Atiye Keskin (Kubanlı) - Yazar
Köşe Yazarı
Atiye Keskin (Kubanlı) - Yazar
 

Arif Kime Derler

Arif Arapça irfan kökünden gelen bir kelimedir. Bilen, bilgi sahibi anlamına gelir. Tasavvufta arif, hakkı ve onun yolunu idrak etmiş kişi anlamındadır. Bayram dolayısıyla Konya dolaylarından Hz. Mevlana aşıklısı bir grup misafirim vardı. Sanat abidelerini, camileri gezdirdim. Kendilerini bu gezilerinden memnun etmeye çalıştım. Gerçekten arif kişilerdi. Sözleri, davranışları, düşünceleri bencil zelzelelerden kurtulmuş havasındaydı. Daha sonra oturup gezdikleri, gördükleri yerlerin bir tartısını da yaptılar. İçlerinden biri dedi ki: -Camiler çok bakımsız, etrafları binalarla sıkışmış. Bahçeleri kirli, tuvaletleri berbat!...Ne yazık ki politika didişmeleri ve masa başından idare felsefesi Diyanete kadar girdi…. Herkes birbirini karalamakla, suçu birbirine yüklemekle meşgul. İşleri yerine gidip yerinde takip etmek akıllarına gelmiyor… Halbuki işlerin yürümesi arif kişilerin idaresinde olur. Arif kişi odur ki bütün aşırı akımlardan, şöhret ve aferin gailesinden kendini kurtarıp işini, sorumluluğunu bilendir… Böylece konu, arif kime derler fikri üzerine döküldü. Her birisi bu konuda uzun uzun açıklamalar yaptılar. En sonunda da birer güzel ifade ile konuyu bağladılar. En yaşlısı dedi ki: -Arif sevgi yönünden güçlü kimsedir. Her şeye, her işe, her kimseye sevgi ile bakar. Çünkü hakkın sevgisinin her şeyi kuşattığının idraki içindedir. Bir akrebe bile bakarken ondaki yapının sanatlarını görür. Sevgisi olan çalıştığı her yerde kusurları onarıcı ve yapıcı bir zihniyette bulunur. Neme lazım felsefesi ondan çok uzaktadır. İlgilerin en güzeli sevgidir. Misafir bilginlerden biri aynı zamanda bu konularda görevli bir kimseydi. O da konuyu çalışmak yönünden açıkladı: -Arif kişi çalışkandır. Zamanını değerlendirir, aldığı aylığın her kuruşunu hak etmek ister. Kainatın yapısının durmadan çalıştığını ve yenilendiğini gören bir iç alemi vardır. Kainatın devamlı bir oluş halinde olmasını kendisine yön bilir. Tembelliğin hakka ve bu oluşa isyan olduğunun idraki içindedir. Kendisi için, ailesi için, milleti ve insanlık için çalışması mutluluğunun temelidir. Dördüncü bilgin dedi ki: -Arif kimse odur ki kendini hislerinin çamuru olan kin, öfke, hırstan kurtarmıştır. Her şeyi yerli yerine koyan bir ilahi düzeni idrak etmiştir. Kendini bu ilahi düzenin sahibine teslim etmiştir. Hali ve dili bu teslimiyetten sonra sakin bir kişiliğe bürünür… İnsanlar bir kimseden memnun kalınca çoğunlukla “Allah razı olsun” derler. Amma…Mesele Rabbin kuldan razı olması değil, kulun haktan ve onun işlerinden razı olmasıdır…Böyle bir kimse isyandan uzak, akılla yol arayıp yürür. Önüne çıkan engelleri sabır ve çalışma ile kaldırmaya çalışır. Ruhu derin bir rıza içinde olan insanın ayrı bir rahatlığı vardır. Sabır ona daha güçlü haller kazandırır. Hamlar olgunlaşır, sertler yumuşar, dalgalar sert kıyıları yavaş yavaş kumsal haline getirir. Arif bu gerçekleri gören kişidir. Her olan bir hikmete bağlı olduğu idraki ile insanlık yolunda yükselir, yükselir. Beşinci bilgin bu söylenenleri “Eyvallah…!” diyerek sözlerine başladı: Evrenin oluşunda insanı diğer yaratılmıştan üstün kılan üç özellik vardır. Merhamet, adalet ve sorumluluk. Kişi merhametle adaleti denk tutabildiğince ariflerden olur. Ne zalime fırsat verir, ne zavallıyı ezdirir. Gerçekten bütün hayatının, aklının varlığının sorumluluğunu taşıdığını ve bunlardan hesap vereceğini bilecek güçtedir. Ne mutlu arif kişilerin idaresine düşen ülkelere. Bugün yirminci asrın teknik bilgisi çok incelere inebilmiştir. X ışınlarını, mor ötesi ışınlarını bulmuştur. Ama benliğini gerçek anlamda bulamadığı için daha nice zaman savaşlar, yakıp yıkmalar, birbirlerine düşman olmalar devam edecektir. Onun için Kur’an-ı Kerim her şeyde bilgiyi öne almış ve arif insana büyük değer vermiştir.
Ekleme Tarihi: 26 Ocak 2024 - Cuma

Arif Kime Derler

Arif Arapça irfan kökünden gelen bir kelimedir. Bilen, bilgi sahibi anlamına gelir. Tasavvufta arif, hakkı ve onun yolunu idrak etmiş kişi anlamındadır.

