DURUŞ - Ünal Çeviköz - E.Büyükelçi-TBMM 27.Dönem Milletvekili
Köşe Yazarı
DURUŞ - Ünal Çeviköz - E.Büyükelçi-TBMM 27.Dönem Milletvekili
 

2025'E GERİ SAYIM BAŞLADI

Avrupa Parlamentosu seçimleri bitti. Fransa'da seçimler bitti. Birleşik Krallık'ta seçimler bitti. NATO zirvesi geride kaldı. Ve... ABD seçimleri de bitti (mi)? Önceki ABD Başkanı Donald Trump'ın Pennsylvania'daki seçim kampanyası konuşması  sırasında karşılaştığı suikast girişiminin, bir çok gözlemcinin değerlendirmelerine göre, ABD seçimlerinin de sonucunu belli ettiği ileri sürülüyor. Düşünsenize, kurşun bir santim sapsaydı Trump'ın hayatına mal olabilirdi. Bu saldırıda bir kişinin ölmesi, iki kişinin ağır yaralanması ve Trump'ın böylesine kritik bir yara alması aslında olayın ne kadar vahim  olduğunu gösteriyor. Böyle bir durumun da ABD halkının Trump'ın etrafında birleşmesine yol açacağına neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. Demek ki, Avrupa Parlamentosu'nda gücünü artıran aşırı sağ partiler, Fransa'da kutuplaşmış bir siyasi yelpaze, Birleşik Krallık'ta ezici bir çoğunlukla ondört yıl aradan sonra iş başına gelmiş bir İşçi Partisi iktidarı ile 21. yüzyılın ilk çeyreğini geride bırakmak üzereyiz. Elimizde de Avrupa'nın göbeğinde süren Rusya-Ukrayna savaşı ile Gazze'de devam eden büyük bir katliam var. Bu arka plana bir de Trump başkanlığındaki ABD eklenecek. İşte yeni dünya düzeninin şimdilik görünen yeni parametrelerini bu faktörler oluşturuyor. Şimdilik... Trump'a yönelik suikast girişimi bir çok konuyu geri plana itse de, geçen haftanın en önemli olaylarından birinin NATO'nun kuruluşunun 75. yıldönümünün kutlandığı Vaşington Zirvesi olduğunu yadsıyamayız. Zirve, kimilerine göre dağ fare doğurdu misali geçti, kimilerine göre ise büyük sürpriz oluşturan bir karar çıkarmadı. Yine de bazı unsurları itibariyle bu zirvenin sonuçlarına kısaca bakmakta yarar var. NATO, temel üç işlevi içinde belki de en önemlisi olan "caydırıcılık ve ortak savunma" misyonunu yeniden ön plana çıkardı. Diğer iki misyon olan "kriz önleme ve yönetme" ile "işbirliğine dayalı güvenlik" Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısından önce kısmen bu misyonun önüne geçmişlerdi. Şimdi durum farklı. Rusya, soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği'nin olduğu gibi, NATO'nun bir numaralı düşmanı olarak teyit ediliyor, başta Çin olmak üzere Rusya'ya yakın olduğu düşünülen ülkelere uyarıda bulunuluyor ve Ukrayna'ya her türlü desteğin devam edeceğine ilişkin 43 milyar avroluk taahhütle birlikte NATO önemli bir yükümlülük alıyor.  Ukrayna'nın beklentisi bu zirvede NATO üyeliği ile ilgili somut bir gelişme kaydedilmesi yönündeydi. Bugünkü koşullarda bunun neredeyse imkansız olduğu gerçeğini kabul etmek gerekir. Böyle bir adım Rusya ile savaşan tarafın NATO olması sonucunu doğurur. Bunu ne NATO üyesi ülkeler istiyor, ne de açıkçası Rusya. Dolayısıyla, Ukrayna için üyelik daha uzun bir süre hayal olarak kalmaya devam edecek. Bununla birlikte, Rusya-Ukrayna savaşı da görünebilir bir gelecek boyunca uluslararası sistemin bir unsuru  olarak kalacak. Bu durumu, dolaylı bir  NATO-Rusya karşılaşması ve bir tür "sürdürülebilir kontrollü savaş" olarak adlandırmak mümkün.  