Japonya’da şöyle bir hikâye vardır:
“Sadako Sasaki 1943-1955 yılları arasında yaşayan bir kızdır.
1945 yılında Hiroşima’ya atılan atom bombası nedeniyle yayılan radyasyon küçük kızın kanser olmasına neden olur. Hastaneye yatırılan küçük hastanede bulunan herkes tarafından sevilir.
Bir gün Sadako Sasaki’ye hastanede bulunan bir kadın kâğıttan 1000 adet turna kuşunu yapması durumunda her isteğinin kabul olacağını söyler ve bu sözlerinin ardından hayatını kaybeder.
Kadının sözleri üzerine küçük kız sağlığının düzelmesi için kâğıttan turna kuşları yapmaya başlar. Bu olay basında yer alır ve küçük kızın kurtulması için dünyanın pek çok bölgesinden kâğıttan yapılan turna kuşları gönderilmeye başlar. Ancak küçük kız 664 adet kâğıttan turna kuşunu yapmayı başardığında hayatını kaybeder. Hayatını kaybeden küçük kız Japonya’yı yasa boğar.
Onun için yapılan turna kuşları da Japonya’da müzede sergilenmeye başlar.”
Sadako Sasaki’nin öldüğü 1955 yılından sonra turna kuşları nükleer silahsızlanmanın ve barışın simgesi olarak kabul edilegelmiştir. Bu öyküyü okuduğumda beni çok etkiledi ve çok düşündüm. Anadolu’da da hakkında anlatılan çok öykü vardır. Ancak ben sadece bazı özelliklerine ve bize mesajlarına değinmek isterim.
Turna kuşunu incelediğimiz zaman görüyoruz ki tarih boyunca birçok medeniyette kutsal bir kuş olarak görülmüştür. Eski Mısırda turna kuşu kutsal olarak görülmüş ve Mısır hiyerogliflerinde rastlanmaktadır. Eski Yunan medeniyetinde de kutsal olarak görülür.
Eski Türk kültüründe de çok rastlanır. Türkülerimize kadar geçmiştir. Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiş bir türküye konu olmuştur.
Allı turnam bizim ele varırsan
Şeker söyle kaymak söyle bal söyle
Eğer bizi sual eden olursa
Boynu bükük benzi soluk yar söyle.
Anadolu’da ve birçok millette haberci, Tanrıdan haber getiren kuş olarak görülmüştür. Göç eden turna kuşları görüldüğünde “ey turna, sevdiğime haber götür” diye turnalara doğru seslenilirmiş.
Turna kuşu motifi halılara kilimlere işlenmiştir. Turna kuşu, zehirli yılanları avlayarak beslenirler. Bunun için turna kutsal ve yararlı görülmüştür. Uzak doğu motiflerinde turnanın zehirli yılanları avlaması resmedilmiştir bile.
Turna kuşları aşk kuşlarındandır. Eşlerine çok sadıktırlar. Eşleri öldüğünde intihar eden turna kuşlarının olduğu bile söylenir. Turna kuşu bolluk ve bereket sembolüdür.
Anadolu’da bir düğün merasiminde gelinlerin saçına turna teli takılması da bunun sembolüdür. Turna kuşunun bir tarlaya konması, o tarlada ürünlerin bol olacağına işaret olarak kabul edilir.
Eski Türk kültüründe, turna kuşu Gök Tanrı ile anılmıştır. Bu nedenledir ki eski Türk kültüründe turna kuşu öldürülmez, öldürenlere de iyi bakılmazdı.
Ayrıca Turna kuşunun sesinin Hazreti Ali’nin sesine benzediğine inanılır. Kişi öldüğünde ruhunun gökyüzüne yükseldiğine ve turna kuşuna döndüğüne ve gökyüzünde süzülerek uçtuğuna inanılmıştır. Bu inanç Alevi Bektaşi kültüründe hâlâ kendini gösterir. Yapılan semalarda, turna kuşunun uçuşunu andıran şekilde semah dönülür ve bu şekilde Hakk ile Hakk olunduğuna inanılır. Belki de insanoğlu aşkın o muhteşem semalarını, danslarını Turna kuşundan öğrenmiş olabilir.
Kim ne derse desin benim gördüm ki Turna kuşları aşkın kendisidir. Bize adeta derler ki; “Ey insan! Aşkı en derininden hisset, aşkına, diline sahip çık, dilinde sadece aşk olsun, bakışın aşkı anlatsın, aşkla çalış, aşkla üret, âşıklara saygı duy, âşıkların önünü aç, öleceksen de aşk içinde, aşk için öl. İşte o zaman bulursun ölümsüzlüğü…”