Batur İLTER - ADD Kadıköy E. Bşk.
Köşe Yazarı
Batur İLTER - ADD Kadıköy E. Bşk.
 

Birlikte Yaşama İradesi

         Atatürk'ün toplum projesi ve ilkelerinin temelinde birlikte yaşama iradesi vardır. Bu da Türkiye Cumhuriyeti'nin içerden, dışardan tüm saldırılara karşı yüzüncü yılına ulaşmasını sağlayan önemli faktörlerden biridir. Kuşkusuz, bu doğuştan elde edilen kimliklere değil toplumsal yaşamda öğrenilen ve kazanılan ortak kimliklere öncelik vererek insanca ve hakça bir düzende hayatı sürdürme tercihi ve istemidir.          Bu kadar güçlü olanaklara, insan potansiyeline ve doğal kaynaklara sahip bir ülkenin, şu andaki durumu ne yazık ki içler acısıdır. Durumun en önemli nedenlerinden biri içerden ve dışardan yalnızca güç elde etmek için tezgahlanan,  bir çok konuda toplumu ayrıştırma, kutuplaştırma çabalarıdır. Gücü tek elde tutmanın, en çok kullanılan alanı ise din ve etnik kökendir. Sözkonusu alanda çalışan din ve etnik köken tüccarlarının hedefi, refah ve huzur içerisinde yaşayan bir ülke değil yalnızca kendilerinin hükmettiği bir biat ülkesidir. O nedenle,  iktidarın politikası ortada olduğuna göre muhalefetin, Cumhuriyetin temel yaklaşımına sahip çıkması gerekir. Kuşkusuz bu görev öncelikli olarak kurucu parti olan CHP'nindir. Kaçınılmaz olan, halkı birlikte yaşama iradesi etrafında toplayabilmektir. Zaten Halk Partisi demek kitle partisi demektir. Ancak bu her görüşten insanın partide yer alması. yönetimlerde bulunması anlamına gelmez. Söz konusu tanım, halkın içerisindeki değişik katmanların, kuruluş temeli çerçevesinde örgütlenerek partide yer alması demektir. Doğal olarak bu birlikteliği ayakta tutacak, topluma örnek olacak şey de parti içi demokrasinin katılımcı bir biçimde var olması ve uygulanabilmesidir. Kaldı ki toplumda oluşan bu tür örgütlenmelerin hem varlığı hem de  partiye katılımı 1974-77’lerde olduğu gibi Halk İktidarına ulaşma yönünde, bir gelişme, büyüme ve kitleselleşme anlamına gelecektir. İşte Demokratik Sol'un yaklaşımı budur. Kuşkusuz burada önemli olan CHP çizgisinin gerçek haliyle göz önüne çıkması ve kararlılıkla arkasında durulmasıdır. Ne yazık ki bugünkü yönetim anlayışı ve mevcut kadrolarının yapısı bu ağırlığı taşıyacak durumda değildir.Yapılan günlük politika dışında, partinin siyasi çizgisi, partinin geçmişi, gelenekleri, yakın tarihi, partinin içerde ve dışarda örgütlenmesi, kurumsal kimliği,partinin anayasası olması gereken tüzük konularında var olan yetersizlik ve ilgisizlik,  tüm uygun koşullara karşın partinin patinaj yapmasını kaçınılmaz hale getirmektedir. Dolayısıyla CHP tabanının ve seçmeninin seferber olması da mümkün olmamaktadır. Demokrasiye geçişten sonra yaşanan 1957 ve 1974-1977 süreçleri partinin siyasi çizgisini öne çıkararak, halkla bütünleştiği ve başarılı olduğu dönemlerdir. Ayrıca toplumsal aydınlanmaya, bilinçlenmeye ve özgürleşmeye alanlar yarattığı bir süreçtir. O dönemin en çağdaş ve demokrasiye yatkın anayasalarından biri olan 1961 Anayasası, en önemli maddelerinin çoğunu CHP seçim beyannamesinden almıştır. Ama darbe sürecindeki hataların haksız bir biçimde  partiye fatura edilmesi, seçimi kazanması kaçınılmaz olan durumu belli ölçülerde tersine etkilemiştir.Bütün bunlara karşın  Anayasa