Ali Eralp - Eğitimci-Araştırmacı-Yazar
Köşe Yazarı
Ali Eralp - Eğitimci-Araştırmacı-Yazar
 

KİM KİMİ YUMUŞATIYOR

23 yıldan beri bu ülke, her çeşit acıyı, her türden umutsuzluğu tattı… Halkımız, ülke ormanlarının, ülke topraklarının, derelerin, tepelerin, madenlerin yağmalanmasını gördü. Hem de yaşayarak, canlı canlı… Özellikle zeytin ağaçlarının kökünü kuruttular… Atatürkçülüğün, cumhuriyetin, laikliğin kökünü kuruttular. Bu nedenle devlet adamlarını, bakanları suçlayanlar, eleştirenler kulaklarından tutulup, hapishanelere atıldılar. Halkımız, iktidarın elinde yargının, bir kurşun asker gibi görev yaptığını, paspas gibi çiğnendiğini gördü… Hem de yaşayarak, canlı canlı… “Ben ekonomistim”, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” diyen bir cumhurbaşkanının yönetiminde insanlarımız bir felaket yaşadı. Sosyal ve ekonomik deprem geçirdi. Ülke tuzla buz oldu. Meclis işlevini yitirdi. Meclis tek adama bağlandı. Tek adam ne dediyse o oldu. Her gün, her hafta fiyat artışları yaşandı. Çöplüklerden atılmış meyve sebze toplayanlar çoğaldı… Halk aç, susuz kaldı. Et, ekmek kuyruklarında ömür tüketti. Dövüldü, sövüldü. Bozuk düzeni protesto etmek isteyen işçi, emekçi yine Taksim’e sokulmadı. Muhalefet, meclis, milletvekilleri ve sendikalar pişkin pişkin, olup biteni seyrettiler. Sonra da herkesin afişleri, bayrakları, pankartları alıp meydanlardan çıkmalarını emrettiler. Oysa Özgür Özel söz vermişti. Demişti ki “Ben Türkiye’nin birinci partisiyim, AKP’nin yasağını deler Taksim’e çıkarım.” Milyonlarca CHP’liye, sendikalara ve demokratik kitle örgütlerine “Hedef Taksim” demişti. Bu sözünü tutmadı ama “ORTAMI YUMUŞATMA” sözünü tutmak için koşa koşa AKP ve MHP merkezlerine gitti. Boş koltuğun karşısında, Cumhurbaşkanı ile tam 1,5 saat sohbet etti.  Onunla görüşmeye o kadar hevesliydi ki yandaş, iktidarı destekleyen gazeteler bile ondan övgüyle söz ettiler. Hele bir sözü vardı ki Sabah onu manşete çıkardı: Özel demişti ki: “Makama saygıdan asla taviz yok. Sayın Cumhurbaşkanı’ndan randevu isteyeceğim. Nerede randevu verirse orada görüşeceğim. Ben milletin göreve getirdiği bir insanı yok sayarsam bu doğru bir şey değil.” Peki, halkı, Atatürk devrimlerini, laikliği, cumhuriyeti yok sayan, tarikatlarla, cemaatlerle, HÜDA PAR’LA işbirliği yapan bir iktidarla müzakere yapmak doğru bir şey mi? Buradan şu sonuca vardık: Yıkılan, tökezleyen sağ iktidarların imdadına her zaman olduğu gibi yine CHP koştu. Ayağına kadar giderek, elinden tuttu, kaldırdı. Ekonomik yıkımın verdiği bıkkınlık, eziklik; açlık ve sefaletin dayanılmaz gücü, partideki değişim çabaları; haksızlık, hukuksuzluk, şiddet ve baskı; mültecilere duyulan nefret, CHP’yi birinci parti yaptı. Ama gördük ki yönetimde değişen bir şey yok. Eski tas, eski hamam… Daha önceki CHP genel başkanlarının çizdiği yol haritası yeni yönetimde de aynen takip edilmektedir. Partiyi sağa çekme çabaları ile sağ kitleleri kazanma hevesi tüm çekiciliği ile sürmektedir. Yani kontrollü muhalefet yine işbaşındadır… Şimdi burada sormak gerekiyor: Kim kimi yumuşatıyor; CHP, AKP’Yİ mi, yoksa AKP CHP’Yİ mi? Bence AKP, CHP’Yİ yumuşatıyor. Artık biz biliyoruz ki ne zaman, AKP’nin ve Erdoğan’ın başı sıkışsa, halkı uyutmak, dikkatini başka yöne çevirmek için mutlaka yeni formüller buluyor, yeni girişimler yapıyor. Günümüzde de AKP, “YUMUŞAMA” kurtarıcısına sarıldı şimdi. Ne kadar barışsever olduğunu kitlelere göstermek; açlığı yoksulluğu unutturmak istedi. Özgür Özel ve CHP de ona arka çıktı. Bakalım, CHP’nin yabancı partilerden aldığı iğreti, ödünç oylar ona nereye, ne zamana kadar destek verecek, çöplüklerden meyve sebze atıkları toplayanlar CHP’nin bu girişiminden sonra nereye, ne zamana kadar onun arkasında duracak? SON SÖZÜM: Umutları, halkın size duyduğu güveni yok etmeyin. Adam gibi mücadele edin.      
Ekleme Tarihi: 11 Mayıs 2024 - Cumartesi

KİM KİMİ YUMUŞATIYOR

23 yıldan beri bu ülke, her çeşit acıyı, her türden umutsuzluğu tattı…

Halkımız, ülke ormanlarının, ülke topraklarının, derelerin, tepelerin, madenlerin yağmalanmasını gördü. Hem de yaşayarak, canlı canlı… Özellikle zeytin ağaçlarının kökünü kuruttular…

Atatürkçülüğün, cumhuriyetin, laikliğin kökünü kuruttular.

