Aşkın, sevginin, iyiliğin sembolü olarak kabul edilen kalp, "Bu iş yürek ister", "Amma yürekli adam" ifadelerinde olduğu gibi cesaret anlamını da taşır. Gerçekten hem adalet arayışında hem de gerçekleştirilmesinde cesaretin vazgeçilmez bir yeri vardır.
Adalet, özünde ahlaki görevlerin yerine getirilmesidir. Eflatun'a göre adalet en yüksek erdemdir. Sokrates'e göre ise, "erdem" mutlak değerler üzerindeki doğru bilgidir. Bir başka deyişle adalet iyiyi kötüden ayırma bilgisidir. Gerçek bilgi sahibi olanlar, doğru olanı yaparlar. Erdem, bilgili ve adaletli olmak, adaletsizlik ise cehalet demektir.
Kendi kendini işlemek bir çalışma ve ceht işidir. Yürek ister. Yeterince olgunlaşmamışken her konuda kendini haklı bulan kişinin, belirli bir düzeye gelince, başkasının hakkını kendi elleriyle teslim etmesi, yüreğin, hem sevgi hem cesaret yönünü çok güzel ifade eder.
Tanınmış Alman hukukçusu Jhering'in belirttiği gibi, adaletin bir elinde terazi bir elinde kılıç olmalıdır. Terazisiz kılıç kaba kuvvet, kılıçsız terazi ise hukukun aczini ifade eder. O nedenle bizatihi adaleti gerçekleştirme çabası bile başlı başına yürekliliği gerektirir. Zorbalara dur diyebilmek, bununla da kalmayarak onlara hak ettiklerini vermek başlı başına cesaret işidir.
Bir süre önce İstanbul Adliyesinde saçlarından sürülerek dövülen bir hanım yargıcımızın karşılaştığı durum göz önünde tutulursa, suçluya, zorbaya cezasını vermek, bazı tehlikeleri göze alarak gerçekleşecektir.
Adaletin haksızlığa tepkisi, zorbanınkinden farklıdır. Göze göz, dişe diş yaklaşımı içinde olmaz. İtidal ile hareket etmeyi gerektirir, kimi zaman surata tüküren bir şüphelinin suçsuzluğu anlaşılınca bağışlanmasını gerektirir. Kine, nefrete, intikama yer yoktur. Bu nedenle adil olmak, Konfiçyüs'ün belirttiği gibi yüce insanların işidir.
Kimi zaman toplum psikolojisi ile hareket eden yığınlar, aklı elimini yitirmiş olabilirler. O yığınlara karşı çıkıp hakkı adaleti savunmak kolay olmaz. O sırada, "vurun kahpeye" diye masum ve mazlum bir insanı linç girişiminde bulunanların yanında olup, "ucuz kahraman" olmak yerine, adaleti, gerçeği savunup, bazı tehlikeleri göze alıp yalnız kalmayı tercih etmek de var.
Bir zamanlar, başlı başına erdem sayılan cesaret, günümüzde medeni cesaret anlamını almıştır. Yaşadığımız koşullarda bile, insanların yargıya başvurduklarında, kara listelere alındığı gerçeği düşünülürse, başlı başına hak aramak, yargıya başvurmak, her kesin göze alamayacağı bir kahramanlık olmaktadır.
Erdem ilkeleriyle hareket edenler, iyi ,doğru ve güzel idealler taşıdıkları için uzun vadede , gerekli sabrı gösterip, savaşımlarını sürdürdüklerinde mutlaka başarılı olacaklardır. Sadece küçük çıkarları ,ilkel duyguları ile hareket edenlerin yarattıkları korku ortamına aslında cesaret denilmez.Cesaret asil bir duygudur. Adaleti,iyiyi düzeli doğruyu gerçekleştirmek için vardır. Zorbaların yarattıkları korku ortamından yılmamak gerekir. Korku ile yaşayıp güçlenen despotlukları yıkmak için cesur olmak zorundayız. O zaman onların ne kadar köksüz ve temelsiz olduklarını göreceğiz. Bu nedenle bir Türk Devlet Adamının söylediği gibi, dürüst insanlar daha cesur olmak zorundadırlar.