DURUŞ - Ünal Çeviköz - E.Büyükelçi-TBMM 27.Dönem Milletvekili
Köşe Yazarı
DURUŞ - Ünal Çeviköz - E.Büyükelçi-TBMM 27.Dönem Milletvekili
 

TÜRKİYE’NİN ARABULUCULUĞUNU ARAYIP BULMAK ZORLAŞIYOR

Türkiye’nin çevresindeki iki önemli çatışma devam ediyor. Karadeniz’de Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş iki yılını bitirdi. Güneyde Ortadoğu’da İsrail ile Hamas arasındaki savaş ise yakında sekiz ayı tamamlayacak. Türkiye, komşu coğrafyalarımızda yaşanan kriz ve çatışmalarda daima çözüme yönelik çabalarda arabulucu ya da kolaylaştırıcı olarak ön alagelmiştir. Sonuç almada her zaman başarılı olamasa dahi Türkiye’nin bu tür girişim ve çabaları hep uluslararası ortamda dikkati çekmiş, takdirle karşılanmıştır. Bu defa durum biraz farklı gözüküyor. UKRAYNA Ukrayna krizi ortaya çıktığında Türkiye’nin girişimleri başlangıçta bir takım olumlu gelişmeler sağlanmasında etkili oldu. 2022 yılında ilk kez düzenlenen Antalya Diplomasi Forumu’na Ukrayna Dışişleri Bakanı Kuleba ile Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un katılmaları ve Sayın Çavuşoğlu ile üçlü görüşme yapmaları tüm dünyada yankı uyandırmıştı. Bunun ardından Türkiye esir değişimi, Karadeniz’de mayın temizliği, Ukrayna’nın buğday ihracatı gibi konularda bu inisiyatifini sürdürerek çözüm sürecine katkıda bulunmaya devam etti. İki yılın sonunda Ukrayna’nın savaşı kısa sürede kazanacağına inanan batılı çevreler artık işlerin daha çok Rusya lehine gelişmekte olduğunun farkındalar. Bu da o çevrelerde ciddi bir huzursuzluğa sebep oluyor. NATO’nun konuya daha fazla müdahil olması yönündeki yüksek perdeden sarf edilen söylemler ise krizin tırmanma ihtimalini artırıyor. NATO üyesi olan Türkiye’nin konumu da giderek zorlaşıyor. Esasen bu krizde dengeli ve taraf tutmayan bir politika izlediğini ileri süren Ankara’nın tutumu baştan itibaren Rusya gözünde sıkıntılar yaratmaktaydı. Ukrayna’ya İHA ve SİHA’lar tedarik etmemizden memnun olmadığını Rusya fırsat buldukça dile getiriyordu. Öte yandan, Türkiye Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlara kısmen ve kontrollü bir şekilde katılıyor, Rusya buna da katlanıyordu. Türkiye’de ekonominin karşı karşıya kaldığı sıkıntılar ve Sayın Mehmet Şimşek’in alınmasını zaruri gördüğü kararlar ile Türkiye’de yabancı yatırımlara duyulan ihtiyaç, Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımların sıkılaşmasına yol açtı. Bankacılık sistemimizin uluslararası sistemde yaptırımlarla karşılaşmasını istemediğimize göre bu gelişmenin Rusya tarafından daha da rahatsız edici bulunmasına bu defa da bizim katlanmamız gerekecek. Her şeye rağmen, Rusya ikili ilişkileri ve karşılıklı çıkarları gözeterek bu gelişmelerin tümüne katlanmaya, göğüs germeye devam etse de, Türkiye’nin bir konuda izlediği tutumun bu toleransı zayıflatmış olduğunu kabul etmek gerekiyor. O da, Rusya’nın “Azov (Azak) Teröristleri” olarak tanımladığı Ukraynalıların İstanbul’da kısa bir süre gözaltına alındıktan sonra Ukrayna’ya iade edilmeleri ile ilgili gelişme. Bu konunun Rusya için ne kadar duyarlılık oluşturduğunu ve yarattığı sıkıntının boyutunun ne kadar önemli olduğunu Ankara’nın kavrayamamış olması ciddi bir zaafiyet olarak Türkiye-Rusya ilişkilerini etkiliyor. Bu durumun, bizim şikayetçi olduğumuz teröristlerin başka bir ülkede himaye görmeleriyle duyacağımız sıkıntıdan farksız olduğunu anlamak gerekiyor. Bu yılın başından beri bir türlü gerçekleşmeyen “Putin ziyareti” için hala bir tarih belirlenmemiş olmasını da buna bağlamak mümkün gibi gözüküyor. GAZZE 7 Ekimde Hamas’ın İsrail’e yaptığı terör saldırısından sonra İsrail’in intikam uğruna başlattığı ve ayırım gözetmeksizin sürdürdüğü orantısız katliam saldırılarında 36.000 insan hayatını kaybetti. Türkiye bu konuda ilk gün tarafları itidale davet etmiş, bölgenin yeni bir kan gölüne dönmemesi için özenli bir söylem kullanmaya dikkat etmişti. Zaman içinde iç siyasi çevrelerde bu dikkatli davranış iktidarı eleştirmek için bir fırsat olarak görüldü ve muhalefet tarafından kullanılmaya başlandı. Cumhurbaşkanı ve partisi ağır eleştirilere maruz kaldı. Bu eleştiriler Ankara’nın İsrail-Filistin uyuşmazlığında hep dikkatle uyguladığı dengeli ve ölçülü çizginin kısa zamanda “Hamasperver” bir çizgiye dönüşmesine sebep oldu. Türkiye, daha da ileri giderek, İsrail’e yaptırım uygulamaya karar verdi ve bu ülke ile ticareti durdurdu. Yaptırımlardan muzdarip olan, bunların bir sonuç vermediğini savunan, genel olarak yaptırımları eleştiren bir ülkenin başka bir ülkeye yaptırım uygulamasına anlamlı bir açıklama getirmek zor. Hele G-20 üyesi olup serbest ticareti savunurken bunu yapıyorsanız, açıklama yapılsa bile anlamak zor. Bu nedenle Türkiye’nin bu yıl sonunda ihracat rakamının 7 milyar dolar düşük olacağını ihracatçılar birliği açıkladı bile. Hamas lideri Haniyye’ye layık görülen kırmızı halı (bizde türkuvaz oluyor) karşılamasının 9 Mayısta olması beklenen Beyaz Saray ziyaretinin iptaline sebep olduğunu düşünmek pek de yanlış olmasa gerek. Tabii bu kadarla kalıp kalmayacağını, Mısır ile düzelme yoluna giren ilişkilere de bir yansıması olup olmayacağını zaman gösterecek. İsrail ile Hamas arasında arabuluculuk hayalleri kurmak da bu durumda göle maya çalmaktan farksız oluyor. AKILCI VE AKILLI DIŞ POLİTİKA Arabuluculuk deyip de geçmemek lazım. Bir ülkenin dış politika yeteneklerini değerlendirmek ve başarılarını artırmak amacıyla uluslararası ilişkilerde attığı adımlar tüm dünya ülkeleri tarafından izlenir. Arabuluculuk konusunda İsviçre, Norveç gibi ülkeler bu tür görevlere sık talip olurlar. Başarılı da olurlar zira sırtlarında yumurta küfesi yoktur. Taraflara eşit mesafede durmayı, kah birine kah diğerine mavi boncuk vermemeyi, bir gün attığı olumlu adımı ertesi gün olumsuz bir davranışla bozmamayı iyi tartarlar. Yapamayacaklarına talip olmazlar. Türkiye de başarılı olduğu deneyimler yaşamıştır. Ancak dış politikada gerçekçi, ayakları yere basan, objektif davranışlarda bulunmak ve adımlar atmak önemlidir. Atılan adımların başka alanlarda bir kelebek etkisiyle ters sonuçlara yol açıp açmayacağını öngörebilmek, değerlendirmeyi kapsamlı ve bütüncül yapabilmek gerekir. Yoksa, ararsınız da, ara bulmakta zorluk çekersiniz.  
Ekleme Tarihi: 26 Mayıs 2024 - Pazar