Mahkemesi, işçi hakları gibi önemli konular yaşama geçirilmiştir. Ortanın Solundan, Demokratik Sola gelinen süreçte 1974-1977 başarısını elde ederken, yukarıda kaydedlen dönemlerin etkisiyle de siyasi çizgi kaçınılmaz olarak ön plana gelmiştir. O nedenle, söz konusu ortamda parti içerisinde ana çerçevenin etrafında oluşan değişik düşüncelerden var olan ekipleşmeler ve kişisel taleplerin ve hırsların ya da karşıtlıkların sonucu hizipler de oluşmuştur. Ancak bunların hepsi siyasal görünümde ortaya çıkmak zorunda kalmışlardır.   1960 sürecindeki İlk Hedefler beyannamesi 1961 Anayasasının oluşturulmasında önemli bir katkı metni olmuştur. 1973 Ak Günlere beyannamesi ise halkın taleplerinin en çok yansıtıldığı bir sürecin sunumudur. Beyannameye göre.kamu yararı özel çıkarların üstünde tutulacaktır. Ülkenin kaynakları öncelikli olarak halkın ihtiyaçlarına göre kullanılacaktır. Kırsalda demokratik bir biçimde oluşturulacak kooperatiflerle üretim, tüketim, kredi ve pazarlama aşamaları örgütlenecek ve Köy Kentlerle birlikte koordinasyon sağlanacak, iç ve dış ticarete doğrudan katılınabilecektir. Eğer Köy kentler projesi sürdürülebilseydi, en azından yaşanan deprem sürecinde köyler çaresiz kalmaz, yerinde örgütlü bir müdahale olanağı sağlanabilirdi. Toprak işleyenin,  su kullananın ilkesi ile tüm boş hazine arazilerinin ve suların halk için, halkla beraber ülke ekonomisine katkı sağlaması gerçekleştirilecekti. (Bafa, Manyas, Manisa Gölmarmara Gölü kamulaştırma ve kooperatifleri). Gerçekçi bir toprak reformu için ise kısa süren koalisyon hükümetlerinde bir fırsat bulunamamış ve koalisyon ortakları konuyla pek ilgilenmemişlerdir..Halk Sektörü,Özyönetim gibi öneriler bu süreçte yerini almıştır. Kuşkusuz, demokrasi, sosyal devlet,. hukukun üstünlüğü, planlı ekonomi, kamunun denetiminde bir piyasa ekonomisi,emeğin hakları yaklaşımları da burada yerini almıştır. İşte Demokratik Sol özet olarak budur. Şimdi bunların hepsi unutulmuştur.Bugün parti içi tartışmaların ve klikleşmelerin siyasi bir yönü yoktur.Dolayısıyla partinin siyasal bir önderlik yapması çok zordur.Böyle bir yapı olmadan bazı başarılar koşullar sayesinde kazanılsa bile sürdürülmesi her zaman soru işaretlidir.Başkan ve Adamları sistemiyle parti yönetmeyi çok daha karizmatik kişilerde denemiş ancak sonuç alamamışlardır. Çünkü hem dikensiz gül bahçesi yoktur, hem de demokrasi ve halk olmadan Halk Partisi olmaz. Tüm bu tespitlere karşın geldiğimiz güncel aşamada aklı başında herkesin mevcut iktidarın dinlenmesi gerektiği konusunda tavır alması kaçınılmaz bir gereksinimdir.Kuşkusuz seçim sürecindeki tercihler, tavırlar ve söylemler seçim sonrası için önemli bir gösterge olacaktır. Örneğin tüm milletvekili adaylarının yukardan atanması her zamanki gibi olursa MV seçim sonuçları soru işaretli olma durumundadır.Ayrıca yalnızca seçim kazanmak, hükümeti de kurmak iktidar olmak demek değildir.Çünkü iktidar olmak ancak Siyasal,Toplumsal, Bürokratik, Ekonomik iktidar odaklarını kontrol etmekle olur.Bunun da ister istemez bir süreci vardır.Önemli olan bu rotayı yakalayabilmek için bunu yapabilecek siyasi vizyona sahip kadroları ilk aşamada sahaya sürebilmektir.                                
Ekleme Tarihi: 28 Mart 2023 - Salı

