2018 yılının Ocak ayında CHP İstanbul eski il başkanı Canan Kaftancıoğlu, “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sözünün militarizm koktuğunu söylemişti ve bunun yerine “Mustafa Kemal’in Yoldaşlarıyız” sözünü kullanmıştı. Aslında Kaftancıoğlu ve benzerlerinin kimlerin yoldaşları olduğu belliydi, çünkü emperyalizm böylelerini maşa olarak kullanıyordu.
30 Ağustos 2024 günü Kara Harp Okulu’nun mezuniyet töreninden sonra yeni teğmenlerin kılıçlı yemin töreni ülkemizin gündemine oturdu. “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünü korumak için ant içen yeni teğmenler, büyük övgü aldı. Toplum, bunun bir senaryo olmadığına inanmak istiyor.
Yapılan ant metni, 1961 tarihli İç Hizmet Kanunu’nda yer alan resmi bir metindir ve şöyledir: “Ant içeriz ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller, karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız. Ne mutlu Türküm diyene.” Her askerin silahlı kuvvetlere katılırken içtiği bu ant metnine nasıl karşı çıkılır?
“Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sözü, yediden yetmişe Türk ulusuna mal olmuştur ve bu sözü söyleyerek ülkeyi çınlatanların içinde siviller de vardır, askerler de. Mustafa Kemal’in askeri olmak; Atatürk’ün izinde gitmektir, yolunda yürümektir, ilke ve devrimlerine sahip çıkmaktır. Mustafa Kemal’in askeri olmak; emperyalizme karşı olmaktır, yurttaşlar arasında ırksal ve mezhepsel hiçbir ayrım yapmaksızın tüm yurttaşları kucaklamaktır, ulusunun çıkarlarını küresel çıkarların üstünde tutmaktır, tam bağımsızlıktır. Yapılan büyük devrimin ve ilkelerin askeri olmak hepimiz için büyük bir onurdur.
Durum böyleyken “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sözünden rahatsızlık duymak nedir? Bu sözden Atatürk ve Kemalizm karşıtları, etnikçiler, mezhepçiler, bölücüler, dinciler, numaracı cumhuriyetçiler, sosyal demokrat ve liberal cephede bulunanlar ile emperyalizmin maşası olanların rahatsızlık duyması doğaldır. Çünkü “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sözünün içinde tam bağımsızlık vardır, emperyalizm karşıtlığı vardır, ilke ve devrimler vardır.
Yeni teğmenlerin “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sözlerinden siyasi iktidar rahatsız oldu; yandaşları tarafından ‘darbenin ayak sesleri olarak yorumlandı’ ve günlerdir teğmenler hedef olarak gösterilmektedir. AKP yöneticileri bu olaya doğrudan karşı çıkmaksızın MHP’nin tepkilerini desteklemektedir. MHP genel başkanı Devlet Bahçeli “kanuni yemin dışındaki yeminin üzeri Aziz Atatürk’le örtülmemeli ve gizlenmemelidir. 30 Ağustos’u gölgeleyen, ülkemizi meşgul eden, hasımları ümitlendiren, istismar lobisini heyecanlandıran ikinci yemin hadisesinin her bakımdan netliğe kavuşması zorunludur” derken, MHP genel başkan yardımcısı İsmail Özdemir ile genel başkan basın danışmanı Yıldıray Çiçek yaptıkları açıklamalarla teğmenlerin yanında yer aldılar. Bu açıklamalarla MHP’nin her zamanki çelişkili durumu gözler önüne serilirken, ülkemizin gündeminin değiştirilmesine de katkı yapılmaktadır.
AKP genel başkanı Tayyip Erdoğan, olaydan sekiz gün sonra 7 Eylül Cumartesi günü İmam Hatipliler Kurultayında yaptığı konuşmada “geçenlerde mezuniyet töreninde, bazı istismarcılar ortaya çıkmak suretiyle kılıçlar çektiler. Bu kılıçları kime çekiyorsunuz. Şimdi bunlarla ilgili olarak da birkaç tane kendini bilmez, bunlar da temizlenecek. Bunların ordumuzun içinde bulunması mümkün değil” ifadelerini kullandı. Ant metni özümseyerek okunursa, o kılıçların kime çekildiğini net olarak anlamak mümkündür. Her olayın ardından darbe çıkaranlar, kendi yaptıkları sivil darbeyi perdelemek istemektedirler. Şimdi gündemi değiştirmek için yeni planların peşinde koşmaktadırlar.
Bu olay üzerine Milli Savunma Bakanlığı tarafından 2 Eylül Pazartesi günü bir açıklama yapılarak soruşturma yok denildi. Ancak 5 Eylül Perşembe günü yeni bir açıklama yapılarak, “disiplin incelemesi sürüyor, mevzuat kapsamında kastı, kusuru, ihmali olan personel hakkında işlem yapılacaktır” denildi. Bu çelişkili tutum da ülkemizin nasıl yönetildiğini göstermektedir. Milli Savunma Bakanlığı, Ege’deki adalarımızı işgal eden ve geçtiğimiz aylarda Lozan Antlaşması’nı ihlal eden Yunanistan’ın yaptıklarını görmezden gelmektedir. 26 Ağustos Pazartesi günü Ahlat’ta generallerin, terör örgütü Hizbullah’ın TBMM’deki temsilcisi Hüda-Par’ın genel başkanıyla poz vermesi hakkında tepkisiz kalanların “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sözleri üzerine soruşturma açması düşündürücüdür. Geçtiğimiz 10 Kasım anmasında da Atatürk rozeti takmayı kabul etmeyenlerle ilgili sorun olmuştu.
“Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sözü, emperyalizme karşı Atatürk’te somutlaşan mücadele fikrini ateşlemektir ve kazanılan utkunun coşkusudur. “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” çıkışıyla ülkemizin gündemine oturan yeni teğmenleri kutluyor, Atatürk’ün gösterdiği yolda vatan ve millet için yapacakları görevlerinde başarılar diliyoruz. Atatürk’e karşı çıkanlar, Mustafa Kemal'in yolundaki taş olurlar ve sonları; ezilerek, geldikleri gibi gitmektir. Bizler Mustafa Kemal’in Askerleri olmaktan onur duymaktayız, üstelik terhis olmaya da, emekli olmaya da hiç niyetimiz yoktur; hep mücadelenin içinde kalacağız ve yine, yeniden başaracağız…