Arzu Kök - Şair ve Yazar
Köşe Yazarı
Arzu Kök - Şair ve Yazar
 

Moby Dick (Beyaz Balina)

Geçenlerde kitaplığımın bir bölümünü düzenlerken 1984 yılı tarihi attığım, o dönemde alıp okuduğum Moby Dick isimli kitaba rastladım. Kitaba baktığımda ilk anımsadığım, bir balina avını anlattığıydı. Bir an kızdım kendime, gerçi belli ki daha çok küçükken okumuştum ve anladığım bu kadardı, olsun, yine de kızdım. Neden tekrar alıp okumadım ve bu kitabın anlatmak istediği şeyin aslında ne olduğunu neden okuyup anlamadım diye ve aldım kitabı elime yeniden. Okudum ve gördüklerimi sizlerle de paylaşmak istedim. Bu kitapta doğanın ve çevrenin aynı anda hem güzel hem çirkini hem verici hem acımasız hem kötü oluşu çıkıyor karşınıza ilk etapta. Şiir tadında parçalar da var, melodram nitelikte olanlar da var. Ama yapıtın tam anlamına gelince, pek çok soru, yorum ve tartışma olsa da tek soru kalıyor kulaklarda “Ne anlatmak istiyor?” Aradığını bulamayan ve bir ara kendi yaşamına son vermeyi bile düşünmüş olan ve “Bana İşmael deyin” diyen bir öğretmenin kendinden bile kaçarak bir gemiye atlayıp uzaklaşmak istediğine şahit oluruz romanın başında. Parası da olmadığından balina avcılığı (Denize açılan gemiler, balinaları avlıyor, yağını çıkarıp depoluyor ve karaya çıkınca da yüksek fiyatla satıyor, ekonomiye katkı sunuyordu.) yapan bir gemiye (Pequod) tayfa olarak girer. Kaptanın kim olduğu gemiye yerleşildikten sonra çıkar ortaya. Kaptan, bir bacağını bir balinaya kaptırmış, tahta bir bacakla yaşayan Ahab’tır. Tek amacı ise bu balinayı bulup öldürmektir ve koca gemiyi, yardımcılarını ve tayfaları bunun için kullanma niyetindeydi. Hiçbir yardımcısı, tayfa ona engel olamazdı. Büyük bir hırsla arar ayağını koparan beyaz balinayı. Ancak öncesinde rastladıkları balinaları da yakalayıp yağını çıkararak depolarlar. Ancak gözü öyle dönmüştür ki “Rachel” isimli bir gemi onu durdurur ve kaptanın oğlunun da olduğu bir kayığın kaybolduğunu, bulmak için yardım ister. Denizcilik kurallarında böyle bir talep geri çevrilemezdi ama yine de geri çevirdi kaptan Ahab. Beyaz bir balinayı aradığını, vakit kaybedemeyeceğini söyleyerek, bir de üzerine onu görüp görmediklerini soracak kadar alçaldı. Tayfaların “Moby Dick” adını verdiği beyaz balina nihayet görülür bir yerde. Yardımcıları bu isteğe karşı çıkmadı. Tayfalar da neredeyse bir ekmek parasına çalıştıkları bu geminin kaptanına karşı koyacak durumda değildi. Hepsi kaptanın ağzına bakıyordu. Tüm sandallar denize indirilir ve içine doluşulur. Ancak görülmemiş bir büyüklüğe sahip olan balina, dalıp çıkıp su püskürtmeye başlar. Birkaç çalımdan sonra bir sandalı toslayarak, öbürünü kuyruğu ile batırır. İçindekiler denizin derinliklerini boylayıp yok olurlar. Su yüzüne çıkıp yardım isteyen tayfaları kurtarmak isteyen sandallara yeniden hücum emri verir. Onlar da balinanın öfkesi ile denizin dibini boylarlar, Ahab da dahil. Balina hızını alamayarak gemiye yönelir ve suları hızla yararak kafasıyla yelkenliye vurunca gemi çatırdar ve batar. Ancak, gemide bulunan bir tahta tabuta tutunmuş bir şekilde tek kişi kurtulur, “Bana İşmael deyin” diyen İşmael. Onu kurtaran gemi ise daha önce yardım istenen ve geri çevrilen “Rachel” olur. Kaptan doğayı kendi buyruğu altına almak istemektedir burada. Kendi istencini etrafındakilere zorla da kabul ettirir, tayfalar zaten ne derse yapmak zorundadır. Balina da, okyanus da kendisine uymak zorundadır. Azad belki dengesizin tekidir, bazıları ‘deli’ de diyebilir. Ancak şu var ki baskıcının tekidir, kendi kaptan köşkünde kopuk bacağı yerine koyduğu tahta sopayı zemin pat pat vurarak yürür, aşağıda uyuyanları düşünmeden. Ne ilginçtir ki Tevrat’taki kötü kralın adı da Ahab’tır. Kaptanın ismi belki de buradan gelir. Benim burada okuduğum Ahab’ın gemisi ABD’yi simgeliyor gibi geldi. Kaptan köşkünde oturan Ahab, Beyaz Saray’da oturan başkandır. Yardımcıları seçtiği danışmanları ya da bir tür bakan olan sekreterleri, tayfalar da olup bitene seyirci olan vatandaşlardır. Balina ise vericiliği de olan, ama yok edici yanı da eksik olmayan dünyadır. Doğa hem ürünleriyle insanı doyurur, besler, yaşatır hem de gerektiğinde yok edici gücü olandır. Ahap, herhangi bir birlikteş devlette geniş yetkilerle donanmış olan biri de olabilir. Karar verici olarak kafasına taktığı düşüncenin sonu felakette olsa uygulamaktan çekinmeyen biri. Onu uyarması gerekenler işlerini yapmıyor. Çünkü onlar da konumlarını “Evet efendim” dedikleri sürece koruyabiliyorlar. Tayfa kalabalığının ise ne olup bittiği konusunda gerçekçi bir bilgisi yoktur, olsa da doğru yola ilişkin bilgileri yoktur. Özgür bireyler olarak yürekli duruşlarını yoktu. Sonunda kaptan kendisi, herkes, gemi, ülke yok olur. Tek bir birey kurtulur ki o da bize anlatır bu olayı. Balinanın beyaz olması gerçekte bir renk de değildir; daha çok renksizliği simgeler. İnsana karşı iyi de olabilir, kötü de. İki yanı da kesen bir bıçak, veren ya da vermeyen doğa, cömert ya da eli sıkı bir dünyadır.  Evrenin gizemlerini ve adaletsizliklerini somutlaştıran bir güç olarak görüyor. Ahab'ın balinayı yok etme arzusu, bir ölçüde evrenin gizemine karşı insanın meydan okumasıdır. Bu, Prometheus'un tanrılarına karşı isyanı ya da Faust'un bilgi ve güç arayışına benzetilebilir. Okyanus ise hem yaşamın kaynağı hem de yıkıcı bir güç olarak ortaya çıkar. Bu ikilik ise varoluşun kendi içindeki paradoksları temsil eder. Çağımızın başkaldıran büyük ressamlarından Pablo Picasso Moby Dick için “Okunmaya değer tek Amerikan romanıdır” demişti ki kendisi de bu romanda yapılanın kendisinin yapmış olduğu “Guernica”ya benzetmiş olmasıdır kanımca. Ben yeniden okurken büyük bir keyif almakla birlikte derin düşüncelere de daldım. Ben bunları çıkardım, bakalım sizler ne çıkaracaksınız?
Ekleme Tarihi: 08 Ocak 2025 - Çarşamba

