22 yıldan bu yana iktidar, ülkeyi yeni bir yöntemle yönetiyor:
“Ya benimlesin, ya benimle değilsin yöntemi bu...”
Ya benim yanımdasın, ya benim karşımdasın.
Karşımdaysan benim düşmanımsın. O zaman sen vatan hainisin. Bölücüsün. Türkiye’yi parçalamak istiyorsun.
Hiçbir zaman karşısında birleşmiş, bütünleşmiş, kaynaşmış, yekvücut olmuş bir halk görmek istemedi.
İnsanları Sünni –alevi, Kürt-Türk, solcu-sağcı diye ayrıştırdı.
Kendisi gibi düşünmediği için, ona yandaşlık yapmadığı için toplumun bir kesimini de terörist ilan etti.
Halkı uyutmak, dilediği gibi yönetmek için en çok da din sömürüsünü kullandı. Halkı cahil bırakmak için köy okullarını kapattı, minicik çocukları imamlara teslim etti.
İktidarı kazanabilmek, koltukları kaybetmemek uğruna insanlarımızın arasına durmadan nifak tohumları ekti.
Cemaatleri ve tarikatları çoğaltmak için maddi, manevi ellerinden gelen her türlü desteği, yardımı sağladılar.
Ülkemiz şeyhlerle, mollalarla Ortaçağ karanlığına gömüldü. Demokrasi, özgürlük tarihe karıştı.
Milli eğitim yok edildi. Yerini şeriatçı eğitim aldı.
Rejim tek adam rejimi oldu. Cumhuriyet, meclis, demokrasi tarihe karıştı…
Adam çıktı, “Benim yaptıklarımı, icraatlarımı ölçüp biçmeden, hiç düşünmeden takdir ve tasvip edeceksin” dedi.
Çünkü ben önderim. Liderim. Ne söylersem, ne konuşursam beğeneceksin. Gülün dersem güleceksin, ağlayın dersem ağlayacaksın.
Ve alkışlayacaksın. Hem de ayağa kalkıp, avuçların patlarcasına alkışlayacaksın…
Çünkü devlet benim. Emniyet, adalet, meclis, hak – hukuk, yasa benim. İstediğimi yaparım.
Halkın iradesi bana vız gelir, tırıs gider.
Benim kararlarıma uymayanlar “Cibilliyetsiz” insanlardır… Soysuz insanlardır…
Çünkü her şeyi en iyi ben bilirim.
Ve bu uygulamaların sonunda “Hukuk guguk” oldu.
Yüksek mahkemelerin kararları bile görmezden gelindi, ayaklar altında çiğnendi.
O da yetmedi ülkede bir “Korku İmparatorluğu” kuruldu. Fabrika, eğitim kurumları yerine durmadan hapishane açıldı. Hem de binlerce…
Ama tarih gerçekçidir… Tarih acımasızdır… TARİH AFFETMEZ… Tarih silinmez…
“Güç bende… Dilediğimi yaparım. Kanun benim… İstersem asarım, istersem
keserim…”diyen, nice krallar, prensler, sultanlar, padişahlar dünyaya ve halkına hükmettiğini sanırken, saraylarının enkazı altında kaldılar…