Dün gece tam uykuya dalacakken, tüm pencerelerde sineklik olmasına rağmen odama nasıl girdiğini bir türlü anlayamadığım bir sivrisinekle savaşa tutuştum. O mahlukat, tam beş dakika boyunca başımda dönerek beni serseme çevirdi. Sonunda onu yakalayıp etkisiz hale getirdim. Kazanan bendim ama bu zafer bana baş dönmesi ve tükenmişlik hissi olarak geri döndü.
Yaz aylarında, bizi uykusuz bırakan, sinirlerimizi altüst eden bu sivrisineklerle herkesin bir anısı vardır. Bu yaratıklar, kemirgenlerin uçabilen, kan emen cinsleri gibidir. Sessiz gecelerde havada süzülür, istemesek de bize kendileriyle zaman harcatırlar. Özellikle 0 Rh(-) kan grubundaki insanları daha çok sevdiği söylenir.
Zamanında ilaçlama yapılmadığında, yaz günlerini kabusa çeviren bu hayvanlar inanılmaz bir hızla ürer. Elimiz kolumuz bağlı, kanımızı emmelerine engel olamadığımız olur. Tam uykunun derinliklerine dalmışken, başucunuzda duyulan o iğrenç vızıltıyla uyanır ve bir sivrisinek avına çıkmak zorunda kalırsınız.
Sivrisinekler, oldukça kurnaz hayvanlardır. Işığı açtığınız anda bir anda kaybolurlar. Uykulu gözlerle yataktan kalkar, onların izini sürersiniz. Bu süreç dakikalarınızı alır. Tam "Etkisiz hale getirdim" diye sevinirken, yatağınıza döndüğünüzde birkaç dakika içinde vızıltı yeniden başlar. Siniriniz tavan yapar, tekrar kalkar ve bu sefer daha sessiz bir avcı moduna geçersiniz. Ama bilin ki bu savaş saatlerce sürebilir.
Yaz gecelerinde, vücudumuzda onca açık yer varken sivrisineğin gelip alnımızı ya da ayaklarımızı ısırmasına anlam veremiyorum. İnsanı huzursuz eden, uykusuz bırakan, adeta bir ayak fetişi olduğunu düşündüğüm bu yaratıklarla mücadele için çeşitli silahlarınızın olması gerekir: sineklik, rulo yapılmış gazete, terlik ya da bir yastık.
En kötüsü de az önce kanınızı emmiş bir sivrisineği, yeni boyanmış duvarınıza yapıştırmaktır. Kan lekesi duvarda bir iz bırakır; sivrisinek ise artık hayatta değildir. Daha temiz bir çözüm arıyorsanız, kar beyazı perdenin üzerine konduğunda onu gazeteyle avlamaya çalışabilirsiniz. Ancak bu sefer de sabah ev halkına o kan lekesini açıklamanız gerekir.
Bir başka yöntem ise, telefonunuzun flaşını kullanarak sivrisineği beyaz bir duvara doğru yönlendirmek. Beyaz bir arka plan, av için idealdir. Tam yerine odaklandığınız anda duvara tokadı yapıştırırsınız. Tabii ki sonuç yine aynı: duvar kırmızı bir izle kalır.
Sivrisinekler ve Teknoloji
Sivrisineklerden ne kadar nefret etsek de onların teknolojik donanımları hayranlık uyandıracak düzeydedir. Modern cihazlar ve mikroskoplarla yapılan incelemeler, bu yaratıkların inanılmaz özelliklerini ortaya koyuyor:
Ufacık kafalarında tam 100 adet göz bulunur.
Ağzında 48 adet diş vardır.
Göğsünde biri merkezi, ikisi kanatlar için olmak üzere 3 kalp bulunur ve her kalpte 2 kulakçık, 2 karıncık vardır.
Termal alıcıları sayesinde canlıları ısı yoluyla bulabilirler.
Hortumlarında altı adet bıçak vardır: dört tanesi kare biçiminde bir kesik açar, diğer ikisi ise kanı emmek için tüp oluşturur.
Ayaklarında pençeler ve kancalar bulunur.
Son teknoloji uçaklarda bile bulunmayan bu özelliklere sahip sivrisinekler, aslında baştan aşağı bir biyonik mucizedir.
Neden Kan?
Peki bu hayvanlar kan emmeyi nereden öğrendi? Neden diğer hayvanlar gibi çiçek, çöp ya da bitkilerle yetinmiyorlar? Adeta doğanın vampirleri gibiler. Gecenin bir yarısı, kulaklarımızın dibinde vızıldayarak hayatımıza giriyor, uykularımızı çalıyorlar.
Her ne kadar nefret etsek de bu sivrisineklerle aramızda garip bir bağ olduğu hissine kapılmıyor değilim. Sanki bize bir şeyler anlatmak istiyorlar ama ne olduğunu bir türlü çözemedik. Belki de onların öfkesi, bizim anlayışımızın ötesinde bir yerlerde yatıyordur. Kim bilir?