Moby Dick (Beyaz Balina)

Geçenlerde kitaplığımın bir bölümünü düzenlerken 1984 yılı tarihi attığım, o dönemde alıp okuduğum Moby Dick isimli kitaba rastladım. Kitaba baktığımda ilk anımsadığım, bir balina avını anlattığıydı. Bir an kızdım kendime, gerçi belli ki daha çok küçükken okumuştum ve anladığım bu kadardı, olsun, yine de kızdım. Neden tekrar alıp okumadım ve bu kitabın anlatmak istediği şeyin aslında ne olduğunu neden okuyup anlamadım diye ve aldım kitabı elime yeniden. Okudum ve gördüklerimi sizlerle de paylaşmak istedim.

Bu kitapta doğanın ve çevrenin aynı anda hem güzel hem çirkini hem verici hem acımasız hem kötü oluşu çıkıyor karşınıza ilk etapta. Şiir tadında parçalar da var, melodram nitelikte olanlar da var. Ama yapıtın tam anlamına gelince, pek çok soru, yorum ve tartışma olsa da tek soru kalıyor kulaklarda “Ne anlatmak istiyor?”

Aradığını bulamayan ve bir ara kendi yaşamına son vermeyi bile düşünmüş olan ve “Bana İşmael deyin” diyen bir öğretmenin kendinden bile kaçarak bir gemiye atlayıp uzaklaşmak istediğine şahit oluruz romanın başında. Parası da olmadığından balina avcılığı (Denize açılan gemiler, balinaları avlıyor, yağını çıkarıp depoluyor ve karaya çıkınca da yüksek fiyatla satıyor, ekonomiye katkı sunuyordu.) yapan bir gemiye (Pequod) tayfa olarak girer. Kaptanın kim olduğu gemiye yerleşildikten sonra çıkar ortaya. Kaptan, bir bacağını bir balinaya kaptırmış, tahta bir bacakla yaşayan Ahab’tır. Tek amacı ise bu balinayı bulup öldürmektir ve koca gemiyi, yardımcılarını ve tayfaları bunun için kullanma niyetindeydi. Hiçbir yardımcısı, tayfa ona engel olamazdı. Büyük bir hırsla arar ayağını koparan beyaz balinayı. Ancak öncesinde rastladıkları balinaları da yakalayıp yağını çıkararak depolarlar. Ancak gözü öyle dönmüştür ki “Rachel” isimli bir gemi onu durdurur ve kaptanın oğlunun da olduğu bir kayığın kaybolduğunu, bulmak için yardım ister. Denizcilik kurallarında böyle bir talep geri çevrilemezdi ama yine de geri çevirdi kaptan Ahab. Beyaz bir balinayı aradığını, vakit kaybedemeyeceğini söyleyerek, bir de üzerine onu görüp görmediklerini soracak kadar alçaldı.

