Radyo Ezgim de ilk radyo programım. Programımın adı “Naftalin kokulu ezgiler”
Programım, ”Türkçe ve klasik müzikli iki bölümden oluşuyor. Programı hazırlayan ve sunan da benim.
İlk programda, eserlerine yer verdiğim sanatçı, büyük usta, halk ozanı Aşık Veysel Şatıroğlu.
Tonmaister arkadaşımın yardımı ile, açılış anonsumu yaptıktan, radyonun adını ve telefonunu dinleyicilere verdikten sonra programa “Benim sadık yârim kara topraktır” türküsü ile başladım.
Tonmaister, canlı yayın için telefonda birinin, programa katılmak istediğini işaret etti. Türkü biter bitmez konuğumu canlı yayına aldım. Konuğum kendini tanıttı ”Ben Aşık Veysel'in kızı, Menekşe Şatıroğlu Süzer”
Bir anda tonmaister arkadaşımla göz göze geldik. Bu benim için çok büyük bir mutluluktu, hem de ilk radyo programımda. Çok değerli ozanımızın kızı telefonun diğer ucundaydı.
Menekşe hanım, ozanımıza(babasına) programda yer verdiğim için teşekkürlerini iletti, yeni kuşakların bu değerli ozanı tanıması konusunda öncülük ettiğim için, çok güzel iltifatları birbiri ardına sıraladı. İlk radyo programıma büyük bir moral ile devam ettim.
Aşık Veysel Şatıroğlu'nun bire bir tanımadım, ama her zaman sesi ve sazı ile evimizin baş konuğu oldu. Bu yüzden, kendimi çok şanslı hissediyorum.
Benim gibi birçok insanın büyük ozanımızla hikayesi muhakkak olmuştur.
Şanslı kişilerden bir diğer kişi ise yıllar önce 1970’li yıllarda, gazeteci, yazar, Ahmet Özdemir olur.
“Yıl 1970, mevsim Sonbahar. Aşık Veysel, Ümit Yaşar Oğuzcan'ın misafiri olarak İstanbul'a gelir. Bazı rahatsızlıkları ile ilgili çeşitli doktorlara gitmektedir. Aşık Veysel, Sirkeci'de küflü, nemli Eskişehir Otelinde kalmaktadır.
Değerli Gazeteci-Yazar Ahmet Özdemir'in çalıştığı gazeteye, sosyete çocuklarının okuduğu ünlü bir kolejin müdüründen telefon gelir. Müdür Bey, bazı öğrencilerinin Aşık Veysel ile tanışmak istediğini söyler. Çocuklar gelir, Ahmet Ağabeyi bulurlar.
Ahmet Ağabey, onları otele götürürken yolda sorar; " Âşık Veysel 'i nerden tanıyorsunuz? " diye.
Çocuklar; "Fikret Kızılok, Hümeyra vb sanatçıların eserlerinden" diye cevap verirler.
Hepsi, sosyete çocukları olan gençler, önce kaldığı otel, ardından da üstünü başını görünce büyük bir şaşkınlık yaşarlar. Gelirken, müdürleri onlara örf adet de öğretmiştir. Kendi aralarında topladıkları para ile bir cumhuriyet altını almışlardır. Altını, yatağının üstünde duran Aşık Veysel'in sazına takarlar.
Aşık Veysel, " Çocuklar, ben de size bir hediye vermek istiyorum" der. Yanında duran oğlu Ahmet Şatıroğlu’ndan sazını ister.
" Sen bir ceylan olsan, bende bir avcı
Avlasam çöllerde saz ile seni
Bulunmaz dermanı ey yoktur ilacı
Vursam yaralasam söz ile seni..."
“Veysel der ismini koymam dilimden
Ayrı düştüm vatanımdan ilimden
Kuş olsan da kurtulmazdın elimden
Eğer görse idim göz ile seni”
Büyük ozanımıza AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU’na saygı ve sevgi ile daima sahip çıkmamız en büyük görevlerimiz arasında olmalı.