Türkiye açısından dört önemli gelişmeyi not etmek gerek. Bunların üçü olumlu, biri olumsuz. Birinci olumlu gelişme, nihai bildiride 1936 Montrö Sözleşmesi'ne atıf ve Karadeniz'de mayın temizleme işlevi açısından Türkiye'nin oynadığı önemli rolün takdir edilmesi. Bu ifadeler, bir bakıma NATO'nun Karadeniz güvenliğine bakışında Türkiye'nin yaklaşımına yaklaştığı şeklinde yorumlanabilir. Türkiye bu konuda asla geri adım atmamalı.    İkinci olumlu gelişme terörle mücadele konusunun NATO tarafından Rusya-Ukrayna savaşından sonra en önemli ikinci sorun olarak ele alınması. Zirve sonunda "Terörle Mücadeleye ilişkin Politika Esasları ve Eylem Planı"nın kabul edilmesi ve bir terörle mücadele koordinatörü atanması kararının teyit edilmesi Türkiye'nin öncelikli gördüğü bu soruna gereken dikkatin verildiğini gösteriyor. NATO'nun "müttefikler arasında savunma ticaretinin ve yatırımın engellenemeyeceği" anlayışını kayda geçirmesi Türkiye açısından üçüncü önemli ve olumlu gelişme. Türkiye'nin F-35 projesine geri dönmesi beklenmese de, İsveç'in NATO üyeliğinin önünü açan Madrid mutabakatında da değinilen bu ifadenin örgütün bir zirve toplantısı sonunda yayımlanan nihai bildirisinde yer bulması önemli. Gazze konusuna nihai bildiride hiç bir şekilde değinilmemesi ise Türkiye açısından önemli bir eksiklik. Türkiye ile diğer müttefikler arasında bu konuda ciddi bir görüş farkı olduğunu kabul etmek gerekiyor. Ürdün'deki NATO temas noktasının bir irtibat ofisine dönüştürülmesi ve NATO'nun güneyin sorunları ile ilgilenmek üzere bir koordinatör görevlendirmesi kararları bu eksikliği ve görüş farklılığını gidermeye yetmiyor. Türkiye bu konuda kendi görüşünün NATO çevrelerinde daha fazla kabul görmesi için her türlü çabayı göstermeye devam etmeli. NATO zirvesi geride kaldı. Bu hafta geniş Avrupa'nın önümüzdeki döneme nasıl bakacağının işaretlerini alacağımız bir başka toplantı var. Avrupa Siyasi Topluluğu dördüncü zirve toplantısını Londra'da gerçekleştirecek. Toplantı Churchill'in doğduğu ve aile malikanesi olan Blenheim Sarayı'nda düzenlenecek. Bu toplantının da ana konularını Rusya-Ukrayna savaşı, Ukrayna'ya nasıl yardım edileceği, düzensiz göç ve terörle mücadele konuları oluşturacak. Toplantının düzenlenmesine ilişkin karar önceki muhafazakar parti hükümeti tarafından alınmıştı ama seçim sonuçları doğrultusunda ev sahibi yeni Başbakan Keir Starmer olacak. Churchill'in muhafazakar ruhunun gölgesinde İşçi Partili bir başbakanın başkanlığında Avrupa'nın önümüzdeki döneme ilişkin gündemi tartışılırken, Avrupa Siyasi Topluluğu'na çok hevesli bir ilgi göstermeyen Türkiye'nin bu zirvede hangi düzeyde temsil edileceği merak konusu. Eğer Türkiye şekillenmekte olan yeni Avrupa, Avrasya ve dünya düzeni ile yeni  dengelerde daha fazla söz sahibi olmak istiyorsa, bu zirveye de gereken ilgiyi göstermeli. En azından, NATO zirvesinde eksik bırakılan Gazze meselesini daha kuvvetle vurgulamak ve dile getirmek için bu fırsatı kaçırmamalı. Haydi rast gele.      
Ekleme Tarihi: 15 Temmuz 2024 - Pazartesi

2025'E GERİ SAYIM BAŞLADI

Avrupa Parlamentosu seçimleri bitti. Fransa'da seçimler bitti. Birleşik Krallık'ta seçimler bitti. NATO zirvesi geride kaldı. Ve... ABD seçimleri de bitti (mi)?

