Londra Mektupları - Ahmet Rıfat Ökçün - E.Büyükelçi
Köşe Yazarı
Londra Mektupları - Ahmet Rıfat Ökçün - E.Büyükelçi
 

Paralı Askerler (1.Bölüm)

Batılı ülkelerin 2 .Dünya Savaşı ertesinde envanterinden çıkarıp Afrika ülkelerine kakaladıkları eski püskü, iki motorlu, ahı da vahı da gitmiş kargo  uçaklarından biri Benin’in başkenti Porto Novo havaalanına  doğru inişe geçmişti. O gün alana gelecek veya gidecek herhangi bir uçak olmadığı için kulede uyuklayan bir  kişiden başka, alanda görevli yoktu. Adam uçağı farkedince kimlik bildirmesi çağırısı yaptı. Lakin, gelen uçaktan hiç bir karşılık alamadı Üzerinde tanıtıcı işaret taşımayan uçak Havaalanının, İstanbul’daki semte ismini veren “taşlı tarla”misali, toprak pistine indi. (Ara bilgi: İstanbul’daki Taşlıtarla  semtinin ismi değiştirilmiş ve Osmangazi ilçesine dönüştürülmüşse de eski Istanbullular hala eski adını kullanmayı tercih ederler). Uçaktan kamuflaj elbiseleri giymiş, ellerinde AK 47 tüfekleri bulunan,beşi beyaz, onbeşi zenci 20 kişi indi. Uçakta, kamuflaj kıyafetli  iki beyaz pilota ilaveten Benin milli urbaları  giyinmiş, 50 yaşlarında, gözlüklü bir adam ve  silahlı iki zenci koruma kalmıştı. İnen 20 kişi koşar adımlarla Havaalanından çıkıp hemen yakındaki Başkente yöneldiler. ………………….. 1970’li yıllardayız. Nijerya’nın o tarihlerdeki başkenti Lagos’ta bulunan Büyükelçiliğimizde görevli tek beyazım (Nijeryanın şimdiki başşehri  AbuJa’dır). Birleşmiş Milletlerin Cenevre Ofisinin o dönemde yayınladığı bir raporda diplomatlar için en berbat, en pis, en tehlikeli, en pahallı, velhasıl en zor  görev yerinin Lagos olduğu belirtilmiş. Dolayısı ile , çok sonra Merkezden yollanan  bir İdari Memur ile (ne gereği varsa) aşçı dışında, atanması planan hiç bir Büyükelçi görev kabul etmediği için kıytırık bir İkinci Katip olarak Sefaretteki tek monşer, pardon, diplomat benim. O günlerde Lagos’ta, “Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğ’”nun, yani “Economic Community of West African States-ECOWAS” ın iki-üç gün sürecek  Zirve  Toplantısı yapılıyor. Onbeş üyeli Topluluğun Devlet  Başkanlarının Lagos Murtala Muhammed Havaalanındaki karşılama törenlerini siyah beyaz Nijerya Televizyonundan izliyorum. Herkes gelmiş, bir tek Benin Devlet Başkanı Mathieu Kerekou yok. Port Nuvo ile Lagos arası karayolu ile olsa olsa  iki buçuk, bilemediniz üç saat tuttuğu için o da yetişir herhalde diye düşünüyorum. Derken ekranda  bir alt yazı beliriyor…… ………….”Benin’de neler oluyor ?. Birazdan canlı yayına bağlanacağız. Azzz sonra”. Bir kaç dakika geçmeden, titrek bir kamera ile çekilmiş canlı görüntüler geliyor. …………….. 2.Dünya Savaşını izleyen yıllarda “Sömürgecilik (Kolonyalizm)” yerini “Yeni Sömürgecilik (Neo-Kolonyalizm)”e bıraktı.. Böylece garibim siyahi Afrika ülkeleri sözde bağımsızlıklarına kavuştular, lakin, tüm ekonomik zenginlikler eski sömürgeci ülkelerin elinde kaldı. Dahomey, asırlar boyu,  önce Portekiz’in, ardından da Fransanın sömürge idaresi altında “inim inim” yaşadı.1960’ta güya bağımsızlığa kavuştu, ama değişen  sadece ismiydi, tüm kaynakları ve ekonomisi eski “Efendilerinin” elindeydi. Dahomey’i Benin yaptılar. “Eski hamam, eski tas”dı ülkedeki durum. Değişen yönetici “tellaklar”dı Yerli “tellaklar” ülkeyi ayağa kaldıramadılar. İç karışıklıklar, huzursuzluklar yıllarca devam etti. Taa ki 1972 yılına kadar 1972’de Albay Kerekou darbe ile iktidarı ele geçirdi. Önce rakiplerini tasfiye etti.  1975 senesinde deyimin tam anlamı ile “Cami duvarına ş’aaptı”. “Ülkenin resmi adı  Benin Halk Cumhuriyetidir ve Marksist rejime sahip olacaktır” demez mi. Kimse “Dur yahu, ne oluyor, ne yapıyorsun” diyemeden  petrol başta tüm madenleri ve doğal kaynakları, ülkenin