Muhalefetin birinci vazifesi muhalefet yapmaktır. Disiplinli bir muhalefet, her an, her konuda, iktidara karşı mücadeleye arzulu ve kararlı olmalıdır. Muhalefet yapmak sürekli tetikte olmayı, aktif bir tutum benimseyerek iktidarın önerilerini eleştirmeyi, eksikliklerini ortaya koymayı ve hatalarını kınamayı gerektirir
Demokratik toplumlarda siyasetin başlıca iki kanadı bulunur: İktidar ve muhalefet! İktidar, bir partinin tek başına yönetimde bulunduğu bir durum olabildiği gibi, bir kaç partinin desteğini alan bir iktidar cephesi olarak da ortaya çıkabilir. Muhalefet partisi ya da partileri, güçlerine göre, iktidar alternatifi sayılırlar ve öyle davranırlar, davranmalıdırlar. En büyük muhalefet partisine Ana Muhalefet denir. Ana Muhalefet, aslında geleceğin iktidarıdır. Böyle davranmak zorundadır. Aksi takdirde kendi kendini inkar eder.
Muhalefet her alanda yapılır. İçeride de muhalefet yapılır, dışarıda da muhalefet yapılır. İçeride yapılan muhalefet dışarıda yapılmazsa, dış ortamda birlikte olunan çevrelerde kuşku uyandırır. Sorarlar, “siz bu konuda yurt içinde iktidarı eleştiriyorsunuz, burada neden öyle yapmıyorsunuz?” dendiğinde verecek haklı, meşru ve inandırıcı bir cevabınız olmalıdır. Böyle bir soruya “içerisi başka, yurt dışında milli bütünlük içinde davranmak zorundayız” gibi bir açıklama yaparsanız, o zaman “yurt içi muhalefet” olarak kalır, yurt dışında “muhalefette atalet” durumuna düşersiniz. Oysa muhalefet atalet değil adalet ister. Adil bir muhalefet de muhalefetin gerektirdiği davranışı her an, her yerde, her fırsatta, içeride ve dışarıda, aynı kararlılık, kuvvet ve azimle göstermekle olur.
Tüm dünyada otoriter rejim ve yönetimler çoğalıyor. Otoriter rejim ve yönetimlerin ortak özelliklerinden biri de popülist politikalar izlemeleridir. Basın ve yayın organları üzerinde kurdukları hegemonya sayesinde muhalefetin sesinin çıkmasını engeller, gündemi belirlemede ön alırlar. Kutuplaşmayı doruk noktasına çıkarmak gibi bir yöntemleri vardır.
Popülizm bulaşıcıdır. İktidarın izlediği popülist politikalar karşısında siyaseti halkın gerçek sorunlarına çare bulmak amacıyla yapmayan ya da yapamayan, böyle politikalar üretemeyen muhalefetin de sonunda popülizm tuzağına düşmesi sık rastlanan bir durumdur. Oysa herhangi bir konuda izlenen bir politikanın yanlış olduğu düşünülüyorsa, iktidarın izlediği o politika karşısında muhalefetin görevi karşı çıkmak ve halka doğruları göstermek, anlatmak olmalıdır.
Birleşik Krallık’ta 2014 yılında iktidarın büyük ortağı Muhafazakar Parti ülkenin Avrupa Birliği (AB) ile ilişkileri konusunda çok önemli bir tavır almıştı. Muhalefet partilerinden olan Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKIP) Avrupa Birliği’nden ayrılınmasını istiyor ve bu konuda ciddi bir taraftar toplamaya başlıyordu. Muhafazakar Parti UKIP’in bu tavrının kendi seçmeni tarafından da benimsenmeye başladığını farkına varınca, Başbakan ve Muhafazakar Parti başkanı ülkenin Avrupa Birliği’nden çıkıp çıkmaması konusunda bir referandum yapılmasına karar verdi. İktidarın küçük ortağı Liberal Demokrat parti bu kararı engelleyemedi. Aslında bu durum Muhafazakar Parti’nin UKIP’in tuzağına düşmesinden başka bir sonuç doğurmadı. Referandum kampanyasında Muhafazakar Parti AB’den ayrılınmasını (Brexit) savunmadığı halde sonuç o şekilde gerçekleşti.
Brexit oylaması tartışılırken, gerçek Ana Muhalefet partisi olan İşçi Partisi de popülizmin kurbanı oldu ve bu konuda kararlı bir tutum ortaya koymadı, kamuoyu araştırmaları halkın Brexit’ten yana olduğunu gösterdiği için ciddi bir Brexit karşıtı tutum sergilemedi.
Bugün Birleşik Krallık’ta yapılan kamuoyu araştırmaları halkın Brexit kararından dolayı neredeyse pişman olduğunu ortaya koyuyor. Muhafazakar Parti Brexit nedeniyle zayıfladı, sonunda bu yıl yapılan seçimlerde iktidarı kaybetti. UKIP giderek zayıfladı, başkanı Nigel Farage partiden ayrıldı ve önce Brexit Partisi’ni kurdu sonra partinin adını değiştirdi, şimdi Reform Partisi adıyla yoluna devam ediyor. Referandum sırasında Brexit karşıtı güçlü bir tavır takınamayan Ana Muhalefet İşçi Partisi ise şimdi iktidarda. Birleşik Krallık’ta İşçi Partisi’nin bu defa Brexit karşıtlarının arttığını gösteren kamuoyu araştırmalarına dayanarak AB ile ilişkileri yeniden gündemin üst sıralarına taşıyıp taşımayacağı, yeniden üyelik isteyip istemeyeceği, hatta yeni bir referandum düzenleyip düzenlemeyeceği sık sık tartışılıyor.
Ana Muhalefet, geleceğin iktidarı olmak için halka hoş görünmek ve iktidar seçmenini kendi yanına çekmek gibi bir hesap içine girdiği zaman iktidar partisinden farklı bir görünüm verme özelliğini kaybeder. O zaman da seçmen, muhalefeti iktidarın kopyası olarak görür ve kopyayı takip etmek yerine gerçeğe olan itibarını göstermeye ve tercihini o yönde kullanmaya devam eder. Muhalefet de hüsrana uğrar.
Birleşik Krallık’ta işleyen bir demokratik sistem mevcuttur. Demokratik ortamda gerçekleşen seçimler sonucunda, Brexit konusu bir yana, iktidarın hatalarını iyi değerlendirerek doğru alternatiflerle yola çıkan İşçi Partisi bugün iktidardadır. Vaktiyle Brexit konusunda güçlü bir tavır ortaya koyamayan İşçi Partisi’nin bugün iktidar partisi olarak önceki tutumunda bir değişiklik yapıp yapmayacağını zaman gösterecektir. Otoriter rejim ve yönetimlerde ise, Ana Muhalefet iktidarın dümen suyunda göründükçe iktidarın ekmeğine yağ sürer. Böyle görüntü veren Ana Muhalefet partilerinin Birleşik Krallık örneğinde görüldüğü gibi iktidar olma şansı yok denecek kadar azdır.