Önceki ABD Başkanı Donald Trump'ın Pennsylvania'daki seçim kampanyası konuşması  sırasında karşılaştığı suikast girişiminin, bir çok gözlemcinin değerlendirmelerine göre, ABD seçimlerinin de sonucunu belli ettiği ileri sürülüyor. Düşünsenize, kurşun bir santim sapsaydı Trump'ın hayatına mal olabilirdi. Bu saldırıda bir kişinin ölmesi, iki kişinin ağır yaralanması ve Trump'ın böylesine kritik bir yara alması aslında olayın ne kadar vahim  olduğunu gösteriyor. Böyle bir durumun da ABD halkının Trump'ın etrafında birleşmesine yol açacağına neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. Demek ki, Avrupa Parlamentosu'nda gücünü artıran aşırı sağ partiler, Fransa'da kutuplaşmış bir siyasi yelpaze, Birleşik Krallık'ta ezici bir çoğunlukla ondört yıl aradan sonra iş başına gelmiş bir İşçi Partisi iktidarı ile 21. yüzyılın ilk çeyreğini geride bırakmak üzereyiz. Elimizde de Avrupa'nın göbeğinde süren Rusya-Ukrayna savaşı ile Gazze'de devam eden büyük bir katliam var. Bu arka plana bir de Trump başkanlığındaki ABD eklenecek. İşte yeni dünya düzeninin şimdilik görünen yeni parametrelerini bu faktörler oluşturuyor. Şimdilik...

Trump'a yönelik suikast girişimi bir çok konuyu geri plana itse de, geçen haftanın en önemli olaylarından birinin NATO'nun kuruluşunun 75. yıldönümünün kutlandığı Vaşington Zirvesi olduğunu yadsıyamayız. Zirve, kimilerine göre dağ fare doğurdu misali geçti, kimilerine göre ise büyük sürpriz oluşturan bir karar çıkarmadı. Yine de bazı unsurları itibariyle bu zirvenin sonuçlarına kısaca bakmakta yarar var.

NATO, temel üç işlevi içinde belki de en önemlisi olan "caydırıcılık ve ortak savunma" misyonunu yeniden ön plana çıkardı. Diğer iki misyon olan "kriz önleme ve yönetme" ile "işbirliğine dayalı güvenlik" Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısından önce kısmen bu misyonun önüne geçmişlerdi. Şimdi durum farklı. Rusya, soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği'nin olduğu gibi, NATO'nun bir numaralı düşmanı olarak teyit ediliyor, başta Çin olmak üzere Rusya'ya yakın olduğu düşünülen ülkelere uyarıda bulunuluyor ve Ukrayna'ya her türlü desteğin devam edeceğine ilişkin 43 milyar avroluk taahhütle birlikte NATO önemli bir yükümlülük alıyor. 

Ukrayna'nın beklentisi bu zirvede NATO üyeliği ile ilgili somut bir gelişme kaydedilmesi yönündeydi. Bugünkü koşullarda bunun neredeyse imkansız olduğu gerçeğini kabul etmek gerekir. Böyle bir adım Rusya ile savaşan tarafın NATO olması sonucunu doğurur. Bunu ne NATO üyesi ülkeler istiyor, ne de açıkçası Rusya. Dolayısıyla, Ukrayna için üyelik daha uzun bir süre hayal olarak kalmaya devam edecek. Bununla birlikte, Rusya-Ukrayna savaşı da görünebilir bir gelecek boyunca uluslararası sistemin bir unsuru  olarak kalacak. Bu durumu, dolaylı bir  NATO-Rusya karşılaşması ve bir tür "sürdürülebilir kontrollü savaş" olarak adlandırmak mümkün. 

