Anne, kızının elinden tutarak bir kitabevine girer. Raflar arasında dolaşırken, istemsizce geçmişe dalar. Kızının o korkunç kazayı geçirdiği günü hatırlar; hafızasını yitirdiği an zihninde yeniden canlanır. Kitabevinin içinde çalan huzur dolu müzik, annenin kederli düşüncelerini biraz olsun yumuşatır. Ancak birden, kızının tuhaf sesler çıkardığını fark eder. Genç kız, bir şeyler söylemeye çalışmaktadır.
Anne şaşkındır, bir o kadar da üzgün. O korkunç kazanın neden kızının başına geldiğini kendine sorar durur. Gençliğini mi yoksa kaybolan hafızasını mı daha çok kaybettiğini düşünürken, o an bir şey olur. Fonda Aşık Veysel’in “Uzun İnce Bir Yoldayım” türküsü çalmaya başlar. Anne ve kızı farkında olmadan bu türküyle kendilerine gelir. Kızı, ilk kez bir şeyler mırıldanır.
Anne bir an kulaklarına inanamaz. Yıllardır ağzından tek bir kelime duymadığı kızının türkü söylediğini işitir. Kızının mırıldandığı her kelime, annesinin yüreğini sevinçle doldurur. “Bugünleri de göreceğim varmış” diye fısıldar içinden. Bu küçük an, onun için bir mucizedir.
Birlikte kasetlerin bulunduğu raflara doğru ilerlerler. Orada yılların eskitemediği ozanların kasetleriyle karşılaşırlar: Pir Sultan, Dadaloğlu, Aşık Veysel, Nazım Hikmet, Yunus Emre... Genç kız kasetlere dokunur ve bir anda dile gelir:
“Anne, şu kaseti alsak, bizim için çalsalar...”
Anne şaşkınlıkla kızının bu isteğini yerine getirir. Kasetçalardan Yunus Emre’nin dizeleri yükselir. Genç kız, şiirin ritmine kendini kaptırır ve Yunus’un dizelerini mırıldanmaya başlar:
“Aşkın aldı benden beni,
Bana seni gerek seni...”
Kitabevindekiler şaşkınlıkla genç kıza döner. Annesi, kızının gözlerinden süzülen yaşlara bakar. Genç kız Yunus’un şiiriyle coştukça coşar, kendini sözlerin akışına bırakır. Annenin gözleri mutluluktan yaşarır, yüreği umutla dolar.
Bir anda genç kız yorgun düşer ve ateşler içinde kalır. Kitapçıdaki diğer müşteriler ise alkışlarla bu duygu dolu anlara eşlik eder. Anne kızına sarılır, yanağını okşar ve sessizce şükreder. Kızı nefes nefese, ama gözlerinde yeniden hayat vardır:
“Anne! Bak, konuşuyorum! Hafızama kavuştum!”
Bu an, sadece anne için değil, kitabevindeki herkes için unutulmaz bir mucizedir. Kitabevinin sahibi, anne ve kızın yanına gelir. Genç kıza dönerek:
“Bu güzel şiir sunumundan sonra isterseniz burada akşamları şiir geceleri düzenleyelim” diye teklif eder.
Anne ve kız birbirlerine sarılır. Hayat onlara yeniden kucak açmıştır. Gözlerinde yeni bir başlangıcın ışığıyla, kitabevinden ayrılırlar. Artık yolları umutla aydınlanmaktadır.
Uzun ince bir yolculuğun sonunda, yeni bir hayata başlamışlardır...