Kurultay 5 Kasım cumartesi gününü pazara bağlayan gece bitmiştir. Yapılan ilk değişim böylece gerçekleşmiştir. Dolayısıyla CHP'nde bazıları tarafından beğenilmeyen üyenin seçtiği delegelerle, ilçelerde, illerde ve Genel Merkezde önemli yer değişiklikleri seçim yoluyla gerçekleşebilmiştir. Kuşkusuz burada Mayıs ayındaki seçimlerde yaşanan sürecin büyük payı vardır.
6-7 Kasım da yaşananlar ise aynı anlayıştan yetişmiş unsurların pek farklı bir noktaya gelmeyeceklerini göstermiştir. Başkan ve Adamları sisteminden vazgeçmeden, CHP olmayacağını anlayamayan kurmaylarla başarının kazanılamayacağı ortadadır. Bunun kişilerle ilgili olmadığı, öncelikli olarak siyasi, kurumsal çizgi ve örgüt yapısıyla ile doğrudan bağlantılı olduğu ortadadır. Zaten Başkan ve Adamları sisteminde üyelerin, kadroların nitelikli olup olmaması önemli değil, biat etmesi önemlidir. Dolayısıyla uzun zamandır partinin kendi kadrolarını kurumsal kimliğine uygun bir biçimde aşağıdan yukarı yenilemesi mümkün olmamıştır. Kuşkusuz bu durum kurumsal kimliği ciddi biçimde zafiyete uğratırken, keyfiliğin doğallaşmasına da yol açmıştır.
Eğer ortada bir sorun varsa buna doğru bir teşhis koymadan çözüm bulmak söz konusu olamaz. Bunlardan birincisi partinin örgütlü olduğu düşünülürken aslında olmadığıdır. Çünkü örgütlü olmak, kolektif bir çalışmanın organize olarak hedeflere, amaçlara yönelik olarak yapılması demektir. Buda herkesin kafasına göre hareket etmesi yerine aşağıdan gelen bilgi, öneri ve taleplerin yukarda sentezi yapılarak tekrar aşağıya dönmesi ve uygulanmasıyla olur. Demokrasinin varlığını oluşturan söz konusu süreç olmadan demokratik bir parti yeşermez. Dolayısıyla bugünkü süreçte yapılanlar, demokrasi kültürünü yok etmekten başka bir işe yaramaz. Zaten tüzük kurultayının ertelenmesi parti içi demokrasi konusuna sıcak bakılmadığının da önemli bir göstergesidir. Bu noktada, parti zaten CHP olmaktan uzaklaşır. Kaldı Ki, siyasi iktidar ve yandaşlarının istediği CHP'nin sıradan bir seçim partisi haline getirilmesidir..
O zaman, bugün itibarı ile en azından hasarı azaltmak için ittifak çabaları ile uğraşacağınıza öncelikli olarak parti örgütü, üyeleri ve seçmeniyle helalleşin! Sonrada var olduğu söylenen kurmaylara aşağıda düzenli bir ordu olmadığını hatırlatın. Rütbelilere de emir vermeden önce kime ve nereye gönderdiklerini hiç düşünmüşler mi diye sorun. Oysa Atatürk Kurtuluş savaşını yaparken hem çeşitli silahlı grupçukları hem de Kuvayi-Milliyeyi düşmanı ve ayaklanmaları durdurmak amacıyla vatan sathına sürmüş ancak Kurtuluş Savaşının düzenli ordu ile sonuçlandırılacağını bildiği için tüm baskılara karşın onu oluşturmadan nihai saldırıyı yani büyük taarruzu olması gereken zamana bırakmıştır. Sonuç olarak derlenip toparlanma ve yeniden ayağa kalkma koşulları oluşmadan kısmi başarılar olabilir ama gerisi bugünkü koşullarda elde edilmesi zor bir hedeftir. O nedenle şu anda partiyi idare edenlerin belediyeleri zaman yok gerekçesiyle bir an önce paylaştırma doğrultusunda hareket etmeleri, söz konusu uygulamaları yetersiz verilerle ve örgütün katılımını yok sayarak yapmaları yukarıya güveni soru işaretli haline getirme aşamasındadır. Dolayısıyla, oluşan ve özellikle belediye meclisi üyelikleri gündeme geldiğinde oluşacak tepkileri ortadan kaldırma çabasına girmek yerine süratle var olan eksiklerin tamamlanmasına öncelik vermeleri en doğru ve gerekli hamledir. Temennim insanların beklentilerine yanıt ve güven verecek adımların mümkün olduğu kadar atılabilmesidir. Aksi takdirde bu karmaşık ortamda parti tabanının ayağa kaldırılması çok zor bir noktaya gelecektir.