Bu nedenle devlet adamlarını, bakanları suçlayanlar, eleştirenler kulaklarından tutulup, hapishanelere atıldılar. Halkımız, iktidarın elinde yargının, bir kurşun asker gibi görev yaptığını, paspas gibi çiğnendiğini gördü… Hem de yaşayarak, canlı canlı…

“Ben ekonomistim”, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” diyen bir cumhurbaşkanının yönetiminde insanlarımız bir felaket yaşadı. Sosyal ve ekonomik deprem geçirdi. Ülke tuzla buz oldu.

Meclis işlevini yitirdi. Meclis tek adama bağlandı. Tek adam ne dediyse o oldu.

Her gün, her hafta fiyat artışları yaşandı. Çöplüklerden atılmış meyve sebze toplayanlar çoğaldı…

Halk aç, susuz kaldı. Et, ekmek kuyruklarında ömür tüketti.

Dövüldü, sövüldü. Bozuk düzeni protesto etmek isteyen işçi, emekçi yine Taksim’e sokulmadı. Muhalefet, meclis, milletvekilleri ve sendikalar pişkin pişkin, olup biteni seyrettiler.

Sonra da herkesin afişleri, bayrakları, pankartları alıp meydanlardan çıkmalarını emrettiler.

Oysa Özgür Özel söz vermişti. Demişti ki “Ben Türkiye’nin birinci partisiyim, AKP’nin yasağını deler Taksim’e çıkarım.” Milyonlarca CHP’liye, sendikalara ve demokratik kitle örgütlerine “Hedef Taksim” demişti.

Bu sözünü tutmadı ama “ORTAMI YUMUŞATMA” sözünü tutmak için koşa koşa AKP ve MHP merkezlerine gitti. Boş koltuğun karşısında, Cumhurbaşkanı ile tam 1,5 saat sohbet etti.

 Onunla görüşmeye o kadar hevesliydi ki yandaş, iktidarı destekleyen gazeteler bile ondan övgüyle söz ettiler. Hele bir sözü vardı ki Sabah onu manşete çıkardı: Özel demişti ki:

“Makama saygıdan asla taviz yok. Sayın Cumhurbaşkanı’ndan randevu isteyeceğim. Nerede randevu verirse orada görüşeceğim. Ben milletin göreve getirdiği bir insanı yok sayarsam bu doğru bir şey değil.”

Peki, halkı, Atatürk devrimlerini, laikliği, cumhuriyeti yok sayan, tarikatlarla, cemaatlerle, HÜDA PAR’LA işbirliği yapan bir iktidarla müzakere yapmak doğru bir şey mi?

Buradan şu sonuca vardık: Yıkılan, tökezleyen sağ iktidarların imdadına her zaman olduğu gibi yine CHP koştu. Ayağına kadar giderek, elinden tuttu, kaldırdı.

Ekonomik yıkımın verdiği bıkkınlık, eziklik; açlık ve sefaletin dayanılmaz gücü, partideki değişim çabaları; haksızlık, hukuksuzluk, şiddet ve baskı; mültecilere duyulan nefret, CHP’yi birinci parti yaptı.

Ama gördük ki yönetimde değişen bir şey yok. Eski tas, eski hamam…

Daha önceki CHP genel başkanlarının çizdiği yol haritası yeni yönetimde de aynen takip edilmektedir. Partiyi sağa çekme çabaları ile sağ kitleleri kazanma hevesi tüm çekiciliği ile sürmektedir. Yani kontrollü muhalefet yine işbaşındadır…

Şimdi burada sormak gerekiyor: Kim kimi yumuşatıyor; CHP, AKP’Yİ mi, yoksa AKP CHP’Yİ mi? Bence AKP, CHP’Yİ yumuşatıyor.

Artık biz biliyoruz ki ne zaman, AKP’nin ve Erdoğan’ın başı sıkışsa, halkı uyutmak, dikkatini başka yöne çevirmek için mutlaka yeni formüller buluyor, yeni girişimler yapıyor.

Günümüzde de AKP, “YUMUŞAMA” kurtarıcısına sarıldı şimdi. Ne kadar barışsever olduğunu kitlelere göstermek; açlığı yoksulluğu unutturmak istedi. Özgür Özel ve CHP de ona arka çıktı.

Bakalım, CHP’nin yabancı partilerden aldığı iğreti, ödünç oylar ona nereye, ne zamana kadar destek verecek, çöplüklerden meyve sebze atıkları toplayanlar CHP’nin bu girişiminden sonra nereye, ne zamana kadar onun arkasında duracak?

SON SÖZÜM: Umutları, halkın size duyduğu güveni yok etmeyin. Adam gibi mücadele edin.

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.