en büyük ihraç gelirini yaratan palmiye yağı üretimi başta olmak  üzere ekonominin tüm stratejik sektörlerini…….. ………..millileştirdi. Canı yanan  çevreler buna bir çare bulmalıydılar.. ………………. Televizyondaki canlı yayını macera filmi seyreder gibi izliyorum.. Kamuflaj elbiseleri giymiş , silahlı 20 adam, mükemmel bir askeri düzen içinde Porto Nuvo sokaklarında ilerliyorlar. Yerli halk “çil yavrusu” misali kaçacak delik arıyor. Kafilenin başında ilerleyen ve elindeki telsizden grubun komutanı olduğunu düşündüğüm, iri yarı beyaz savaşçı bir büfenin yanında duruyor. Büfeci çocuk korkudan yere çömelmiş, başını ellerinin arasına almış tir tir titriyor. Beyaz savaşçı ile bir şeyler konuşuyorlar ama yayın sesiz olduğundan anlayamıyorum. Beyaz adam, büfeci çocuğun tezgahın altında gösterdiği yerden içi buz dolu bir kova çıkarıyor. Buzların arasında gazlı içecek şişeleri var. Adam şişelerden birini alıyor, kapağını dişleriyle açıyor, kafaya dikiyor. Sonra arkadaşlarına da ikram ediyor. Kapışıyor adamlar. Ne yapsınlar…hava çok sıcak. Şaka gibi, değil mi? Grup büfeden ayrılırken komutan elini cebine atıyor ve çıkardığı bir avuç , muhtemelen CFA bozuk parasını  tezgaha bırakıyor. Büfeci çocuk korkudan ölmediyse herhalde şaşkınlıktan gidecek diye düşünüyorum. (Ara not:  CFA, Commnaute  Financiere Africaine  yani 8 eski Fransız sömürgesinin bağımsızlıktan sonra oluşturdukları (daha doğrusu, onlar  için oluşturulan) Afrika Ekonomik ve Finansal Birliğinin kullandığı ortak para birimidir). 20 savaşçı Cumhurbaşkanlığı Sarayının (“külliyesi” mi demeliydim acaba?) bulunduğu meydana ulaştıklarında, beklemedikleri bir durumla karşılaşmış  olsalar gerek “zınk” diye duruyorlar. İki katlı, mütevazi  “külliye yavrusu”nun önünde Benin  ordusunun tüm tankları (yani sadece 2 tank) ile üzerine makineli tüfek yerleştirilmiş üç beş kamyon dizilmiş, namlularını gelenlere yöneltmiş. Ayrıca kum torbalarından yapılmış derme çatma bir siperin arkasında mevzilenmiş Benin askerleri onları bekliyor. Böyle sürpriz bir karşılama savaşçıların liderini hiç korkutmamış olmalı ki eliyle yanındakilere  saldırı için yayılmalarını işaret ediyor. Tam saldırı emrini verecekken elindeki telsizi kulağına yaklaştırıyor. Bu arada sağ elini yumruk yaparak kaldırıp adamlarına durmalarının işaret ediyor. Komutan bir süre telsizi dinledikten sonra yumruk yaptığı elinin işaret parmağı ile havada bir kaç daire çiziyor. Geri dönüyorlar. Geldikleri yoldan koşar adımlarla uçaklarına ulaşıyorlar. ….veeee….. Uçak kısa süre sonra gökyüzünde kayboluyor. ………………. Çıkarları zarar görem çevreler, Afrika’da daha önce bir çok kere yaptıkları  gibi, ECOWAS Zirve Toplantısına gideceğini  hesapladıkları Benin Devlet Başkanı Kerekou’yu devirmek ve yerine kendi “kuklalarını” (uçakta bekleyen gözlüklü adamı) oturtmak için parayı bastırıp 20 savaşçı tutmuşlar. Ancak kulağına “kar suyu kaçan” /veya kaçırılan, fısıldanan) Kerekou Lagos’a gitmeyince evdeki hesap Porto Nuvo’daki pazara uymamıştı. “Ben bu filmi gördüm” diyorsunuzdur biliyorum , ama bu film değil gerçekti ve ben onu sinema salonunda değil, Lagos’daki  evimin salonunda televizyonda izledim. ………………… Peki, kimdi bu  5 beyaz ve 15 zenci savaşçı? Onu da gelecek yazımda anlatayım desem kızar mısınız bana?      
Ekleme Tarihi: 13 Şubat 2025 - Perşembe

Paralı Askerler (1.Bölüm)

Batılı ülkelerin 2 .Dünya Savaşı ertesinde envanterinden çıkarıp Afrika ülkelerine kakaladıkları eski püskü, iki motorlu, ahı da vahı da gitmiş kargo  uçaklarından biri Benin’in başkenti Porto Novo havaalanına  doğru inişe geçmişti. O gün alana gelecek veya gidecek herhangi bir uçak olmadığı için kulede uyuklayan bir  kişiden başka, alanda görevli yoktu.

