Adam böyle bağırıyor Anıtkabir’in kapısında:
“Şeriat gelecek. Lanet olsun cumhuriyete!”
Bir başkası, Arapça yazılı yeşil, Şeriat bayrağı açıyor.
Ayrıca ilahiyatçı yazar Yılmaz Çelik, “Geliyor gelmekte olan! Hiçbir güç, hiçbir kuvvet bu gelişi durduramayacaktır. “ diye hilafet paylaşımında bulunuyor.
Yasa, masa dinlemiyorlar… Hak, hukuk tanımıyorlar.
Kanunlarımızda şeriatçılığın, yasak olduğunu bile bile, polislerin, jandarmaların gözünün içine baka baka eylem yapıyorlar.
Bu adamlar bir zamanlar 6. Filoyu kıble yapıp karşısında namaz kılan adamlardır…
Bu adamlar Menemen’de Kubilay’ı kör bağ bıçağı ile boğazlayan adamlardır.
Kimseden korkmuyorlar. Kimseden çekinmiyorlar. Neden korksunlar ki?
Hâkimler, savcılar, adalet, emniyet onların arkasında…
Muhalefet uykuda. Muhalefet ballı maaşını alıp keyfine bakıyor.
Bu cahil şeriatçılar tutuklansalar bile, 2-3 gün yatıp çıkacaklarını çok iyi biliyorlar.
Cumhuriyet tarihi boyunca şeriatçı çeteler tarafından hiç bu kadar kuşatılmamıştık…
Türbanlılar, çarşaflılar, peçeliler kara giysileriyle çevremizi bir kâbus gibi sarmaya devam ediyorlar.
Kentlerimizi, sokaklarımızı, caddelerimizi tanıyamaz olduk…
Aslında bu günlere gelmemize arka çıkan en büyük destekçi bir muhalefet lideriydi. Ne demişti?
“Türkiye’de laikliğin tehlikede olduğunu düşünmüyorum, ben cemaatlere saygılıyım, insanlarımız manevi dünyalarında cemaatlere yakın olabilir. Nurcu da olabilir, Süleymancı da Fethullahçı da… Yeter ki bunu siyasallaştırmasınlar. Manevi dünyayı siyasete alet etmesinler…”
Bre solcu geçinen yandaş adam, bir yerde Nurculuk, Süleymancılık, Fethullahçılık olur da siyaset olmaz mı? Bunu öğrenemedin mi daha?
Bir yerde tarikatlar, cemaatler olur da orada demokrasinin D’sinden söz edilebilir mi?
Cumhuriyetin ilanından bu yana Türkiye ne çektiyse bu akımlardan çekmedi mi, hâlâ da çekmiyor mu?
Fabrikaları, üretim araçlarını ve üretim alanlarını satarak insanları işsizliğe, yoksulluğa bunlar mahkûm etmedi mi?
Sadaka, sabır ekonomisi kurmadılar mı?
Ve şimdi şeriata, İslam Cumhuriyetine giden yolda yeni bir uygulamaya geçtiler:
“Türkiye’yi Araplaştırmak, Atatürk Cumhuriyetinin ve dil devriminin kökünü kazımak…
Günümüzde koca koca adamlar çıkmış Arapçanın “Kutsallığından” söz ediyorlar. Arapça kutsal da Türkçe kutsal değil mi? Tüm diller kendi vatanlarında elbette kutsaldır.
Muhalefet vekillerine son bir sözüm var: İktidar milletvekilleri ile gülüşmeyi, şakalaşmayı bırakın da cumhuriyeti ve laikliği kurtarmaya çalışın.
Şeriat gelince, oturduğunuz o rahat koltukları da bulamayacaksınız. Siyasal İslamcılar, Mussolini gibi biraz güçlenince partilerinizi de kapatabilirler...
Anayasayı dinlemeyen, partileri dinler mi?