2000 yılına kadar Almanya Vatandaşlık Hukuku’nda 22 Temmuz 1913 tarihli
İmparatorluk ve Devlet Tabiiyeti Yasası (Reichs-und
Staatsangehörigkeitsgesetz- RuStAG) temel alınıyordu. Bu çerçevede,
Alman vatandaşı olmak soy bağı/nesep ilkesine (jure sanguinis)
dayanmakta ve Almanya içinde ya da dışında Alman bir anne veya babadan
dünyaya gelen çocuklar doğumla vatandaşlık hakkı kazanarak Alman
vatandaşı olmaktaydı. Bununla birlikte, bu yasa Alman vatandaşlığını
sonradan kazanmış olan yabancıların çifte vatandaşlık hakkına sahip
olmalarına da imkân tanıyordu. 1 Ocak 2000 tarihinde vatandaşlık
hukukunda reforma gidilmiş ve yeni Almanya Vatandaşlık Yasası
(Staatsangehörigkeitsgesetz- StAG) yürürlüğe girmiştir. 2005 tarihinde
Göç Kanunu (Zuwanderungsgesetz-ZuwandG) yürürlüğe girmiş; yürürlükteki
İkamet Kanunu (Aufenthaltsgesetz) Göç Kanunu ile bütünleştirilmiş ve
Yabancılar Kanunu (Ausländergesetz) yürürlükten kaldırılmıştır. Yabancı
statüsündeki kişilerin vatandaşlığa alınma şartları da Vatandaşlık
Kanunu’na aktarılmıştır.
Almanya Vatandaşlık Yasası- StAG, vatandaşlığı genel olarak bir kişinin
tüm hak ve yükümlülüklerle birlikte Almanya Federal Cumhuriyeti’ne bağlı
olması şeklinde ifade etmektedir. Tüm Alman vatandaşları aynı zamanda
Avrupa Birliği’nin İşleyişine Dair Anlaşma çerçevesinde Avrupa Birliği
(AB) vatandaşıdır.
19 Ocak 2024 tarihinde Federal Meclis’te kabul edilen Vatandaşlık
Yasasının Modernizasyonu Yasası (Gesetz zur Modernisierung des
Staatsangehörigkeitsrecht), 17 maddeden oluşan Birleşmiş Milletler
Sürdürülebilir Kalkınma 2030 Hedefleri dikkate alınarak hazırlanmıştır.
Bu yasa 27.06.2024 tarihi itibarıyla yürürlülüğe girmiştir. Bu yasa
eşitsizlikleri azaltmayı ve planlı/iyi yönetilen göç politikaları
uygulamayı temel almaktadır. Buna göre, Alman vatandaşlığı alabilmek
için ikamet süresi, ileri düzeyde Almanca bilgisi ve ekonomik özgürlük
kanıtı, insan onurunun güvencesi ve özgürlükçü demokratik düzene
bağlılık şartları gerekmektedir. Kadın erkek eşitliğine aykırılık, çok
eşlilik, antisemitizm ve ırkçılık gibi eğilimler ile bu eğilimler
neticesinde ceza alınmış olması da Alman vatandaşlığı almanın önündeki
engeller arasında yerini almıştır.
Kalıcı ikamet ile başarılı bir entegrasyon hedefleyen, çok ulusluluğu
benimseyen ve bir göçmen ülkesinin gereksinimlerini karşılamayı
amaçlayan bu yeni yasa tasarısı, vatandaşlığa geçişi kolaylaştırarak
çifte ve çoklu vatandaşlığın önünü açmaktadır.
Demografik açıdan ise 23,8 milyonu göçmen kökenli olmak üzere 84,6
milyon nüfusa sahip olan Almanya’da 50 yaş ve üzeri toplam nüfus
12.770.104 olup bu nüfusun toplam nüfusa oranı %16 civarındadır.
Almanya hükümetinin son yıllarda düzenli göçü teşvik edici
uygulamalarına yakından şahidiz. 2015 yılında eski Şansölye Angela
Merkel Almanya’nın bir göçmen ülkesi olduğunu belirtmesi önemli bir
göstergedir. Geçtiğimiz yıl Kalifiye İş Gücü Göçünü Geliştirme Yasasını
kabul eden Almanya, nitelikli iş gücünü ülkeye çekmek için sık sık
uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmektedir. Bunun sebepleri
düşünüldüğünde iki faktör ön plana çıkmaktadır: ekonomi ve demografi.
Almanya’da ekonomik ve demografik açılardan son 20 yıldır değişiklikler
gözlenmekte; ekonomik açıdan AB’nin lokomotifi konumunda olan ve cari
fazla veren Almanya giderek bu özelliğini kaybetmektedir. Bunun
farkında olan ülke otoritesi ve Şansölye Olaf Scholz: "Yeni vatandaşlık
yasasıyla, onlarca yıldır Almanya'da yaşayan ve çalışan, burada, kendi
evinde olan, yasalarımıza uyan herkese şunu söylüyoruz: Siz Almanya'ya
aitsiniz!" şeklinde duyurmuştur. Bu Almanya´nın geleceginde; ülkedeki ve
yeni gelecek göçmen toplumun önemini arttırmıştır.
En nihayetinde vatandaşlık hem devlete hem topluma aidiyeti pekiştiren
ve devlet ile bireyler arasındaki ilişkileri güçlü bir zemine taşıyan
bir bağdır. Çifte/çoklu vatandaş olmayı tercih eden Almanya’da yerleşik
Türk vatandaşları hem Almanya hükümeti ve toplumu hem de Türkiye ve Türk
toplumu açısından eşit haklara sahip olarak aidiyetlerini
pekiştirebileceklerdir.
Erdal Tekin
Köln / Almanya