Eğer karşımızdakilerin kim olduklarını ve ne ile karşı karşıya olduğumuzu doğru değerlendirebilirsek, yapacaklarımızı büyük ölçüde isabetle seçebiliriz. Siyasetin önemli bir noktası da, günlük konuların, kayıkçı kavgalarının, bağırıp çağırmanın ötesinde 3-5 adım ilerisini görebilmektir.
Şu ana kadar değerler ve tercihler çerçevesinde yapılan çatışma; ekonomiyi, siyaseti, devletin işleyişini çalışamaz hale getirmiş ve toplumda bir fakirleşme ile yozlaşmayı oluşturmuştur. Kuşkusuz bu Türkiye'yi kendilerine yandaş olarak, bir Ortadoğu ülkesi yapmak isteyen belli güçlerin önüne gollük pas olarak getirmiştir. Zaten bu BOP'un uygulanmasından başka bir şey değildir. Yıllar önce oluşturulan senaryo süratle tamamlanmaya çalışılmaktadır. Tüm siyasilerin şunu görmesi gerekir ki hepimiz gibi hiç birisi de bu durumdan bir şey kazanamayacaktır. Kazanan yalnız BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) olacaktır!
Çok detaya inmeden genel duruma bakarsak, gelişmeler Türkiye açısından hızlı bir oldubitti olurken, Ortadoğu açısından yeni bir dış düzenlemedir. Söz konusu durum, önceden hazırlanmış bir senaryonun yaşama geçirilmesidir. Ukrayna-Rusya, Gazze-Hamas, İsrail, Lübnan, İran-Hizbullah, Suriye-Selefi örgütler, YPG, PKK, Irak, ABD, çok gözükmeden İngiltere bunun bir şekilde içindedir. Koşullar nedeniyle Türkiye'nin bunun dışında olduğu düşünülemez. Kaldı ki, gözüken hedeflerden biri ülkeyi bir Ortadoğu ülkesi yapmaktır. Zaten Amerika’nın, Dedeağaç'tan itibaren, Akdeniz’in aşağısına kadar üslerini oluşturması, herhalde Türkiye'yi yalnız Nato üyesi diye korumak için yapılmamıştır. Dolayısıyla evcilleşmesi için gereğinin yapılması doğal olarak gündemde olacaktır.O nedenle, Atatürk ve onun partisi CHP'nin devre dışı bırakılması her fırsatta denenecektir!
Günümüzde ülkenin durumu neredeyse birçok yönden, Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerine benzemektedir. İktidarın şu anda kendi koşulları nedeniyle yaptığı otoriter yönetim ve diğer konularda da hep aynı şeyleri yapmaya devam etmesi, iktidarın sonuç alma şansını ortadan kaldırmaktadır. Bunu toparlayabilecek seçenek ise mantıklı, gerçekçi bir tavırla ayakta duracak, bir arada yaşama iradesini temeline yerleştirecek bir yaklaşımdır. Dolayısıyla Altı Ok rotasında yürümek, iktidar da dahil herkes için doğru yoldur.
Partiyi değerlendirirsek eğer, öncelikle seçim kazanmanın hemen iktidar olmak anlamına gelmediğini öğrenmeleri, yapılacak şeyler açısından önemli bir başlangıçtır. Toplumsal, Siyasal, Ekonomik, Bürokratik iktidar odaklarında gücünüz olmazsa ve olması gereken öncü kadrolar en azından önemli noktalar için hazır değilse, 25 yıl kamuda bulunmuş bir yapı karşısında iktidar olma süreciniz sizi uzun bir zaman zorlayacaktır. Dolayısıyla başlangıçta ciddi sıkıntıların oluşmasına ve halkın yönetime tereddütle bakmasına neden olabilecektir.
Ayrıca dünyaya, kim olduğunuzu ve ne yapmayı düşündüğünüzü, doğrudan onların kamuoyuna yansıtarak, Atatürk'ün Kurtuluş savaşında yaptığı gibi insanlık için bir mücadele yaptığımızı anlatabilirsiniz. Böylece bizim gibi düşünenlerin desteğini de alabilirsiniz. Dünyayı, hep birlikte Netanyahu-Trump ikilisinin verdiği görüntüye bırakmayacağımızı söyleyebilirsiniz!
Öte yandan, örgütlerin daha organize hale getirilmesi ve yukarı ile aşağının doğrudan ilişki kurabilmesi sağlanmalıdır. Üyeyi yok sayan, yalnızca iş yapmak için çağrılan unsurlar olarak değerlendiren anlayıştan da vaz geçilmelidir. Ayrıca üyelerin parti için çalışırken, zaman ayırdıkları ve kişisel olarak, bu günkü koşullara rağmen kendi maddi güçlerinden de katkı yaptıkları unutulmamalıdır. Mahalle Temsilciliklerinden başlamak üzere İlçe, İl, Genel Merkez, Belediyelerle birlikte koordineli olarak çalışmalı, herkes her şeyi kendi yapmak huyundan vazgeçerek bütünleşmeyi sağlayacak bir ortama katkıda bulunmalıdır.
Son olarak, Cumhurbaşkanı adayı konusunun şu aşamada ve parti içi seçimle yapılacak açıklamasıyla gündeme getirilmesinin anlamlı bir karşılığı gözükmemektedir. Öte yandan gereksiz kutuplaşmalara da neden olmaktadır ve olacaktır. Şunu da unutmamak gerekir ki, Belediye başkanlarından herhangi biri, siyasi yasak kararına başka şeyler de karıştırılarak ceza alırsa, belediye de kayyuma gidebilir. Öte yandan siyasi yasak kararı alan aday devre dışı kalırsa kimi aday yapacaksınız tartışması da ayrı ve önemli bir parti içi tartışma olacaktır. Ayrıca sizin kendi kendinize yaptığınız seçim, iktidar açısından önemli bir anlam ifade etmeyecektir. Çünkü onlar kendilerini kurtarmaya çalışmaktadırlar. O nedenle ilk önce söz konusu önlemleri almadan, seçimle ilgili girişimlerin bir anlamı yoktur. Eğer aklımızı başımıza alarak, ilk önce gerçekten yapılması gerekenleri yapmaya başlarsak, buna halkın da olumlu bakması ve katılım sağlaması mümkün olacaktır. Kaybedilen her zaman ülkeyi şekillendirmeye çalışanlardan başkasına yaramayacaktır!