Birlikte Yaşama İradesi

         Atatürk'ün toplum projesi ve ilkelerinin temelinde birlikte yaşama iradesi vardır. Bu da Türkiye Cumhuriyeti'nin içerden, dışardan tüm saldırılara karşı yüzüncü yılına ulaşmasını sağlayan önemli faktörlerden biridir. Kuşkusuz, bu doğuştan elde edilen kimliklere değil toplumsal yaşamda öğrenilen ve kazanılan ortak kimliklere öncelik vererek insanca ve hakça bir düzende hayatı sürdürme tercihi ve istemidir.

         Bu kadar güçlü olanaklara, insan potansiyeline ve doğal kaynaklara sahip bir ülkenin, şu andaki durumu ne yazık ki içler acısıdır. Durumun en önemli nedenlerinden biri içerden ve dışardan yalnızca güç elde etmek için tezgahlanan,  bir çok konuda toplumu ayrıştırma, kutuplaştırma çabalarıdır. Gücü tek elde tutmanın, en çok kullanılan alanı ise din ve etnik kökendir. Sözkonusu alanda çalışan din ve etnik köken tüccarlarının hedefi, refah ve huzur içerisinde yaşayan bir ülke değil yalnızca kendilerinin hükmettiği bir biat ülkesidir.

O nedenle,  iktidarın politikası ortada olduğuna göre muhalefetin, Cumhuriyetin temel yaklaşımına sahip çıkması gerekir. Kuşkusuz bu görev öncelikli olarak kurucu parti olan CHP'nindir. Kaçınılmaz olan, halkı birlikte yaşama iradesi etrafında toplayabilmektir. Zaten Halk Partisi demek kitle partisi demektir. Ancak bu her görüşten insanın partide yer alması. yönetimlerde bulunması anlamına gelmez. Söz konusu tanım, halkın içerisindeki değişik katmanların, kuruluş temeli çerçevesinde örgütlenerek partide yer alması demektir. Doğal olarak bu birlikteliği ayakta tutacak, topluma örnek olacak şey de parti içi demokrasinin katılımcı bir biçimde var olması ve uygulanabilmesidir. Kaldı ki toplumda oluşan bu tür örgütlenmelerin hem varlığı hem de  partiye katılımı 1974-77’lerde olduğu gibi Halk İktidarına ulaşma yönünde, bir gelişme, büyüme ve kitleselleşme anlamına gelecektir. İşte Demokratik Sol'un yaklaşımı budur.

Kuşkusuz burada önemli olan CHP çizgisinin gerçek haliyle göz önüne çıkması ve kararlılıkla arkasında durulmasıdır. Ne yazık ki bugünkü yönetim anlayışı ve mevcut kadrolarının yapısı bu ağırlığı taşıyacak durumda değildir.Yapılan günlük politika dışında, partinin siyasi çizgisi, partinin geçmişi, gelenekleri, yakın tarihi, partinin içerde ve dışarda örgütlenmesi, kurumsal kimliği,partinin anayasası olması gereken tüzük konularında var olan yetersizlik ve ilgisizlik,  tüm uygun koşullara karşın partinin patinaj yapmasını kaçınılmaz hale getirmektedir. Dolayısıyla CHP tabanının ve seçmeninin seferber olması da mümkün olmamaktadır.

Demokrasiye geçişten sonra yaşanan 1957 ve 1974-1977 süreçleri partinin siyasi çizgisini öne çıkararak, halkla bütünleştiği ve başarılı olduğu dönemlerdir. Ayrıca toplumsal aydınlanmaya, bilinçlenmeye ve özgürleşmeye alanlar yarattığı bir süreçtir. O dönemin en çağdaş ve demokrasiye yatkın anayasalarından biri olan 1961 Anayasası, en önemli maddelerinin çoğunu CHP seçim beyannamesinden almıştır. Ama darbe sürecindeki hataların haksız bir biçimde  partiye fatura edilmesi, seçimi kazanması kaçınılmaz olan durumu belli ölçülerde tersine etkilemiştir.Bütün bunlara karşın  Anayasa Mahkemesi, işçi hakları gibi önemli konular yaşama geçirilmiştir.

