Atiye Keskin (Kubanlı) - Yazar
Köşe Yazarı
Atiye Keskin (Kubanlı) - Yazar
 

Cesaret

Eriştiğimiz her muvaffakiyette cesaretin ve tedbirin rolü büyüktür. Çocuk terbiyesinin en mühim noktalarından biri de onlara cesaret telkin etmektir. Azim, sebat, doğruluk hemen cesareti takip ederler. Fakat cesur insanlar tehlikelerle daha çok karşı karşıya kalırlar. Cesaret, muvaffakiyetin kapısında bekler. Aile içinde, cemiyet hayatında, okul hayatında uğranılan başarısızlıkların çoğunda cesaretsizlik mühim rol oynar. İdare edenlerin cesaretinin daha üstün olması ve kendilerine tâbi olanlara bu cesareti telkin etmesi lâzımdır... Cesaret de bir alışkanlıktır. Çocuklara küçük yaştan itibaren karşılarına çıkacak hadiselere karşı koyabilecek tarzda yetiştirmek, onları kuvvetli yetiştirmektir. Fakat bu his, bir iğne ile ilâcın kanımıza karışıvermesi gibi pek çabuk elde edilemez. Daha küçük yaştan hadiseler karşısında cesur olmaya alışmak lâzımdır. Bu yalnız büyük hadiselerde ve harp meydanlarında değil, gündelik hayatımızda her gün lâzım olan bir histir. Öğretmenlerin talebeler üzerindeki en hayırlı telkinlerinden biri de bilhassa maddi imkânsızlıkların verdiği aşağılık duygusu ile cesaretsiz olan talebeleri hayata hazırlamak ve onlara cesaret telkin etmek olacaktır. Hayatı masmavi gören ve güçlükleri tatmamış çocuklarımıza, geçmiş hayatımızda edindiğimiz tecrübelerimize dayanarak, telkinlerin değerini öğretip, korkularını yenebilecek cesaret telkin etmeliyiz. Her şeyin ifratı nasıl zararlı ise, tedbirle beraber olmayan cesaret de zararlıdır. Çılgın cesaretler, nadir olarak iyi neticeler verir. Bugünkü cemiyetlerin hâli, ve sosyal zorluklar ayni tempo ile giderse, yüz sene sonra belki yaşamak bile bir cesaret meselesi olacaktır. Dünya’nın her yerinde olabilir ama asıl mühim olan bu mağaraları; birçok çocukları ile geceleri aç yatmak mecburiyetinde olan anaların icat etmiş olduğudur. Zira açlıktan kıvranan çocukları mağaralara götürüp: Yarın bize ekmek ve yiyecek gelecek mi? diye bağırıyor ve aç karnına tasavvur ettikleri yiyeceklerin geleceğini aksi sedada işittiklerine inanarak sabaha kadar açlığa dayanmaya gayret ediyorlar. Ertesi gün, karınları yine yarı aç, yarı tok Çinli çocuklar, hayal oyunlar ile yaşayan öylesine acınacak kişilerdir ki.... Bir misyoner papaz, Çin'deki açlık hakkında fazla mübalağa etmiş olabilir mi? bilmiyorum. Ancak (Mau Tse Tung) un 720 milyonluk ülkesinde bir kişinin senede iki sabun aldığı istatistiklerle tespit edilmiştir... Büyük iddialarla yeniliklere girişen Kızıl Çin iç ve dış tehlikelerle karşı karşıyadır. Çin batıya karşı olan mücadelesini Asya ve Afrika’nın fakir milletlerini, ırk ve renk meselelerini basamak yaparak kazanmayı hedef tutmuş görünüyor... Amerika’nın ırk davasına karışmak istemesi de bunun bir neticesidir. Makineleşmek  yönünden üstün bir sür ‘at göstermesine rağmen ziraî istihsal bakımından 1957 yılındaki durumundan ileri olmadığı neşrettiği istatistiklerden anlaşılmıştır. Halbuki nü- fus o tarihten beri yetmiş milyon artmıştır. Bazı batılı sosyologlar komünist rejimin ne demek olduğunu anlamak isteyenleri, bir hafta için Kızıl Çine gönderiniz, bir daha ömür boyunca bu rejimin adını anmayacaklardır. demişlerdir. «Firavunlar devrinde de aç ve sefil, kırbaçla çalışan insanlar muazzam ehramlar yapmışlardır. Modern makinaları kullanarak esir gibi aç yaşayan insanlar midesinin sesini ve makinaların sesini duymaktan; huzur ve saadet duymaya vakit bulabilecekler midir acaba.  
Ekleme Tarihi: 27 Nisan 2024 - Cumartesi