Adam uçağı farkedince kimlik bildirmesi çağırısı yaptı. Lakin, gelen uçaktan hiç bir karşılık alamadı Üzerinde tanıtıcı işaret taşımayan uçak Havaalanının, İstanbul’daki semte ismini veren “taşlı tarla”misali, toprak pistine indi.

(Ara bilgi: İstanbul’daki Taşlıtarla  semtinin ismi değiştirilmiş ve Osmangazi ilçesine dönüştürülmüşse de eski Istanbullular hala eski adını kullanmayı tercih ederler).

Uçaktan kamuflaj elbiseleri giymiş, ellerinde AK 47 tüfekleri bulunan,beşi beyaz, onbeşi zenci 20 kişi indi. Uçakta, kamuflaj kıyafetli  iki beyaz pilota ilaveten Benin milli urbaları  giyinmiş, 50 yaşlarında, gözlüklü bir adam ve  silahlı iki zenci koruma kalmıştı.

İnen 20 kişi koşar adımlarla Havaalanından çıkıp hemen yakındaki Başkente yöneldiler.

…………………..

1970’li yıllardayız. Nijerya’nın o tarihlerdeki başkenti Lagos’ta bulunan Büyükelçiliğimizde görevli tek beyazım (Nijeryanın şimdiki başşehri  AbuJa’dır). Birleşmiş Milletlerin Cenevre Ofisinin o dönemde yayınladığı bir raporda diplomatlar için en berbat, en pis, en tehlikeli, en pahallı, velhasıl en zor  görev yerinin Lagos olduğu belirtilmiş. Dolayısı ile , çok sonra Merkezden yollanan  bir İdari Memur ile (ne gereği varsa) aşçı dışında, atanması planan hiç bir Büyükelçi görev kabul etmediği için kıytırık bir İkinci Katip olarak Sefaretteki tek monşer, pardon, diplomat benim.

O günlerde Lagos’ta, “Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğ’”nun, yani “Economic Community of West African States-ECOWAS” ın iki-üç gün sürecek  Zirve  Toplantısı yapılıyor. Onbeş üyeli Topluluğun Devlet  Başkanlarının Lagos Murtala Muhammed Havaalanındaki karşılama törenlerini siyah beyaz Nijerya Televizyonundan izliyorum. Herkes gelmiş, bir tek Benin Devlet Başkanı Mathieu Kerekou yok. Port Nuvo ile Lagos arası karayolu ile olsa olsa  iki buçuk, bilemediniz üç saat tuttuğu için o da yetişir herhalde diye düşünüyorum.

Derken ekranda  bir alt yazı beliriyor……

………….”Benin’de neler oluyor ?. Birazdan canlı yayına bağlanacağız. Azzz sonra”.

Bir kaç dakika geçmeden, titrek bir kamera ile çekilmiş canlı görüntüler geliyor.

……………..

2.Dünya Savaşını izleyen yıllarda “Sömürgecilik (Kolonyalizm)” yerini “Yeni Sömürgecilik (Neo-Kolonyalizm)”e bıraktı.. Böylece garibim siyahi Afrika ülkeleri sözde bağımsızlıklarına kavuştular, lakin, tüm ekonomik zenginlikler eski sömürgeci ülkelerin elinde kaldı.

Dahomey, asırlar boyu,  önce Portekiz’in, ardından da Fransanın sömürge idaresi altında “inim inim” yaşadı.1960’ta güya bağımsızlığa kavuştu, ama değişen  sadece ismiydi, tüm kaynakları ve ekonomisi eski “Efendilerinin” elindeydi.

Dahomey’i Benin yaptılar. “Eski hamam, eski tas”dı ülkedeki durum. Değişen yönetici “tellaklar”dı Yerli “tellaklar” ülkeyi ayağa kaldıramadılar. İç karışıklıklar, huzursuzluklar yıllarca devam etti.

Taa ki 1972 yılına kadar

1972’de Albay Kerekou darbe ile iktidarı ele geçirdi. Önce rakiplerini tasfiye etti. 

1975 senesinde deyimin tam anlamı ile “Cami duvarına ş’aaptı”.

