Bir devlet lideri düşünün. Elinde portakal ile resim veriyor. Portakal yerken videoları çekiliyor. Yıl 1937.
Ne var bunda diyeceksiniz eminim.
Sıradan bir olay işte diyenler olabilir... Bunun anlamı nedir diyenler olabilir… Anlatalım,
Bu portakallar, 1930'lu yıllarda İtalya’dan getirildi. Adana başta olmak üzere Mersin, Antalya ve Ege’nin bazı bölgelerinde aşılandı...
Buraya kadar sorun yok.
Oysa biz;
- Portakal ile sanayi devleti olduk
- Fabrikalar kuruldu tek kuruş ödemedik
- Karşılığında portakal verdik
- Portakal ülkenin geleceğini değiştirdi
İskenderun Demir Çelik fabrikası, Nazilli Basma fabrikası, Kayseri Sümerbank tekstil fabrikası, Şişecam fabrikası, Aliağa rafinerisi…
Ve daha birçok fabrika RUSLAR tarafından yapıldı ülkemizde.
Parası yoktu devletin bu kurulan fabrikaların ücretini ödeyecek. Nasıl ödendi diye merak ederseniz işte o portakallar ile. Türk sanayisinin omurgasını oluşturan bu hayati fabrikalar sayesinde, hem on binlerce insanımız iş buldu, hem de Türkiye milyarlarca dolarlık ithalattan kurtuldu, dışarıya bağımlılık azaltıldı. Borçların büyük kısmı bu portakallar ile ödendi.
Sadece portakallar mı?
Mesela aynı yıllarda çay bitkisinin Rize’ye getirtilip ekildiği gibi…
1927’de çıkartılan yasa ile; “Fındık fidesinin” ihracatının yasaklanıp Ordu ve Giresun’un fındık yetiştiren il olarak kabul edilmesi gibi… Devamında fındık kongresinin toplanması gibi…
Türkiye’nin kalkınma sürecinde işte portakal başta olmak üzere, çay, fındık, buğday…vb… üretimlerimizin yeri oldukça büyüktür. O dönemde ülke düzlüğe çıktıysa bu üretimler sayesinde, çiftçiye ve köylüye verilen destek ve teşvik ile olmuştur.
Demek ki portakal çok önemliymiş…
Ülkeyi ekonomik düzlüğe ellbetteki '' üretim '' çıkarır... Örneği daha önce bu topraklarda var. Peki neden tekrarı olmasın?