Prof. Dr. Bilal SAMBUR - Akademisyen - Araştırmacı - Yazar
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Bilal SAMBUR - Akademisyen - Araştırmacı - Yazar
 

MANEVİYAT: İNSAN BÜYÜKTÜR!

Maneviyat, insanın kendi dışında, üstünde ve ötesinde kurguladığı sözde büyük güçlere bağımlı olması değildir. Maneviyat, insanın kendi içinde kendi derinliğini ve genişliğini hissetmesi ve anlaması tecrübesidir. İnsan olmanın en büyük yücelik olduğunu hissetme ve anlama tecrübesi olan maneviyat sayesinde, insan duyularıyla, duygularıyla, düşleriyle, düşünceleriyle ve davranışlarıyla kendini kozmik bütünlük ve ruh olarak yaşamaktadır. İnsan, kendi içinde ve doğada varolan çok katmanlı dünyaları sürekli olarak anlamlı ve amaçlı bir şekilde keşfetmektedir. İnsan, kendi içindeki ve dışındaki dünyaların yolcusudur ve kaşifidir. İnsan ve doğa üzerinde sahiplik ve efendilik iddiasında bulunan hiçbir otoritenin ve kurgunun, maneviyatla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Maneviyat, insanın bütün sahipliklerden özgürleşmesi olduğu gibi, kendisini hiçbir şeyin sahibi yapmaması anlamına da gelmektedir. İnsan, biyolojisiyle, psikolojisiyle ve ilişkileriyle manevidir. Aşk, bilgi, umut, değer, diğergamlık, emek, üretkenlik, özgürlük, barış ve hukuk alanlarında sürekli yenilenmek ve diri olmak, maneviyatın olmazsa olmazıdır. Herkesin maneviyat alanında gelişme   kapasitesi ve yeteneği vardır. Maneviyat alanında gelişme açısından veli, aziz, ermiş, elçi, kutub, şeyh adı verilen kimselerin daha yüksek güçlere ve kapasitelere sahip olduğunu vehmetmek büyük yanılgıdır. Veli, aziz, guru, elçi, şeyh denilen kişilerin hiçbir manevi kapasiteleri, ayrıcalıkları ve yetenekleri bulunmamaktadır. Manevi gelişim için büyük manevi hayatlara ve tecrübelere sahip oldukları vehmedilen guruların, şeyhlerin, velilerin, azizlerin, ermişlerin, elçilerin hiçbiri örnek olamaz, model olamaz ve referans olamaz. Manevi açıdan gelişmek için hiçbir pire, şeyhe, mürşide ihtiyaç yoktur. Maneviyat yolunun mürşidi, bireyin aklı ve kalbidir. Akıl ve kalb dışındaki bütün mürşitler, sahtedirler. Her birey, maneviyatı kendisine özgü yaşar. Maneviyat, azınlıklı bir kesime özgü bir ayrıcalık ve üstünlük değildir. Maneviyat, her bireyin günlük hayatında her an yaşayabileceği insani bir durumdur. İnsanın hayatı maneviyat olarak yaşanası için ihtiyaç duyduğu tek şey, kişinin insan olarak kendini değerli, önemli ve saygı değer olarak tanımasıdır. Kendini önemli ve değerli gören birey, aşk, umut ve akıl açısından kendini donanımlı hale getirebilir ve yeteneklerini geliştirebilir. Maneviyata giden yol, açık bir kalpten ve akıldan geçmektedir. Kalbin ve aklın birlikte açık olması, maneviyatın olmazsa olmazıdır. Bedenimiz, ruhumuz, aklımız ve  kalbimiz kötü değildir. Bedenimiz, kötü arzuların, tutkuların ve isteklerin yatağı değildir. Bedenimiz, bize hayat veren arzuların, tutkuların, sevinçlerin ve coşkuların kaynağıdır ve kendisidir. Bedeni körelten ve kısırlaştıran her türlü yaklaşım ve pratik, insan ruhuna ve hayatına yapılan bir bedevi vahşettir. İnsan maneviyatını formalize eden ve standart doğmalara hapseden bütün dinler ve doktrinler, maneviyatı gasbetmekte, sığlaştırmakta, sindirmekte ve silmektedirler. Maneviyatın, hiçbir formu yoktur. Bütün formalizmler, aslında insana giydirilen deli gömlekleridir. İnsanın kendisinden büyük diye teslim olduğu hiçbir şey, maneviyat olmadığı gibi, maneviyat tecrübesi de değildir. Kadını  kötülük kaynağı gören, bir grup insanı dininden dolayı diğer insanlardan üstün gören,  şiddeti ve hakimiyeti amaç haline getiren, ölümü kutsayan hiçir din ve ideoloji, insanın manevi gelişimine ve olgunlaşmasına kaynak olmaz ve katkı sunamaz.İnsanda suçluluk, günahkarlık, korku, değersizlik ve aşağılanma durumları yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayan inançlarda ve dinlerde, maneviyata ve insana dair hiçbir şey yoktur.Maneviyat, insanın  gelişmek ve olgunlaşmak için  tutkuyla,  azimle, özgürce ve özgünce hayata tutunmasıdır, hayatı dolu dolu yaşamak için emek sarf etmesidir. Maneviyatta tek yol insandır. İnsana giden yollar, hiçbir kapıyla ve duvarla kapalı değildir. Maneviyat, insanın kendini evinde hissetmesdir ve yaşamasıdır. İnsanın evi, kendisidir ve doğadır. Maneviyat için, insan kendi üstünde kurgulanan ve dayatılan aşkınlıklar yerine kendisine ve doğaya yönelmelidir.
Ekleme Tarihi: 12 Mart 2025 - Çarşamba

MANEVİYAT: İNSAN BÜYÜKTÜR!