Bayram dolayısıyla Konya dolaylarından Hz. Mevlana aşıklısı bir grup misafirim vardı. Sanat abidelerini, camileri gezdirdim. Kendilerini bu gezilerinden memnun etmeye çalıştım. Gerçekten arif kişilerdi. Sözleri, davranışları, düşünceleri bencil zelzelelerden kurtulmuş havasındaydı. Daha sonra oturup gezdikleri, gördükleri yerlerin bir tartısını da yaptılar. İçlerinden biri dedi ki:

-Camiler çok bakımsız, etrafları binalarla sıkışmış. Bahçeleri kirli, tuvaletleri berbat!...Ne yazık ki politika didişmeleri ve masa başından idare felsefesi Diyanete kadar girdi…. Herkes birbirini karalamakla, suçu birbirine yüklemekle meşgul. İşleri yerine gidip yerinde takip etmek akıllarına gelmiyor… Halbuki işlerin yürümesi arif kişilerin idaresinde olur. Arif kişi odur ki bütün aşırı akımlardan, şöhret ve aferin gailesinden kendini kurtarıp işini, sorumluluğunu bilendir…

Böylece konu, arif kime derler fikri üzerine döküldü. Her birisi bu konuda uzun uzun açıklamalar yaptılar. En sonunda da birer güzel ifade ile konuyu bağladılar.

En yaşlısı dedi ki:

-Arif sevgi yönünden güçlü kimsedir. Her şeye, her işe, her kimseye sevgi ile bakar. Çünkü hakkın sevgisinin her şeyi kuşattığının idraki içindedir. Bir akrebe bile bakarken ondaki yapının sanatlarını görür. Sevgisi olan çalıştığı her yerde kusurları onarıcı ve yapıcı bir zihniyette bulunur. Neme lazım felsefesi ondan çok uzaktadır. İlgilerin en güzeli sevgidir.

Misafir bilginlerden biri aynı zamanda bu konularda görevli bir kimseydi. O da konuyu çalışmak yönünden açıkladı:

-Arif kişi çalışkandır. Zamanını değerlendirir, aldığı aylığın her kuruşunu hak etmek ister. Kainatın yapısının durmadan çalıştığını ve yenilendiğini gören bir iç alemi vardır. Kainatın devamlı bir oluş halinde olmasını kendisine yön bilir. Tembelliğin hakka ve bu oluşa isyan olduğunun idraki içindedir. Kendisi için, ailesi için, milleti ve insanlık için çalışması mutluluğunun temelidir.

Dördüncü bilgin dedi ki:

-Arif kimse odur ki kendini hislerinin çamuru olan kin, öfke, hırstan kurtarmıştır. Her şeyi yerli yerine koyan bir ilahi düzeni idrak etmiştir. Kendini bu ilahi düzenin sahibine teslim etmiştir. Hali ve dili bu teslimiyetten sonra sakin bir kişiliğe bürünür…

İnsanlar bir kimseden memnun kalınca çoğunlukla “Allah razı olsun” derler. Amma…Mesele Rabbin kuldan razı olması değil, kulun haktan ve onun işlerinden razı olmasıdır…Böyle bir kimse isyandan uzak, akılla yol arayıp yürür. Önüne çıkan engelleri sabır ve çalışma ile kaldırmaya çalışır. Ruhu derin bir rıza içinde olan insanın ayrı bir rahatlığı vardır. Sabır ona daha güçlü haller kazandırır. Hamlar olgunlaşır, sertler yumuşar, dalgalar sert kıyıları yavaş yavaş kumsal haline getirir. Arif bu gerçekleri gören kişidir. Her olan bir hikmete bağlı olduğu idraki ile insanlık yolunda yükselir, yükselir.

Beşinci bilgin bu söylenenleri “Eyvallah…!” diyerek sözlerine başladı:

Evrenin oluşunda insanı diğer yaratılmıştan üstün kılan üç özellik vardır. Merhamet, adalet ve sorumluluk. Kişi merhametle adaleti denk tutabildiğince ariflerden olur. Ne zalime fırsat verir, ne zavallıyı ezdirir. Gerçekten bütün hayatının, aklının varlığının sorumluluğunu taşıdığını ve bunlardan hesap vereceğini bilecek güçtedir. Ne mutlu arif kişilerin idaresine düşen ülkelere.

Bugün yirminci asrın teknik bilgisi çok incelere inebilmiştir. X ışınlarını, mor ötesi ışınlarını bulmuştur. Ama benliğini gerçek anlamda bulamadığı için daha nice zaman savaşlar, yakıp yıkmalar, birbirlerine düşman olmalar devam edecektir. Onun için Kur’an-ı Kerim her şeyde bilgiyi öne almış ve arif insana büyük değer vermiştir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.