Atiye Keskin (Kubanlı) - Yazar
Köşe Yazarı
Atiye Keskin (Kubanlı) - Yazar
 

Manevi Cezalar

Meşhur Halife Harun Reşid zamanında Filozof Behlül'e der ki: - Neden bir iş yapmıyorsun, meselâ çarşı ağası ol. Behlül kabul eder. Evvelâ halkın en mühim gıdası olan ekmekten başlıyalım diye fırıncılardan birine gider. Ekmeğinden bir tane alarak tarttırır. Bir okkadan eksik gelir. Kaç senedir fırıncı olduğunu sorar, adam yirmi senedir fırıncı olduğunu, hâlâ borçtan kurtulamadığını, bir hâne edinemediğini, çünkü, çocuklarının mütemadiyen hasta olup hekimlere para yedirdiğini yana yakıla anlatır. Behlül oradan çıkar bir başka fırıncıya gider, ekmeğini tarttırır, fazlası var eksiği yok. Ona da halini, kazancını kısa yollu sorar. Genç adam, fırıncılığa başlayalı bir sene olduğunu, evlendiğini biraz da para biriktirdiğini Tanrıya şükür ederek anlatır. Behlül, Harun Reşide gelir, kendisine başka bir iş vermesini söyleyince, Harun Reşit sebebini sorar. Behlül,  Çarşının ağası varmış, benden evvel ekmekleri, gönülleri tartmışlar, herkesin tuttuğu yola göre hesabını ödemişler, cevabını verir. İnsanların yaptığı işlerde kendisini her an gören her an tetkik eden hakkın varlığına imân etmesi onu hayırlı yollara sevk eden ne muktedir bir terbiye vasıtasıdır. Şunu şöyle yaparsam kim görecek, diye sadece cemiyetin baskısını düşünerek insanlardan, cezalardan çekinmesi dolayısıyla ahlâklı olabilen insan, kendini yalnız hissettiği dakikadan itibaren her şeyi yapabilir. Epiktetos der ki: "Sultanların ve büyüklerin huzuruna girdiğin vakit daha yükseklerde seni gören, seni duyan ve senin daha çok borçlu olduğun büyük bir Sultan'ın var olduğunu hatırla!" Bu gün bir çok mektepleri bitirmiş insanların cemiyet baskısının, kanunların kendilerini takip edemeyeceği zamanlarda, her türlü haksızlığa ellerini uzatmaları bir çoğumuzu, ilmin insan ruhundaki tesirine karşı bizi şüpheye düşürüyor. Halbuki bunlar ilmî,  ruhlarına değil, hafızalarına yarım yamalak yerleştirmiş insanlardır. Öğrendikleri, onlar için daha dalavereli işler yapmak için kullanılan vasıtadan başka bir şey değildir. Voltaire der ki:  -Okulda, okuduklarııyla yetinenler ancak mürebbiyeleriyle konuşabilen çocuklara benzerler. İlmin ruha işleyebilmesi, zekânın filiz vermesi demektir. Bunun için de insanın her an Tanrı huzurunda sorumlu olduğunu idrâk edebilmesi lâzımdır. Kur'anı Kerim der ki: «Andolsun ki Allah sizin malınıza ve sûretinize bakmaz, gönüllerinize bakar». Manevî cezalara inanan insanlar konuların sınırlayabildiği ve sınırlayamadığı her türlü fenalığa uzanmaktan çekinen insanlardır.    
Ekleme Tarihi: 06 Ağustos 2024 - Salı

Manevi Cezalar

Meşhur Halife Harun Reşid zamanında Filozof Behlül'e der ki:

- Neden bir iş yapmıyorsun, meselâ çarşı ağası ol.

Behlül kabul eder. Evvelâ halkın en mühim gıdası olan ekmekten başlıyalım diye fırıncılardan birine gider. Ekmeğinden bir tane alarak tarttırır. Bir okkadan eksik gelir. Kaç senedir fırıncı olduğunu sorar, adam yirmi senedir fırıncı olduğunu, hâlâ borçtan kurtulamadığını, bir hâne edinemediğini, çünkü, çocuklarının mütemadiyen hasta olup hekimlere para yedirdiğini yana yakıla anlatır.

Behlül oradan çıkar bir başka fırıncıya gider, ekmeğini tarttırır, fazlası var eksiği yok. Ona da halini, kazancını kısa yollu sorar. Genç adam, fırıncılığa başlayalı bir sene olduğunu, evlendiğini biraz da para biriktirdiğini Tanrıya şükür ederek anlatır.

Behlül, Harun Reşide gelir, kendisine başka bir iş vermesini söyleyince, Harun Reşit sebebini sorar.

Behlül,  Çarşının ağası varmış, benden evvel ekmekleri, gönülleri tartmışlar, herkesin tuttuğu yola göre hesabını ödemişler, cevabını verir.

İnsanların yaptığı işlerde kendisini her an gören her an tetkik eden hakkın varlığına imân etmesi onu hayırlı yollara sevk eden ne muktedir bir terbiye vasıtasıdır. Şunu şöyle yaparsam kim görecek, diye sadece cemiyetin baskısını düşünerek insanlardan, cezalardan çekinmesi dolayısıyla ahlâklı olabilen insan, kendini yalnız hissettiği dakikadan itibaren her şeyi yapabilir.

Epiktetos der ki: "Sultanların ve büyüklerin huzuruna girdiğin vakit daha yükseklerde seni gören, seni duyan ve senin daha çok borçlu olduğun büyük bir Sultan'ın var olduğunu hatırla!"

Bu gün bir çok mektepleri bitirmiş insanların cemiyet baskısının, kanunların kendilerini takip edemeyeceği zamanlarda, her türlü haksızlığa ellerini uzatmaları bir çoğumuzu, ilmin insan ruhundaki tesirine karşı bizi şüpheye düşürüyor. Halbuki bunlar ilmî,  ruhlarına değil, hafızalarına yarım yamalak yerleştirmiş insanlardır. Öğrendikleri, onlar için daha dalavereli işler yapmak için kullanılan vasıtadan başka bir şey değildir. Voltaire der ki: 

-Okulda, okuduklarııyla yetinenler ancak mürebbiyeleriyle konuşabilen çocuklara benzerler. İlmin ruha işleyebilmesi, zekânın filiz vermesi demektir.

Bunun için de insanın her an Tanrı huzurunda sorumlu olduğunu idrâk edebilmesi lâzımdır. Kur'anı Kerim der ki: «Andolsun ki Allah sizin malınıza ve sûretinize bakmaz, gönüllerinize bakar». Manevî cezalara inanan insanlar konuların sınırlayabildiği ve sınırlayamadığı her türlü fenalığa uzanmaktan çekinen insanlardır.

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.