İlk 12 Eylül’ün nedeni olan “24 Ocak 1980 Ekonomik Kararlılık Programı” ve benzerlerinin ekonomik sonuçlarını değerlendirmek, hangi toplumsal kesimlerin çıkarlarını gözettiğini ortaya koyabilmek için, konuya bir başka “On iki”den,12 Mart 1971Demirel Hükümetine, TSK Komuta Kurulu tarafından verilen ve Demirel Hükümeti’nin çekilmesi sonucunu doğuran, “12 Mart 1971 Muhturası’ndan başlamanın daha anlamlı olacağı düşüncesindeyim. 12 Eylül 1980 Faşist Askeri Darbesi, zamanın Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç’ın deyişi ile, “ekonomik gelişmenin önüne geçen toplumsal gelişmeyi durdurmayı amaçlayan 12 Mart 1971’in eksik bıraktığını tamamlamak yada Anayasa Mahkeme tarafından frenlenen kimi kararlarının önlenmesini“ amaçlamıştır ve bunu da başarmıştır. Türkiye’yi, dünya kapitalist sisteminin “ucuz emek cenneti” kılmaya yönelik tüm yasal ve kurumsal düzenlemeleri yapmıştır.
İki “on ikinin”de temelinde “anarşi ve terörü önlemek” bulunmaktadır. İki “on iki” de, demokrasi ve insan haklarının ve hatta, ikinci on iki, 12 Eylül 1980 “laik Cumhuriyetin tabutuna” son çivinin çakılmasının hazırlıklarını yapmıştır. 12 Mart 1971’de demokrasi ve insan haklarının üzerine “şal” örtülürken,12 Eylül 1980’de demokrasi ve insan hakları bütünüyle “ilga” edilmiş, devlet terörü egemen kılınmıştır. 12 Mart 1971’de Anayasanın önemli maddeleri değiştirilmiş, çalışma yaşamını düzenleyen, dernekleşmeyi,toplu yürüyüş ve toplantıları düzenleyen yasalar,uygar kamuoyu tarafından sürekli mahkum edilen çağdışı, demokrasi dışı bir biçime büründürülmüştür. Üniversiteler “YÖK” sultası altına alınmış, eğitim kurumları gerici ve teokratik düzen özlemcilerine militan yetiştiren bir yapıya dönüştürülmüş, beyinlere zincir vurulmuş, insan tipi bireyci ve çıkarcı olarak biçimlendirilmiş,insan toplumsal bir varlık olma özelliklerinden kopartılmıştır.
Yapılanlar aynı, amaç aynı, fakat iki “on iki” arasında bazı farklılıklar bulunmaktadır. Farklılık,12 Eylül’ün,12 Mart’a göre daha bütüncül, daha kalıcı ve daha kapsayıcı, köktenci olması noktalarında toplanmaktadır.12 Mart 1971 sonrası, demokrasi, insan hak ve özgürlüklerini sınırlayan 1961 Anayasası’nda değişikliler ile yetinirken,12 Eylül 1980’de 1961 Anayasası tümü ile kaldırılmış ve günümüze kadar, varlığını, onca değişikliğe karşın koruyan 1982 Anayasası yürürlüğe konulmuştur. 1971 12 Mart sonrasında “üç fidan” asılırken,12 Eylül 1908 sonrasında 50 insanın yaşamına, sehpa üzerindeki tabureye tekme atılarak son verilmiştir.12 Mart’ın gerekçesini Genelkurmay Başkanı,ekonomik gelişmenin,toplumsal gelişmenin gerisinde kalması ile açıklarken,12 Eylül 1980 Faşist Askeri Darbesi,Türkiye İşverenler Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Başkanı Halit Narin, “şimdi gülme sırası bizde” diyerek kutsanırken, muhtıra ve darbelerin hangi sınıf çıkarları için yapıldığının da altını çizmiştir.
12 Mart 1971 Muhtırası,14 Ekim 1973’de yapılan genel seçim sonrasında,büyük ölçüde siyasal tarihimizin çöplüğüne atılırken, ondan 9 yıl sonra gerçekleşen 12 Eylül 1980 Faşist Askeri Darbesinin kural ve kurumları varlığını, etkisini,kadrolarını,yapılarını sürdürmekte, toplumun demokratik kesimlerinin üstesinden gelmek istedikleri ana sorun olma özelliğini sürdürmektedir.12 Mart ile 12 Eylül’ü birbirinden ayıran belirgin farklılık, 12 Mart’ın kendine özgü bir insan tipi yaratamazken, 12 Eylül’ün ”Eylülist” diye adlandırabileceğimiz bir insan ve değerler bütünü yaratmış ve bunun varlığını sürdürmekte olmasıdır.
Geçerken bir anımsatma isterim. Türkiye’de anayasalar ve bunlardaki değişmeler, içeriğine bakılmaksızın, hangi dönemde ve hangi kurumlar eliyle yapıldığına bakılarak “sivil anayasalar” yada “darbe/ anayasaları” diye adlandırılmaktadır.1982 Anayasa’sının üzerinden 43 yıl geçmiş olmasına, Meclis ya da halkoylaması ile kabul edilen onca değişiklikler yapılmasına karşın, günümüzde de “darbe anayasası” olarak “sanık koltuğundan (!)” hiç indirilmemektedir. Oysa ki,1982 Anayasası,12 Eylül 1980 Faşist Askeri Darbeden önce, Tercüman Gazetesi çevresinde oluşturulan ve Başkanlığını Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı’nın yaptığı Komisyon tarafından hazırlanmış, Darbeden sonra oluşturulan “Danışma Meclisi” tarafından olgunlaştırılmış ve Komite Konseyi MBK tarafından onaylanmıştır.
“12 Eylül Anayasası” olarak tanımlanan metnin ve 12 Eylül 1980 Darbesi’nin öncülü ise, zamanın TÜSİAD olmuştur. TÜSİAD, Nisan 1979’da Bülent Ecevit Hükümeti’ne karşı verdiği ilanlarla Hükümetin düşmesine yol açmıştır. Bu ilan metni, Prof. Dr. Emr Gönensoy başkanlığında, Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş ve Prof. Dr. Memduh Yaşa tarafından hazırlanmıştır. TÜSİAD, 1995 yılında da siyasi partilere çağrıda bulunmuştur.TÜSİAD, bu kez Ecevit’in iyileştirme sürecinde vekalet işleyişinin işletilmesini ve iki sağ partinin söylem ve siyaset biçemlerinin değiştirerek, Türkiye’nin sorunlarının üzerine gidilmesini istemişti.(Sürecek) 18/02/2025