Cesaret

Eriştiğimiz her muvaffakiyette cesaretin ve tedbirin rolü büyüktür. Çocuk terbiyesinin en mühim noktalarından biri de onlara cesaret telkin etmektir. Azim, sebat, doğruluk hemen cesareti takip ederler. Fakat cesur insanlar tehlikelerle daha çok karşı karşıya kalırlar. Cesaret, muvaffakiyetin kapısında bekler. Aile içinde, cemiyet hayatında, okul hayatında uğranılan başarısızlıkların çoğunda cesaretsizlik mühim rol oynar. İdare edenlerin cesaretinin daha üstün olması ve kendilerine tâbi olanlara bu cesareti telkin etmesi lâzımdır...

Cesaret de bir alışkanlıktır. Çocuklara küçük yaştan itibaren karşılarına çıkacak hadiselere karşı koyabilecek tarzda yetiştirmek, onları kuvvetli yetiştirmektir. Fakat bu his, bir iğne ile ilâcın kanımıza karışıvermesi gibi pek çabuk elde edilemez. Daha küçük yaştan hadiseler karşısında cesur olmaya alışmak lâzımdır. Bu yalnız büyük hadiselerde ve harp meydanlarında değil, gündelik hayatımızda her gün lâzım olan bir histir. Öğretmenlerin talebeler üzerindeki en hayırlı telkinlerinden biri de bilhassa maddi imkânsızlıkların verdiği aşağılık duygusu ile cesaretsiz olan talebeleri hayata hazırlamak ve onlara cesaret telkin etmek olacaktır. Hayatı masmavi gören ve güçlükleri tatmamış çocuklarımıza, geçmiş hayatımızda edindiğimiz tecrübelerimize dayanarak, telkinlerin değerini öğretip, korkularını yenebilecek cesaret telkin etmeliyiz.

Her şeyin ifratı nasıl zararlı ise, tedbirle beraber olmayan cesaret de zararlıdır. Çılgın cesaretler, nadir olarak iyi neticeler verir. Bugünkü cemiyetlerin hâli, ve sosyal zorluklar ayni tempo ile giderse, yüz sene sonra belki yaşamak bile bir cesaret meselesi olacaktır.

Dünya’nın her yerinde olabilir ama asıl mühim olan bu mağaraları; birçok çocukları ile geceleri aç yatmak mecburiyetinde olan anaların icat etmiş olduğudur. Zira açlıktan kıvranan çocukları mağaralara götürüp:

Yarın bize ekmek ve yiyecek gelecek mi? diye bağırıyor ve aç karnına tasavvur ettikleri yiyeceklerin geleceğini aksi sedada işittiklerine inanarak sabaha kadar açlığa dayanmaya gayret ediyorlar. Ertesi gün, karınları yine yarı aç, yarı tok Çinli çocuklar, hayal oyunlar ile yaşayan öylesine acınacak kişilerdir ki....

Bir misyoner papaz, Çin'deki açlık hakkında fazla mübalağa etmiş olabilir mi? bilmiyorum. Ancak (Mau Tse Tung) un 720 milyonluk ülkesinde bir kişinin senede iki sabun aldığı istatistiklerle tespit edilmiştir...

Büyük iddialarla yeniliklere girişen Kızıl Çin iç ve dış tehlikelerle karşı karşıyadır.

Çin batıya karşı olan mücadelesini Asya ve Afrika’nın fakir milletlerini, ırk ve renk meselelerini basamak yaparak kazanmayı hedef tutmuş görünüyor... Amerika’nın ırk davasına karışmak istemesi de bunun bir neticesidir.

Makineleşmek  yönünden üstün bir sür ‘at göstermesine rağmen ziraî istihsal bakımından 1957 yılındaki durumundan ileri olmadığı neşrettiği istatistiklerden anlaşılmıştır. Halbuki nü- fus o tarihten beri yetmiş milyon artmıştır. Bazı batılı sosyologlar komünist rejimin ne demek olduğunu anlamak isteyenleri, bir hafta için Kızıl Çine gönderiniz, bir daha ömür boyunca bu rejimin adını anmayacaklardır. demişlerdir.

«Firavunlar devrinde de aç ve sefil, kırbaçla çalışan insanlar muazzam ehramlar yapmışlardır. Modern makinaları kullanarak esir gibi aç yaşayan insanlar midesinin sesini ve makinaların sesini duymaktan; huzur ve saadet duymaya vakit bulabilecekler midir acaba.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.