Ortanın Solundan, Demokratik Sola gelinen süreçte 1974-1977 başarısını elde ederken, yukarıda kaydedlen dönemlerin etkisiyle de siyasi çizgi kaçınılmaz olarak ön plana gelmiştir. O nedenle, söz konusu ortamda parti içerisinde ana çerçevenin etrafında oluşan değişik düşüncelerden var olan ekipleşmeler ve kişisel taleplerin ve hırsların ya da karşıtlıkların sonucu hizipler de oluşmuştur. Ancak bunların hepsi siyasal görünümde ortaya çıkmak zorunda kalmışlardır.

 

1960 sürecindeki İlk Hedefler beyannamesi 1961 Anayasasının oluşturulmasında önemli bir katkı metni olmuştur. 1973 Ak Günlere beyannamesi ise halkın taleplerinin en çok yansıtıldığı bir sürecin sunumudur. Beyannameye göre.kamu yararı özel çıkarların üstünde tutulacaktır. Ülkenin kaynakları öncelikli olarak halkın ihtiyaçlarına göre kullanılacaktır. Kırsalda demokratik bir biçimde oluşturulacak kooperatiflerle üretim, tüketim, kredi ve pazarlama aşamaları örgütlenecek ve Köy Kentlerle birlikte koordinasyon sağlanacak, iç ve dış ticarete doğrudan katılınabilecektir. Eğer Köy kentler projesi sürdürülebilseydi, en azından yaşanan deprem sürecinde köyler çaresiz kalmaz, yerinde örgütlü bir müdahale olanağı sağlanabilirdi. Toprak işleyenin,  su kullananın ilkesi ile tüm boş hazine arazilerinin ve suların halk için, halkla beraber ülke ekonomisine katkı sağlaması gerçekleştirilecekti. (Bafa, Manyas, Manisa Gölmarmara Gölü kamulaştırma ve kooperatifleri). Gerçekçi bir toprak reformu için ise kısa süren koalisyon hükümetlerinde bir fırsat bulunamamış ve koalisyon ortakları konuyla pek ilgilenmemişlerdir..Halk Sektörü,Özyönetim gibi öneriler bu süreçte yerini almıştır. Kuşkusuz, demokrasi, sosyal devlet,. hukukun üstünlüğü, planlı ekonomi, kamunun denetiminde bir piyasa ekonomisi,emeğin hakları yaklaşımları da burada yerini almıştır. İşte Demokratik Sol özet olarak budur.

Şimdi bunların hepsi unutulmuştur.Bugün parti içi tartışmaların ve klikleşmelerin siyasi bir yönü yoktur.Dolayısıyla partinin siyasal bir önderlik yapması çok zordur.Böyle bir yapı olmadan bazı başarılar koşullar sayesinde kazanılsa bile sürdürülmesi her zaman soru işaretlidir.Başkan ve Adamları sistemiyle parti yönetmeyi çok daha karizmatik kişilerde denemiş ancak sonuç alamamışlardır. Çünkü hem dikensiz gül bahçesi yoktur, hem de demokrasi ve halk olmadan Halk Partisi olmaz.

Tüm bu tespitlere karşın geldiğimiz güncel aşamada aklı başında herkesin mevcut iktidarın dinlenmesi gerektiği konusunda tavır alması kaçınılmaz bir gereksinimdir.Kuşkusuz seçim sürecindeki tercihler, tavırlar ve söylemler seçim sonrası için önemli bir gösterge olacaktır. Örneğin tüm milletvekili adaylarının yukardan atanması her zamanki gibi olursa MV seçim sonuçları soru işaretli olma durumundadır.Ayrıca yalnızca seçim kazanmak, hükümeti de kurmak iktidar olmak demek değildir.Çünkü iktidar olmak ancak Siyasal,Toplumsal, Bürokratik, Ekonomik iktidar odaklarını kontrol etmekle olur.Bunun da ister istemez bir süreci vardır.Önemli olan bu rotayı yakalayabilmek için bunu yapabilecek siyasi vizyona sahip kadroları ilk aşamada sahaya sürebilmektir.

 

                   

       

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.