Çünkü 30 Ağustos, bağımsızlık demektir.
30 ağustos, emperyalistlerin ülkeden kovulması demektir.
30 Ağustos Türkiye’nin çağdaşlaşması demektir…
Şeyh Sait’lerin, Said Nursi’lerin, Derviş Mehmet’lerin, Derviş Vahdeti’lerin torunları, şeriatçı çeteler, her dönemde emperyalizmi dost, Kemalizm’i düşman bildiler…
Çünkü uygarlığa, bilime karşı çıkmak ve yabancılarla ülkesi aleyhine işbirliği yapmak onların genel yapısında, mayasında, geleneğinde vardır…
Osmanlının son dönemlerinden bu yana, şeriatçı çeteler tarafından bu görev aksatılmadan günümüze değin eksiksiz yerine getirilmiştir.
Yobazlar, geçmişte neden Köy Enstitülerini kapatıp, köylünün eğitim ve öğretimini engellediler?
Çünkü onlar yığınları ancak bir takım hurafelerle, boş inançlarla kendilerine bağlamakta, öteki dünya vaatleri ile üzerlerinde egemenlik kurarak, sömürebilmektedirler. İşte bu nedenle kitlelerin bilinçlenmesinden ödleri kopar onların.
Halk düşünmeye, kendi mantığı ile olayları yorumlamaya, gerçekleri ve sahtekârların gerçek yüzünü görmeye başladığı zaman işleri bitmiş demektir.
Atatürk’e göre en gerçek, en doğru tarikat ”Uygarlık tarikatı”dır. Dinsel tarikatçılık, ülkeleri ”yanlış yollara sevk eder”, çıkmazlara götürür.
Çünkü dinlerin egemenlik kurduğu, şeriatla yönetilen toplumlarda akıldan, bilimden söz edilemez, ilerleme sağlanamaz.
Bilim çağdaşlık, yenilik demektir; değişim, gelecek demektir. Şeriatçıların en büyük düşmanı ise değişimdir, yenileşmedir. Çünkü değişimin, yenileşmenin olduğu yerde ne hurafe vardır, ne üfürükçülük ne muska…
Bilimin temel dayanağı akıldır, dincilerin ise inançtır.
Gerçekleri ve doğruları sadece kutsal kitaplarda arayan, sorunların çözümünü göklerden bekleyen bir siyasal yönetim, ilerlemeyi gerçekleştirip, çağdaş uygarlığı yakalayabilir mi, bu mümkün müdür?
Atatürk şöyle der: ”Biz ilhamlarımızı gökten ve gaipten (görünmeyen âlem) değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk ulusu ve bir de uluslar tarihinin bin bir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız sonuçlardır.”
İşte yobazlar, Atatürk’ü bu yüzden sevmezler. Yani “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir” dediği için sevmezler ve onu unutturmak isterler.
Yobazlar onu tam bağımsız bir Türkiye istediği için, “özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” dediği için sevmezler ve onu unutturmak isterler.
Bugün de onların mirasçıları aynı yolu izleyerek, Kemalist Cumhuriyet rejimine son vermeye çalışmaktadırlar. Ama avuçlarını yalarlar…