Düşman sınırlar boyu; sıra sıra, urgan urgan… Düşman sınırlar boyu; alev alev, çingi çingi… düşman sınırlar boyu; aç aç, tilki tilki… düşman sınırlar boyu; hayasızca, kahpece, canavarca, kurnazca…
Düşman içimizde çöreklenmiş yılan gibi kıvrım kıvrım, buzlu buzlu… Düşman yüreğimizin başında; akrep gibi, çiyan gibi… Düşman eksik terazide çöreklenmiş aç kurt gibi… Düşman eksik ölçen metrede kara sülük gibi, solucan gibi…
Düşman sınırlardan ötede… Uzak uzak… Düşman sınırlardan içeride… Yakın yakın… düşman bir katilin bıçağı ucunda; anamıza saldırır, avradımıza saldırır… Kardeşimizi vurur, bacımızı vurur… Komşumuzu vurur… Kalbimizi vurur, kalbimizi… Düşman hırsızın parmakları ucunda; ırzımıza uzanır, namusumuza uzanır, elimizdeki lokmamıza uzanır… Düşman yalancının dilinde; alnımıza sürünür kara kara… Yüzümüze güler, iğrenç iğrenç… Elimize, ayağımıza bulaşır, kirli kirli… Düşman yalancının dili ucunda; nemli nemli, pötür pötür… Düşman yalancının dilinin ucunda…
Döner dolanır, gözümüze girer düşman, bakarkör eder gözlerimizi. Görmedim dedirtir, bakmadım dedirtir. Döner dolanır gözümüze girer düşman, yemin billah ettirir.
Kulaklarımıza girer oturur. Yuva yapar kulaklarımızda düşman, duymadım dedirtir, işitmedim dedirtir…
Sonra yüreğimize girip çöreklenir düşman, dinden imandan çıkarır, vicdansız kılar bizi. Eksik tarttırır, fazla ölçtürür, pahalı sattırır…
Düşman kahpedir, güven olmaz. Hafif kadın gibi güler, yılışır sırasında… Ağlar, gözyaşı döker sırasında… Düşman kahpedir, güven olmaz… Müşfik bir anne kılığında sokulur bazen… çarşafa bürünür, ferace giyinir, yalvarır, inler, dudakları büzüm büzüm, dua ve niyaz ile… sırasında edalı bir kız olup çıkar karşımıza; alı al, moru mor… İki dirhem bir çekirdek; kırıtır, bel büker, gerdan kırar… Gözlerini süzer ahu ahu… Bir bacak, bir kaş, bir göz, bir boyalı dudak, bir ojeli tırnak olur bazen… Düşman kahpedir…
Hoca olur, kürsüye çıkar bazen… Kelime kelime zehir saçar içimize… Ders verir millet için, vatan için… Asalet olur dikilir karşımıza… Piru pak, yedi göbek terü’taze… Kan kan, ırk ırk konuşur… Kılıç sıyırır, pala çeker muhayyel kuvvetlere… Düşman kahpedir, çörek çörek çöreklenir içimize…
Düşman kahpedir, nice olduğu belli olmaz… ‘Ey cemaati müslümün’ diye söze başlar sözüm ona; ayet ayet, sure sure zehir saçar içimize… Bizi Allahsızca ve Alllah adına harekete geçirir. Sakal der, bıyık der… Söyler söyler… Yalan söyler, haram yer, zina eder… düşman içimize çöreklenmiş yılan gibi kıvrım kıvrım…
Düşman dolaşır ayaklarımıza, tökezletir bizi… Düşman bir kurt gibi düşer canımıza ha kemirir, ha kemirir… Yalan söyletir, jurnal ettirir, zina ettirir, adam öldürtür, ocak söndürür…
Ey ben… Düşmanını tanı… Rüşvet isteyen memur, insan hayatına kıymet vermeyen doktor, bozuk ilaç satan eczacı, zıpçıktı zengin, senin sefaletinle servet yapan karaborsacı, bir insanın bir aylık kazancını bir anda kumara veren kumarbaz, hava parası alan mal sahibi, eksik veren-pahalı satan esnaf, sanatına hile karıştıran işçi, milli davalara karışmaktan ve kendi kör nefsi için milli menfaatleri hiçe sayan sütübozuk…
Ey ben… Düşman ayaklarının ucunda solucan gibi, düşman yüreğinin başında çöreklenmiş bir yılan…