“Güzel günler göreceğiz çocuklar
Motorları maviliklere süreceğiz
Çocuklar inanın inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler” diyordu Nazım Hikmet bir şiirinde.
Güzel günler göreceğiz diye çıkmıştık yola oysa ki. Hep onu anlattık ve dinledik. Güzel günler görecektik, güzel insanlarla güzel şeyler yaşayacaktık… Önce çocuklardan başlayacaktık… Güzelse hayatları, yaşam da güzeldi. Değilse de biz varız diyorduk. Güzel olmalıydı hayat ve çocuklardan başlanmalıydı…
Öyle olmadı ama hiçbir şey, bizim düşündüğümüz gibi olmadı.
Ufacık yürekleri vardı onların… Minicik elleri… Bir de yaşıyor olmak gibi bir suçları… Yazık ki tek suçları da bu…
Hep derler ya ‘herkesin kalbi yumruğu kadardır’ diye ya, o çocukların kalpleri de elleri kadar minik…
Lanet olasıca bir korku çağı yaşıyoruz… Çocukların gözlerinde artık sevgi yerine korku görüyorum… Onlar masum… Birilerinin çıkarları adına hunharca öldürülüyorlar… Elden ne gelir bilmiyorum açıkçası… Keşke onları koruyabilecek gücüm olsaydı… Ama çaresizim…
Çocuklar ölüyor, çocuklar tecavüze uğrayıp hunharca öldürülüyor. Ölümsüz olan tek şey evladını yitirmiş anaların yürek acısı. Her hamilelikte çocuk mutlaka yaşatılmalı diyerek kürtajı yasakladılar ama yaşayan çocukları koruyamadılar yazık ki. Gerekli, gereksiz her olayda boş çığırtkanlık yapan sivil toplum örgütleri, daha soğumayan çocuk cesetlerini siyasi malzeme yapmaktan çekinmeyen ahlaksızlar ve üzüntüsünü acıklı birkaç süslü cümleyle sosyal medyada paylaşan halk... Susun artık susun...
İnanın çocuklar inanın!
“Siz inanın, biz kandırmaya devam edelim” deseler de ben her şeye rağmen hâlâ inanıyorum; “Güzel günler göreceğiz”, her şeye rağmen çocukları sevmeyi bu insanlara öğreteceğiz... Aksi halde biz de olmayacağız, unutmayın…