Geçtiğimiz Mayıs ayında çok yoğundum. Bir yandan Londra’da kurduğumuz çeşitli gruplarla gerçekleştirdiğimiz rutin aktivitelerimiz, diğer yandan uzun bir yaz tatili geçirmek üzere Bodrum’a gitmeden önce yapılması gereken işler, beri yandan o mendebur Covid’in beni ziyarete gelen “cibilliyetsiz ve sürtük” akrabası ile yatakta birlikte geçirdiğimiz 10-12 gün, Mayısta planladığım yazıyı kaleme almamı gümbürtüye getirdi.
Yazı tamamen aklımdan çıkmıştı ki nostaljik müzik yayını yapan bir radyo istasyonundan dinlediğim, hatta bet sesimle iştirak ettiğim bir şarkı, yazmayı unuttuğum konuyu yeniden aklıma getirdi.
Şarkı, o meşhur “ Damdaki Kemancı” filminde sütçü Teyve’nin söylediği “Ah Bİr Zengin Olsam /If I Were Rich Man” adlı parçaydı.
Hatırladınız değil mi ? Hatta belki de mırıldanmaya başladınız bile.
Peki, filmin konusunu, hikayesini de hatırladınız mı ?
Zahmet etmeyin Canım, ben hemen anımsatayım.
1900’lü yılların başlangıcında, Çarlık Rusyasında, Anatevka isimli köyde yaşayan Yahudilerin Sibirya’ya sürgünü hikaye ediliyordu bu filmde, hem neşeli, hem de hüzünlü bir anlatımla.
Gerçekten de Rus Çarı 2.Aleksandır 1800’lerin sonlarında yapımını başlattığı Trans-Sibirya Demiryolunun inşaasında, Yahudiler de dahil, ülkede yaşayan bir çok etnik grubu kullanmıştı.
(Ara not: Yapmayı çok arzuladığım halde benimle gelmeyi (maddi ve fiziki zorluklar açısından) göze alacak bir zıpır akıllı yol arkadaşı bulamadığımdan isteğim bugüne kadar içimde kaldı.
9 300 kilometre ile Trans Sibirya hattı Dünyanın en uzun demiryoludur. Türkiyemizde ise ana hat, bağlantı ve banliyö hatları dahil tüm demiryollarının toplam uzunluğu 11-12 bin kilometreyi ancak bulmaktadır. )
Sibirya, ayrıca, hem Çarlık, hem de komünizm dönemlerinde sürgün yeri olarak kullanılmıştı.
……………………
Bu girizgahtan sonra bu haftanın anlatımına geçebiliriz.
…………………..
7 Mayıs Yahudilerin Memleketinin kuruluşunun 96. Sene i devriyesiydi.(“Yıldönümü” sözcüğünün yerine böyle eski ve ağdalı ifadeler kullanılınca yazı daha entellektüel bir hava kazanıyor, değil mi ?)
Şimdi diyeceksiniz ki “hoppala yarim yaz geldi, çarşıya kiraz geldi.
Bre Ahmet Efendi, başkenti tel Aviv olan İsrail devleti 1948’de kuruldu. Yani, bu yıl 77.kuruluş yıldönümünü kutluyor. 96’yı nereden çıkardın ?..…. ya hesap bilmiyorsun, ya da hiç dayak yemedin”.
(Ara not 1. Birleşmiş Milletler Mayıs (yine Mayıs ayı çıktı karşımıza)
1947 tarihinde aldığı 181 no.lu Kararla Filistin’i Araplar ve Yahgudiler arşında paylaştırdı. Azınlıkta olmalarına rağmen Yahudilere Filistin topraklarının %56’sı, kalanı da Araplara verildi.
Yahudiler 1948 Mayısında (yine mayıs, illaki Mayıs) İsrail Devletini kurdular ve derhal topraklarını genişletmeye giriştiler. Kimi zaman savaşarak, kimi zaman yurtlarını üç beş kuruşa satmakta tereddüt etmeyen Araplardan parayla alarak genişledikçe genişlediler…. Hala da devam ediyorlar.
1949 yılının, bilin bakalım hangi ayında, evet evet Mayısında BM’e üye oldular. Filistinliler ise bırakın BM’ye üye olmayı doğru dürüst bir devlet kurmayı dahi hala başaramadılar).
(Ara Not 2: İsrail 14 Mayıs 1948’de kurulduğunda, tüm temel yasalarında öngörüldüğü gibi Kudüs’ü başkent ilan etti ama Birleşmiş Milletler bunu tanımadı. İddia ve isteklerinden asla vazgeçmeyen İsrailliler “şimdilik kaydıyla ve geçici olarak” Tel Aviv’i başkent yaptılar. Kudüs’ü (en azından Doğu Kudüs’ü) Filistinliler de başkentleri olarak görüyorlar.
Kudüs’ü giderek daha fazla kıskaç altına alan İsrail, yandaş ve candaşlarına Tel Aviv’deki Büyükelçiliklerini Kudüs’e taşımaları ve kenti şimdilik “de jure” olmasa da “de facto” olarak İsrail’in başkenti saymalarını sağlamak için her türlü katakulliye başvuruyor.