Tayfaların “Moby Dick” adını verdiği beyaz balina nihayet görülür bir yerde. Yardımcıları bu isteğe karşı çıkmadı. Tayfalar da neredeyse bir ekmek parasına çalıştıkları bu geminin kaptanına karşı koyacak durumda değildi. Hepsi kaptanın ağzına bakıyordu. Tüm sandallar denize indirilir ve içine doluşulur. Ancak görülmemiş bir büyüklüğe sahip olan balina, dalıp çıkıp su püskürtmeye başlar. Birkaç çalımdan sonra bir sandalı toslayarak, öbürünü kuyruğu ile batırır. İçindekiler denizin derinliklerini boylayıp yok olurlar. Su yüzüne çıkıp yardım isteyen tayfaları kurtarmak isteyen sandallara yeniden hücum emri verir. Onlar da balinanın öfkesi ile denizin dibini boylarlar, Ahab da dahil. Balina hızını alamayarak gemiye yönelir ve suları hızla yararak kafasıyla yelkenliye vurunca gemi çatırdar ve batar. Ancak, gemide bulunan bir tahta tabuta tutunmuş bir şekilde tek kişi kurtulur, “Bana İşmael deyin” diyen İşmael. Onu kurtaran gemi ise daha önce yardım istenen ve geri çevrilen “Rachel” olur.

Kaptan doğayı kendi buyruğu altına almak istemektedir burada. Kendi istencini etrafındakilere zorla da kabul ettirir, tayfalar zaten ne derse yapmak zorundadır. Balina da, okyanus da kendisine uymak zorundadır. Azad belki dengesizin tekidir, bazıları ‘deli’ de diyebilir. Ancak şu var ki baskıcının tekidir, kendi kaptan köşkünde kopuk bacağı yerine koyduğu tahta sopayı zemin pat pat vurarak yürür, aşağıda uyuyanları düşünmeden. Ne ilginçtir ki Tevrat’taki kötü kralın adı da Ahab’tır. Kaptanın ismi belki de buradan gelir.

Benim burada okuduğum Ahab’ın gemisi ABD’yi simgeliyor gibi geldi. Kaptan köşkünde oturan Ahab, Beyaz Saray’da oturan başkandır. Yardımcıları seçtiği danışmanları ya da bir tür bakan olan sekreterleri, tayfalar da olup bitene seyirci olan vatandaşlardır. Balina ise vericiliği de olan, ama yok edici yanı da eksik olmayan dünyadır. Doğa hem ürünleriyle insanı doyurur, besler, yaşatır hem de gerektiğinde yok edici gücü olandır. Ahap, herhangi bir birlikteş devlette geniş yetkilerle donanmış olan biri de olabilir. Karar verici olarak kafasına taktığı düşüncenin sonu felakette olsa uygulamaktan çekinmeyen biri. Onu uyarması gerekenler işlerini yapmıyor. Çünkü onlar da konumlarını “Evet efendim” dedikleri sürece koruyabiliyorlar. Tayfa kalabalığının ise ne olup bittiği konusunda gerçekçi bir bilgisi yoktur, olsa da doğru yola ilişkin bilgileri yoktur. Özgür bireyler olarak yürekli duruşlarını yoktu. Sonunda kaptan kendisi, herkes, gemi, ülke yok olur. Tek bir birey kurtulur ki o da bize anlatır bu olayı.

Balinanın beyaz olması gerçekte bir renk de değildir; daha çok renksizliği simgeler. İnsana karşı iyi de olabilir, kötü de. İki yanı da kesen bir bıçak, veren ya da vermeyen doğa, cömert ya da eli sıkı bir dünyadır.  Evrenin gizemlerini ve adaletsizliklerini somutlaştıran bir güç olarak görüyor. Ahab'ın balinayı yok etme arzusu, bir ölçüde evrenin gizemine karşı insanın meydan okumasıdır. Bu, Prometheus'un tanrılarına karşı isyanı ya da Faust'un bilgi ve güç arayışına benzetilebilir. Okyanus ise hem yaşamın kaynağı hem de yıkıcı bir güç olarak ortaya çıkar. Bu ikilik ise varoluşun kendi içindeki paradoksları temsil eder.

Çağımızın başkaldıran büyük ressamlarından Pablo Picasso Moby Dick için “Okunmaya değer tek Amerikan romanıdır” demişti ki kendisi de bu romanda yapılanın kendisinin yapmış olduğu “Guernica”ya benzetmiş olmasıdır kanımca.

Ben yeniden okurken büyük bir keyif almakla birlikte derin düşüncelere de daldım. Ben bunları çıkardım, bakalım sizler ne çıkaracaksınız?

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.