Dr. Serpil GÜRER - Yazar - Edebiyat Doktoru
Köşe Yazarı
Dr. Serpil GÜRER - Yazar - Edebiyat Doktoru
 

30 Ağustos Zafer Bayramı Ruhu

İstiklal Savaşı, bir milletin neyi var neyi yoksa her şeyini hatta kendi canını, en sevdiğinin canını hiç düşünmeden ortaya koyduğu, dünyada benzeri olmayan bir başarı ve kurtuluş hikâyesidir. Vatanı düşman işgalinden kurtarmak için Mustafa Kemal Paşa,  silah arkadaşları ve on binlerce genç, yaşlı, kadın, erkek bir an olsun düşünmeden cepheye koştu. Hepimizin bildiği gibi, bu zorlu ama inançlı Milli Mücadelenin ilk adımı 19 Mayıs 1919 günü Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a ayak basması ile atıldı ve üç yılın sonunda 26 Ağustos 1922 gününün ilk ışıklarıyla başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos günü Başkomutanlık Meydan Muharebesiyle büyük bir zaferle sonuçlandı. Bu zafer yalnızca bir silahlı mücadele değildi,  bir milletin mezhep, ırk, görüş, kadın, erkek, çocuk demeden, vatan için tek yumruk olunabileceğinin, vatan sevgisinin ve esir olmaktansa ölmeyi yeğleyen bir milletin özgürlük tutkusunun da bir sembolüdür. Mustafa Kemal Paşa’nın askeri ve siyasi dehasının önderliğinde gerçekleşen ve işgal altındaki topraklardan kurulan bağımsız Türkiye Cumhuriyetine uzanan bir bağımsızlık destanıdır 30 Ağustos Zaferi. Ancak bugün her karışı şehitlerimizin kanıyla sulanan bu topraklarda bu ruhun eksildiğini görüyoruz. Daha önceki yazılarımda da yazdığım gibi birlik olmak yerine birbirimizi ötekileştiriyoruz. Ötekileştirdikçe birbirimizin sevinciyle sevinip, üzüntüsüyle üzülmekten vaz geçmeye başlıyoruz, duyarlılığımız azalıyor. Sokak ortasında şiddet gören hamile bir kadını herkes bir gösteri gibi, hiç bir şey yapmadan rahatça izleyebiliyor. Diyarbakır’da kaybolan 8 yaşındaki Narin’le ilgili de sosyal medyada spekülasyon yapılabiliyor. Veya Olimpiyatlarda gümüş madalya alan milli atıcımız Yusuf DİKEÇ’in sosyal medyaya koyduğu annesiyle birlikte çektirdiği bir resmin altına çok çirkin yorumlar yapılabiliyor. Hâlbuki bütün dünyada bir simge haline gelen Milli sporcumuzla gurur duyup, bizim onu savunmamız gerekirken, yabancılar bunu yapıyor. Bu örnekler istisna da değil, her gün bu kötülükleri okuyup, izliyoruz ve bunları olağanlaştırıyoruz. Topraklarımız satılıyor, bunu da normalleştiriyoruz. Halbuki topraklarımızın yabancılara satılması demek, bağımsızlığımıza karşı büyük bir tehlikedir. Ocak 2024 tarihli bir haberde;  bir Milletvekilinin sorusunu yanıtlayan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı, “TÜİK ve tapu verilerine göre yabancıların toplam büyüklüğü 28 milyon 318 bin metrekare olan 17 bin 76 adet arazi satın aldığını” açıklamıştı (https://www.dunya.com/sektorler/emlak/yabancilara-283-milyon-m2-arazi-satildi-haberi-715620).  Bu son derece korkutucudur. Tarih, “tekerrürden ibaret değildir”.  Tarihin tekerrür etmesi, tarihten ders almadan, yapılan aynı hataların sonucudur. İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi; “Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın”. Bunun için;  bir an önce millet olarak birlik ruhumuzu yeniden oluşturup, birbirimize ve vatanımıza sahip çıkıp, korumalıyız.  Zira; bizim başka vatanımız yok. Bunu;  bu vatan ve bu vatanın bağımsızlığı uğruna şehit olan atalarımıza borçluyuz. “Özgürlük olmayan ülkede ölüm, yıkılış vardır” diyen ve bu desturuyla bir millete destan yazdıran Atamız Mustafa Kemal ATATÜRK’ü, silah arkadaşlarını ve aziz şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum ve herkesin 30 Ağustos Zafer Bayramını kutluyorum…
Ekleme Tarihi: 30 Ağustos 2024 - Cuma