“Ülkenin resmi adı  Benin Halk Cumhuriyetidir ve Marksist rejime sahip olacaktır” demez mi.

Kimse “Dur yahu, ne oluyor, ne yapıyorsun” diyemeden  petrol başta tüm madenleri ve doğal kaynakları, ülkenin en büyük ihraç gelirini yaratan palmiye yağı üretimi başta olmak  üzere ekonominin tüm stratejik sektörlerini……..

………..millileştirdi.

Canı yanan  çevreler buna bir çare bulmalıydılar..

……………….

Televizyondaki canlı yayını macera filmi seyreder gibi izliyorum..

Kamuflaj elbiseleri giymiş , silahlı 20 adam, mükemmel bir askeri düzen içinde Porto Nuvo sokaklarında ilerliyorlar. Yerli halk “çil yavrusu” misali kaçacak delik arıyor.

Kafilenin başında ilerleyen ve elindeki telsizden grubun komutanı olduğunu düşündüğüm, iri yarı beyaz savaşçı bir büfenin yanında duruyor. Büfeci çocuk korkudan yere çömelmiş, başını ellerinin arasına almış tir tir titriyor. Beyaz savaşçı ile bir şeyler konuşuyorlar ama yayın sesiz olduğundan anlayamıyorum. Beyaz adam, büfeci çocuğun tezgahın altında gösterdiği yerden içi buz dolu bir kova çıkarıyor. Buzların arasında gazlı içecek şişeleri var. Adam şişelerden birini alıyor, kapağını dişleriyle açıyor, kafaya dikiyor.

Sonra arkadaşlarına da ikram ediyor. Kapışıyor adamlar. Ne yapsınlar…hava çok sıcak.

Şaka gibi, değil mi?

Grup büfeden ayrılırken komutan elini cebine atıyor ve çıkardığı bir avuç , muhtemelen CFA bozuk parasını  tezgaha bırakıyor. Büfeci çocuk korkudan ölmediyse herhalde şaşkınlıktan gidecek diye düşünüyorum.

(Ara not:  CFA, Commnaute  Financiere Africaine  yani 8 eski Fransız sömürgesinin bağımsızlıktan sonra oluşturdukları (daha doğrusu, onlar  için oluşturulan) Afrika Ekonomik ve Finansal Birliğinin kullandığı ortak para birimidir).

20 savaşçı Cumhurbaşkanlığı Sarayının (“külliyesi” mi demeliydim acaba?) bulunduğu meydana ulaştıklarında, beklemedikleri bir durumla karşılaşmış  olsalar gerek “zınk” diye duruyorlar.

İki katlı, mütevazi  “külliye yavrusu”nun önünde Benin  ordusunun tüm tankları (yani sadece 2 tank) ile üzerine makineli tüfek yerleştirilmiş üç beş kamyon dizilmiş, namlularını gelenlere yöneltmiş. Ayrıca kum torbalarından yapılmış derme çatma bir siperin arkasında mevzilenmiş Benin askerleri onları bekliyor.

Böyle sürpriz bir karşılama savaşçıların liderini hiç korkutmamış olmalı ki eliyle yanındakilere  saldırı için yayılmalarını işaret ediyor.

Tam saldırı emrini verecekken elindeki telsizi kulağına yaklaştırıyor. Bu arada sağ elini yumruk yaparak kaldırıp adamlarına durmalarının işaret ediyor.

Komutan bir süre telsizi dinledikten sonra yumruk yaptığı elinin işaret parmağı ile havada bir kaç daire çiziyor.

Geri dönüyorlar.

Geldikleri yoldan koşar adımlarla uçaklarına ulaşıyorlar.

….veeee…..

Uçak kısa süre sonra gökyüzünde kayboluyor.

……………….

Çıkarları zarar görem çevreler, Afrika’da daha önce bir çok kere yaptıkları  gibi, ECOWAS Zirve Toplantısına gideceğini  hesapladıkları Benin Devlet Başkanı Kerekou’yu devirmek ve yerine kendi “kuklalarını” (uçakta bekleyen gözlüklü adamı) oturtmak için parayı bastırıp 20 savaşçı tutmuşlar. Ancak kulağına “kar suyu kaçan” /veya kaçırılan, fısıldanan) Kerekou Lagos’a gitmeyince evdeki hesap Porto Nuvo’daki pazara uymamıştı.

“Ben bu filmi gördüm” diyorsunuzdur biliyorum , ama bu film değil gerçekti ve ben onu sinema salonunda değil, Lagos’daki  evimin salonunda televizyonda izledim.

…………………

Peki, kimdi bu  5 beyaz ve 15 zenci savaşçı?

Onu da gelecek yazımda anlatayım desem kızar mısınız bana?

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.