Türkiye açısından dört önemli gelişmeyi not etmek gerek. Bunların üçü olumlu, biri olumsuz. Birinci olumlu gelişme, nihai bildiride 1936 Montrö Sözleşmesi'ne atıf ve Karadeniz'de mayın temizleme işlevi açısından Türkiye'nin oynadığı önemli rolün takdir edilmesi. Bu ifadeler, bir bakıma NATO'nun Karadeniz güvenliğine bakışında Türkiye'nin yaklaşımına yaklaştığı şeklinde yorumlanabilir. Türkiye bu konuda asla geri adım atmamalı. 

 

İkinci olumlu gelişme terörle mücadele konusunun NATO tarafından Rusya-Ukrayna savaşından sonra en önemli ikinci sorun olarak ele alınması. Zirve sonunda "Terörle Mücadeleye ilişkin Politika Esasları ve Eylem Planı"nın kabul edilmesi ve bir terörle mücadele koordinatörü atanması kararının teyit edilmesi Türkiye'nin öncelikli gördüğü bu soruna gereken dikkatin verildiğini gösteriyor.

NATO'nun "müttefikler arasında savunma ticaretinin ve yatırımın engellenemeyeceği" anlayışını kayda geçirmesi Türkiye açısından üçüncü önemli ve olumlu gelişme. Türkiye'nin F-35 projesine geri dönmesi beklenmese de, İsveç'in NATO üyeliğinin önünü açan Madrid mutabakatında da değinilen bu ifadenin örgütün bir zirve toplantısı sonunda yayımlanan nihai bildirisinde yer bulması önemli.

Gazze konusuna nihai bildiride hiç bir şekilde değinilmemesi ise Türkiye açısından önemli bir eksiklik. Türkiye ile diğer müttefikler arasında bu konuda ciddi bir görüş farkı olduğunu kabul etmek gerekiyor. Ürdün'deki NATO temas noktasının bir irtibat ofisine dönüştürülmesi ve NATO'nun güneyin sorunları ile ilgilenmek üzere bir koordinatör görevlendirmesi kararları bu eksikliği ve görüş farklılığını gidermeye yetmiyor. Türkiye bu konuda kendi görüşünün NATO çevrelerinde daha fazla kabul görmesi için her türlü çabayı göstermeye devam etmeli.

NATO zirvesi geride kaldı. Bu hafta geniş Avrupa'nın önümüzdeki döneme nasıl bakacağının işaretlerini alacağımız bir başka toplantı var. Avrupa Siyasi Topluluğu dördüncü zirve toplantısını Londra'da gerçekleştirecek. Toplantı Churchill'in doğduğu ve aile malikanesi olan Blenheim Sarayı'nda düzenlenecek. Bu toplantının da ana konularını Rusya-Ukrayna savaşı, Ukrayna'ya nasıl yardım edileceği, düzensiz göç ve terörle mücadele konuları oluşturacak.

Toplantının düzenlenmesine ilişkin karar önceki muhafazakar parti hükümeti tarafından alınmıştı ama seçim sonuçları doğrultusunda ev sahibi yeni Başbakan Keir Starmer olacak. Churchill'in muhafazakar ruhunun gölgesinde İşçi Partili bir başbakanın başkanlığında Avrupa'nın önümüzdeki döneme ilişkin gündemi tartışılırken, Avrupa Siyasi Topluluğu'na çok hevesli bir ilgi göstermeyen Türkiye'nin bu zirvede hangi düzeyde temsil edileceği merak konusu. Eğer Türkiye şekillenmekte olan yeni Avrupa, Avrasya ve dünya düzeni ile yeni  dengelerde daha fazla söz sahibi olmak istiyorsa, bu zirveye de gereken ilgiyi göstermeli. En azından, NATO zirvesinde eksik bırakılan Gazze meselesini daha kuvvetle vurgulamak ve dile getirmek için bu fırsatı kaçırmamalı. Haydi rast gele.

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.