Bunu kabul eden ilk ve tek ülke “Yahudiperver” ABD oldu.)
(Ara not 3: “Perver” ( doğrusu “Pervar”) farsça kökenli bir son ek.
İki anlamı var. Birincisi “besleyen” demek. “Misafirperver = misafir besleyen” örneğinde olduğu gibi. İkinci anlamı “tapan”. “Vatanperver = Vatanına tapan” kelimesinde görüldüğü gibi. Bu durumda, benim dünya edebiyatına bu vesile ile armağan ettiğim (!)“Yahudiperver” sözcüğü de “Yahudiye hem tapan, hem de besleyen anlamına gelmez mi……”Yahudiperver ABD” deyiminde kullandığım gibi).
Haklısınız dostlar, geçtiğimiz Mayıs ayı İsrail'in kuruluşunun 96. değil, 77 kuruluş yıldönümü…..Evet ama ………..
……………..dikkat ettiyseniz ben İsrail’in değil, “Yahudilerin Memleketinin” kuruluşundan bahsediyorum……..yani , başkenti Birobican şehri olan “Yahudi Oblastı”nın Mayıs 1928’deki kuruluşundan….
Yaaa, n’aber ?
……………………..
SSCB lideri Stalin 1928 yılında, ülkedeki her etnik gruba, kendi kültürlerini, kimliklerini korumaları, geliştirmeleri ve böylece sosyalizme/komünizme daha iyi, daha fazla hizmet edebilmeleri için birer “Özerk Oblast” tahsis etme kararı verdi verdi. ( Rusçada Oblast= bölge, ülke, yaşam yeri anlamını taşır).
Rus Yahudileri de kendilerine bu çerçevede toprak tahsis edilmesini istediler. İstekleri kabul gördü ve Moskova’dan 8 bin km uzaklıkta, Sibirya’da, zamanında inşasına katkıda bulundukları Trans Sibirya Demiryolunun güzergahında, Yakutistan’ın yanıbaşında ve Çin sınırında, 36 bin kilometrekarelik bir Özerk Oblast’a sahip oldular.
(Ara not. 36 bin kilometrekarelik Yahudi Oblastı bizim Konya ilimizden (39 bin kilometrekare) küçük ama….örnegin 30 bin kilometrekare alanı kapsayan Belçika Devletinin topraklarından büyük……………hele hele 20 bin kilometrekare alanı kapsayan İsrail’in neredeyse iki misli ).
Geldik 1934 yılına. Aylardan….yine Mayıs. Yahudi Özerk Oblastı bu kez “Yahudi Özerk Devleti” statüsünü kazandı.
Dikkatinizi celbederim……İsrail’in kurulmasına 14, “ katliam yapıyorsun neden yahu Bay Netanyahu”nunn doğmasına ise daha 15 yıl var.
Yahudi Özerk Oblast’ının kurulduğu ilk günden itibaren bölgedeki okullarda yiddiş öğretilmeye , Yahudi adetlerini, gelenek, göreneklerini canlandırılmaya, gazete ve kitaplar basılmaya başlanmış, kurulan radyo istasyonu yiddişçe yayına girişmişti. 200 bin kadar nüfusa sahip olan Oblast’ta başka etnik gruplardan kişiler
bulunsa da bölge tamamiyle Yahudi kimliğine bürünmüştü.
Zamanla Stalin, Yahudi Özerk Devleti de dahil, Sibirya’nın bir çok bölgesine siyasi suçlu olarak gördüğü aydınları, yazar, çizer, gezer, tozar, azar, bozar takımını, rejim karşıtlarını sürgüne göndermeye başladı. Sibirya’nın adı “sürgün” ile özdeşleştirilir oldu.
2. Dünya Savaşından sonra da bu uygulama devam etti. Taa, SSCB dağılana değin.
SSCB çökünce Yahudi Özerk Devletinde yaşayanların bir kısmı İsrail’e göç etti. Nüfus azaldığı için Yahudilerin Memleketi önce başka bir “Kray”a (Rusyada “Federal Birim”, İngilizcede “territory”) bağlandı ama kısa süre sonra yeniden Yahudi Özerk Oblastı statüsüne kavuşturuldu.
Bugün orası hala Yahudilerin Memleketi . Sayıları azalmış olmasına rağmen hala orada on binlerce Yahudi yaşıyor. Hayat, iklim şartları zor olsa da hiç bir yere gitmiyorlar. Kimse onları orada oturmaya zorlamıyor, başka ülkelere gitmelerine engel bir durum yok. Zaten neden gitmek istesinler ki……orası onların memleketi.
“Katliam yapıyorsun neden yahu Bay Netanyahu”, anatomin elveriyorsa, yani kemerin sıkıyorsa git de Rusya'daki Yahudi Memleketinin topraklarını genişletmeye, çevresindeki yerleşim birimlerine “çökmeye, civarı yakıp, yıkmaya, füzeleyip bombalamaya, kadın - erkek, çocuk- ihtiyar demeyip sebep ne olursa olsun herkesi öldürmeye yelten bakalım.
Orada yok öyle 25 “kapik’”e “bubrik”.
(Son not: “kapik” Rus kuruşu; 100 kapik = 1 ruble.
“Bubrik” Rus simidi :kel simit)