Türkiye’de aydınlıkla karanlık adeta savaş yapıyor.
Bu, bir var olma, yok olma davasıdır…
Bu mücadelenin bir yanında ABD, AB ve AKP; öteki yanında ulusalcılar, Kemalistler, devrimciler, antiemperyalistler vardır…
Muhalefet ise uykuda… Yumuşama, normalleşme egzersizleri yapıyor…
Bu kavga, ezenle ezilenin, sömürenle sömürenin, şeriatla cumhuriyetin kavgasıdır.
İktidar, bu maçı kazanmak zorunda olduğunu çok iyi biliyor…
Bu nedenle neyi var, neyi yok, ortaya koyuyor. Tüm gücüyle savaşıyor. Yoksa yolunun üzerinde yüce divanlar var, hesap vermek var.
Bu nedenle her yol mubahtır onun için. Zaman zaman onarılması mümkün olmayan kararlar da alıyor. Yanlışlıklar yapıyor. Arı kovanına çomak sokuyor.
Nitekim Anayasa Mahkemesi KHK’leri iptal etti… Bakalım, AKP ne yapacak?
Emperyalizmin güdümünde olan AKP, yoksulluk, açlık, işsizlik sorunlarını yüz yıllık Cumhuriyet kurumlarını satarak çözmeye çalışıyor.
Yani Sanayi ve tarımı çökertmek için elinden geleni yapıyor. Tarımı bitirmek pahasına durmadan mal ithal ediyor. Hem de Uganda gibi geri kalmış, halkını açlığa mahkûm etmiş ülkelerden…
Çünkü ağababaları ABD, AB öyle istiyor.
Bir zamanlar dünyada kendi kendine yeten yedi ülkeden biri olan Türkiye bu yöntemlerle şimdi üretimsiz, sanayisiz, sadaka ve sabır ekonomisi ile yönetilen bir ülke haline getirildi.
Ulusal zenginliklerimizi yağmalıyorlar. Talan ediyorlar. Limanlar, bankalar, fabrikalar, madenler, ormanlar, iletişim ağı, her şey yabancılara devrediliyor.
Üretim bitirildi.
Emperyalizm, Türkiye’de etnik çatışma planlıyor…
Şu sıralar, ülke parçalanmaya, bölünmeye doğru hızla yol alıyor. Sevr geliyor. Tüm bölgeleri Suriyeliler doldurdu. O yetmedi şimdi bir de Ruanda’dan mülteci getiriyorlar.
Hedef ulusal yapıyı bozmak, ülkeyi çağdışı mültecilerle doldurmak… Ortalık barut fıçısı gibi.
Rejim değişikliğine gidiliyor. Türkiye parçalanıyor. Görmüyor musunuz beyler?
Sözün kısası, günümüzde, emperyalistlerin önderliğinde ve gözetiminde yürütülen planlı programlı eylemlerle ülkemizin ulusal yapısı paramparça ediliyor. Ülkemiz mülteci cenneti oldu…
Ey halkım, bütün bu pisliklere, fakir fukara ve Cumhuriyet düşmanlarına “DUR” diyebilmek için doğrulup, ayağa kalkmanın tam zamanıdır şimdi.
Özgür, mutlu, onurunla, adam gibi yaşamak istiyorsan geleceğine yön vermelisin.
Büyük ozan Nazım’ın deyişi ile:
“Bir şafak vakti karanlığın kenarından, ağır ellerinizi toprağa basıp doğrulduğunuz zaman; sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı değişmiş olacaktır…”