından yapıldıysa o gün bugündür o isimle anılmaya başlandı. İngiliz Kulesi, Alman Kulesi, Fransız Kulesi, İtalyan Kulesi isimleri bugün de aynen kullanılıyor. Kalenin ortasında yer alan şapeli ise Malta'dan gelen İspanyol Şövalyeleri inşa etti. Şapelin yerinde bugün Kaleyi alan Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’a izafeten Süleymaniye Camii var.
Fatih Sultan Mehmet’in ölümünden sonra yerine büyük oğlu 2.Beyazıd geçti. Fatih Kanunnamesi babasının yerine tahta çıkan büyük evladın devletin selameti ve siyasal güvenliğin sağlanması (Nizam-ı alem) açısından kardeşlerini öldürme hakkına sahip olacağını öngördüğünden Beyazıt’ın küçük kardeşi Cem Sultan hem öldürülmekten korktuğundan, hem de tahta kendisinin daha layık olduğunu düşündüğü için isyan etti. İki kardeşin yaptığı savaşta yenilen Cem canını kurtarmak için Bodrum Kalemindeki Şövalyelere sığındı. Yeniden ordu toplayıp ağabeyine karşı tekrar savaş açan Cem Sultan bir daha yenilince bu kez Rodos Şövalyelerine sığındı. Osmanlı (Kanuni Sultan Süleyman) Kıbrıs ve Petrium yanısıra Rodos’u da fethedince Cem bu kez önce Fransa’ya, ardından da Vatikan’a, Papalığa sığındı.
İtalya’dayken muhtemelen, adı kadar masum olmayan Papa İnnocenti tarafından zehirlenerek öldürüldü.
Osmanlı tarafından 1523 yılında fethedilen Aziz Peter Kalesi, ve Petrium şehri , 1.Dünya savaşı sonunda kısa süreli İtalyan işgali bir yana bırakılırsa Anadolu’da ele geçen en son Hristiyan toprağı olma özelliğini taşır..
İngilizler bunu unutmadılar. 19.yüzyıl ortalarında Moseleum'u çalarken, başta İngiliz Kulesindekiler olmak üzere, Kalede bulunan rölyefleri de “indiragandi” yaparak British Museum’a götürdüler.
Son yıllarda restore edilen Bodrum Kalesini gezenlerin Kuleleri, Camiyi ve nefis şehir manzarası yanı sıra görmeyi ihmal etmemeleri gereken bir bölüm de Dünyanın en büyük ikinci Sulatı Müzesi. Böylece Halikarnassos’ta sadece toprağın üstünde ve altında değil lacivert sularının dibinde dahi tarihi hazinelerin yattığını hayranlıkla izleyebileceklerdir