Dün, Tv de sabah haberlerini izlerken bir konuşma ilgimi çekti.
Konuşan yorumcu, zeytinden bahsediyor ve zeytinin çok tuzlu olduğunu söylüyordu.
Biraz daha dikkatle izlediğimde, zeytinin bazı satıcılarda fahiş fiyata satıldığından bahsediyordu.
Adam anlatırken, eskiden oturduğumuz binanın elli metre ilerisindeki mahalle bakkalımız Feridun amca geldi aklıma.
Ara sıra yolum eski mahallemize düşer, Bakkalımız Feridun amcanın yıllara meydan okurcasına ayakta kalmasından mutluluk duyardım.
Adeta yıkılmadım ben ayaktayım dercesine, yaşamını sürdürüyordu birkaç yıl öncesine kadar.
Yaşı da hayli ilerlemiş, alışveriş için kimsenin uğradığı yoktu zaten. Uğrar hasbihal ederdim Feridun amcayla. Son uğradığımda, iş olsun diye açıyorum oğlum biraz da zaman geçirmek için, demişti.
Bir ara yine yolum o yöne düşmüş, hal hatır ederim düşüncesindeydim. Birde ne göreyim, Feridun amcanın dükkanı çiğ köfteci olmuştu.
Adeta şok oldum. Hey gidi yılların bakkalı, çocukluğumun önemli tanığı Feridun amcada, diğer mahalle esnafları gibi zamana yenik düşmüş ve kapıya kilit vurmuştu!
Bir an aklımdan bir sürü şey geçti ve burası Türkiye her şey normaldir dedim.
Sen ülke olarak, esnafını, çiftçini, tacirini korumaz ve desteklemez isen, cafcaflı büyük AVM'lerin ihtişamına kapılır kendinden geçersen, zeytini üç yüz liraya da yersin beş yüz liraya da yersin, dedim içimden.
Değişim kaçınılmaz olarak, hayatın ıskalanmaması gereken bir gerçeğidir. “Elle kitap yazanlar var diye matbaanın gelmesini üç asır geciktirmek akla zarar bir haldir…”
Ancak değişimi başıbozuk, vahşi kapitalizmin insafına terk etmekte en az diğeri kadar zararlıdır. Birincisi sizi geri bırakır, diğeriyse elinizi kolunuzu bağlar sizi tüketir. Dolayısıyla “bu vahşi” değişimin, kontrollü ve değerleri koruyan bir mantıkla yapılması elzemdir.
Bu memlekette kısa bir süre öncesine kadar mahalle kültürü vardı.
Mahalle'nin olmazsa olmazları berber, bakkal, manav, terzi gibi esnaflardı. Maalesef her şeyi hunharca tükettiğimiz gibi, şehrimizin temel unsurları olan bu değerleri de tükettik. Hala, acımasız küresel sermayenin büyük AVM'lere nazire yapar gibi direnen örnekleri var.
Yeni nesillerden bir kısmı bu değerleri yaşamadan büyüdüler.
Neden?
Mahalle kavramı kültürü ve bakkal amcalarıyla tanışamadılar.
Ancak halen birçok semtimizde bakkal amcalar hayatta kalma mücadelesi vermekteler.
Mahalle kültürünün sembolü olan meşhur veresiye defterleriyle mahallenin kahrını çeken bu kahramanlar kaderlerine terk edildiler.
Bakkal amcaların şahsında tüm küçük esnaf ve zanaatkarın yaşatılması gerekir. Ne yazık ki; başta ülkemizi yönetenler olmak üzere, hepimiz bunu beceremedik.
Değiştirdiğimiz değerlerin yerine yenilerini koyarken öncekileri de tahrip etmeden özünü korumayı beceremediğimizden şimdi ardından ağıtlar yakıyoruz.
Günlük yaşadığımızdan dolayı, bu değerlerin bize lazım olacağını hiç aklımıza getirmedik.
Bugün de yine, eskiden olduğu gibi hoyratça sosyal siyasal toplumsal değişim yaşıyoruz. Bakkal amcanın karşısına küresel sermayenin AVM'lerini koyuyoruz.
Dolaysıyla yine olmuyor, sosyal dokuya en az zarar veren halleri yakalanmalı. Değişimin azgın yanını, vahşi kapitalizmin değer ve sınır tanımayan yanını iyi görmeliyiz.
Değişim bizim kontrolümüzde olmadığı zaman, değişimin gücünü elinde bulunduranların kötü emellerine kurban oluruz.
Bakkal amcalar; Aile bütçemizin kefilsiz kredisi, mahallemizin girenini çıkanını bilen, gecenin bir yarısı sütü biten çocuğumuz için kapısını çaldığımızda üşenmeden kalkan değeriydiler.
Karnı bir türlü doymayan Uluslararası sermayenin hiç mi hiç anlayamayacağı bir geleneğin temsilcisiydi bakkal amcalar.
Küçük esnafın ve tacirin mahalle kültürünün oluşumunda zamk görevi yaptıklarını unutmamalıyız.
Bu asil değerleri bilincimizden söküp atarsak, hatır gönül muhabbetini de söküp atmış oluruz.
Zaten, ekonomik ve sosyal sıkıntıları olan bu geniş kesimlerin küçük esnaf zırhını ellerinden alırsak, onları vahşi kapitalizmin ve karnı doymak bilmeyen sermaye sahiplerinin merhametine toplum olarak terk etmiş oluruz.
Ülkede huzuru ve birliği sağlamanın bir yoluda, mahalle esnafını korumaktan geçer.
Huzuru ve birliği sağlayan kavramları yok edersek ülke olarak büyük bir sıkıntıya düşeriz. Ne yazık ki bu yolda son sürat ilerliyoruz.
Bu ülkenin değerlerin, erdemlerini vahşi kapitalizmin çarklarına kurban ettik ve ediyoruz.
Bakkal amcaları ve sıcacık insan ilişkilerini, mahallelilik kavramını koruyabilseydik, topyekün sömürü düzeninin kucağına düşmezdik.