Maneviyat, insanın kendi dışında, üstünde ve ötesinde kurguladığı sözde büyük güçlere bağımlı olması değildir. Maneviyat, insanın kendi içinde kendi derinliğini ve genişliğini hissetmesi ve anlaması tecrübesidir. İnsan olmanın en büyük yücelik olduğunu hissetme ve anlama tecrübesi olan maneviyat sayesinde, insan duyularıyla, duygularıyla, düşleriyle, düşünceleriyle ve davranışlarıyla kendini kozmik bütünlük ve ruh olarak yaşamaktadır. İnsan, kendi içinde ve doğada varolan çok katmanlı dünyaları sürekli olarak anlamlı ve amaçlı bir şekilde keşfetmektedir. İnsan, kendi içindeki ve dışındaki dünyaların yolcusudur ve kaşifidir. İnsan ve doğa üzerinde sahiplik ve efendilik iddiasında bulunan hiçbir otoritenin ve kurgunun, maneviyatla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Maneviyat, insanın bütün sahipliklerden özgürleşmesi olduğu gibi, kendisini hiçbir şeyin sahibi yapmaması anlamına da gelmektedir.

İnsan, biyolojisiyle, psikolojisiyle ve ilişkileriyle manevidir. Aşk, bilgi, umut, değer, diğergamlık, emek, üretkenlik, özgürlük, barış ve hukuk alanlarında sürekli yenilenmek ve diri olmak, maneviyatın olmazsa olmazıdır. Herkesin maneviyat alanında gelişme   kapasitesi ve yeteneği vardır. Maneviyat alanında gelişme açısından veli, aziz, ermiş, elçi, kutub, şeyh adı verilen kimselerin daha yüksek güçlere ve kapasitelere sahip olduğunu vehmetmek büyük yanılgıdır. Veli, aziz, guru, elçi, şeyh denilen kişilerin hiçbir manevi kapasiteleri, ayrıcalıkları ve yetenekleri bulunmamaktadır. Manevi gelişim için büyük manevi hayatlara ve tecrübelere sahip oldukları vehmedilen guruların, şeyhlerin, velilerin, azizlerin, ermişlerin, elçilerin hiçbiri örnek olamaz, model olamaz ve referans olamaz. Manevi açıdan gelişmek için hiçbir pire, şeyhe, mürşide ihtiyaç yoktur. Maneviyat yolunun mürşidi, bireyin aklı ve kalbidir. Akıl ve kalb dışındaki bütün mürşitler, sahtedirler. Her birey, maneviyatı kendisine özgü yaşar. Maneviyat, azınlıklı bir kesime özgü bir ayrıcalık ve üstünlük değildir. Maneviyat, her bireyin günlük hayatında her an yaşayabileceği insani bir durumdur.

İnsanın hayatı maneviyat olarak yaşanası için ihtiyaç duyduğu tek şey, kişinin insan olarak kendini değerli, önemli ve saygı değer olarak tanımasıdır. Kendini önemli ve değerli gören birey, aşk, umut ve akıl açısından kendini donanımlı hale getirebilir ve yeteneklerini geliştirebilir. Maneviyata giden yol, açık bir kalpten ve akıldan geçmektedir. Kalbin ve aklın birlikte açık olması, maneviyatın olmazsa olmazıdır. Bedenimiz, ruhumuz, aklımız ve  kalbimiz kötü değildir. Bedenimiz, kötü arzuların, tutkuların ve isteklerin yatağı değildir. Bedenimiz, bize hayat veren arzuların, tutkuların, sevinçlerin ve coşkuların kaynağıdır ve kendisidir. Bedeni körelten ve kısırlaştıran her türlü yaklaşım ve pratik, insan ruhuna ve hayatına yapılan bir bedevi vahşettir.

İnsan maneviyatını formalize eden ve standart doğmalara hapseden bütün dinler ve doktrinler, maneviyatı gasbetmekte, sığlaştırmakta, sindirmekte ve silmektedirler. Maneviyatın, hiçbir formu yoktur. Bütün formalizmler, aslında insana giydirilen deli gömlekleridir. İnsanın kendisinden büyük diye teslim olduğu hiçbir şey, maneviyat olmadığı gibi, maneviyat tecrübesi de değildir.

Kadını  kötülük kaynağı gören, bir grup insanı dininden dolayı diğer insanlardan üstün gören,  şiddeti ve hakimiyeti amaç haline getiren, ölümü kutsayan hiçir din ve ideoloji, insanın manevi gelişimine ve olgunlaşmasına kaynak olmaz ve katkı sunamaz.İnsanda suçluluk, günahkarlık, korku, değersizlik ve aşağılanma durumları yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayan inançlarda ve dinlerde, maneviyata ve insana dair hiçbir şey yoktur.Maneviyat, insanın  gelişmek ve olgunlaşmak için  tutkuyla,  azimle, özgürce ve özgünce hayata tutunmasıdır, hayatı dolu dolu yaşamak için emek sarf etmesidir. Maneviyatta tek yol insandır. İnsana giden yollar, hiçbir kapıyla ve duvarla kapalı değildir. Maneviyat, insanın kendini evinde hissetmesdir ve yaşamasıdır. İnsanın evi, kendisidir ve doğadır. Maneviyat için, insan kendi üstünde kurgulanan ve dayatılan aşkınlıklar yerine kendisine ve doğaya yönelmelidir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.