30 Ağustos Zafer Bayramı Ruhu

İstiklal Savaşı, bir milletin neyi var neyi yoksa her şeyini hatta kendi canını, en sevdiğinin canını hiç düşünmeden ortaya koyduğu, dünyada benzeri olmayan bir başarı ve kurtuluş hikâyesidir. Vatanı düşman işgalinden kurtarmak için Mustafa Kemal Paşa,  silah arkadaşları ve on binlerce genç, yaşlı, kadın, erkek bir an olsun düşünmeden cepheye koştu. Hepimizin bildiği gibi, bu zorlu ama inançlı Milli Mücadelenin ilk adımı 19 Mayıs 1919 günü Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a ayak basması ile atıldı ve üç yılın sonunda 26 Ağustos 1922 gününün ilk ışıklarıyla başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos günü Başkomutanlık Meydan Muharebesiyle büyük bir zaferle sonuçlandı.

Bu zafer yalnızca bir silahlı mücadele değildi,  bir milletin mezhep, ırk, görüş, kadın, erkek, çocuk demeden, vatan için tek yumruk olunabileceğinin, vatan sevgisinin ve esir olmaktansa ölmeyi yeğleyen bir milletin özgürlük tutkusunun da bir sembolüdür.

Mustafa Kemal Paşa’nın askeri ve siyasi dehasının önderliğinde gerçekleşen ve işgal altındaki topraklardan kurulan bağımsız Türkiye Cumhuriyetine uzanan bir bağımsızlık destanıdır 30 Ağustos Zaferi.

Ancak bugün her karışı şehitlerimizin kanıyla sulanan bu topraklarda bu ruhun eksildiğini görüyoruz. Daha önceki yazılarımda da yazdığım gibi birlik olmak yerine birbirimizi ötekileştiriyoruz. Ötekileştirdikçe birbirimizin sevinciyle sevinip, üzüntüsüyle üzülmekten vaz geçmeye başlıyoruz, duyarlılığımız azalıyor.

Sokak ortasında şiddet gören hamile bir kadını herkes bir gösteri gibi, hiç bir şey yapmadan rahatça izleyebiliyor. Diyarbakır’da kaybolan 8 yaşındaki Narin’le ilgili de sosyal medyada spekülasyon yapılabiliyor. Veya Olimpiyatlarda gümüş madalya alan milli atıcımız Yusuf DİKEÇ’in sosyal medyaya koyduğu annesiyle birlikte çektirdiği bir resmin altına çok çirkin yorumlar yapılabiliyor. Hâlbuki bütün dünyada bir simge haline gelen Milli sporcumuzla gurur duyup, bizim onu savunmamız gerekirken, yabancılar bunu yapıyor. Bu örnekler istisna da değil, her gün bu kötülükleri okuyup, izliyoruz ve bunları olağanlaştırıyoruz.

Topraklarımız satılıyor, bunu da normalleştiriyoruz. Halbuki topraklarımızın yabancılara satılması demek, bağımsızlığımıza karşı büyük bir tehlikedir.

Ocak 2024 tarihli bir haberde;  bir Milletvekilinin sorusunu yanıtlayan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı, “TÜİK ve tapu verilerine göre yabancıların toplam büyüklüğü 28 milyon 318 bin metrekare olan 17 bin 76 adet arazi satın aldığını” açıklamıştı (https://www.dunya.com/sektorler/emlak/yabancilara-283-milyon-m2-arazi-satildi-haberi-715620).  Bu son derece korkutucudur.

Tarih, “tekerrürden ibaret değildir”.  Tarihin tekerrür etmesi, tarihten ders almadan, yapılan aynı hataların sonucudur.

İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi; “Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın”. Bunun için;  bir an önce millet olarak birlik ruhumuzu yeniden oluşturup, birbirimize ve vatanımıza sahip çıkıp, korumalıyız.  Zira; bizim başka vatanımız yok.

Bunu;  bu vatan ve bu vatanın bağımsızlığı uğruna şehit olan atalarımıza borçluyuz.

“Özgürlük olmayan ülkede ölüm, yıkılış vardır” diyen ve bu desturuyla bir millete destan yazdıran Atamız Mustafa Kemal ATATÜRK’ü, silah arkadaşlarını ve aziz şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum ve herkesin 30 Ağustos Zafer Bayramını kutluyorum…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Gonca Koral
(30.08.2024 14:47 - #1865)
Tebrik ediyorum. Kaleminize sağlık..
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.