TÜRKİYE’NİN ARABULUCULUĞUNU ARAYIP BULMAK ZORLAŞIYOR

Türkiye’nin çevresindeki iki önemli çatışma devam ediyor. Karadeniz’de Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş iki yılını bitirdi. Güneyde Ortadoğu’da İsrail ile Hamas arasındaki savaş ise yakında sekiz ayı tamamlayacak.

Türkiye, komşu coğrafyalarımızda yaşanan kriz ve çatışmalarda daima çözüme yönelik çabalarda arabulucu ya da kolaylaştırıcı olarak ön alagelmiştir. Sonuç almada her zaman başarılı olamasa dahi Türkiye’nin bu tür girişim ve çabaları hep uluslararası ortamda dikkati çekmiş, takdirle karşılanmıştır. Bu defa durum biraz farklı gözüküyor.

UKRAYNA

Ukrayna krizi ortaya çıktığında Türkiye’nin girişimleri başlangıçta bir takım olumlu gelişmeler sağlanmasında etkili oldu. 2022 yılında ilk kez düzenlenen Antalya Diplomasi Forumu’na Ukrayna Dışişleri Bakanı Kuleba ile Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un katılmaları ve Sayın Çavuşoğlu ile üçlü görüşme yapmaları tüm dünyada yankı uyandırmıştı. Bunun ardından Türkiye esir değişimi, Karadeniz’de mayın temizliği, Ukrayna’nın buğday ihracatı gibi konularda bu inisiyatifini sürdürerek çözüm sürecine katkıda bulunmaya devam etti.

İki yılın sonunda Ukrayna’nın savaşı kısa sürede kazanacağına inanan batılı çevreler artık işlerin daha çok Rusya lehine gelişmekte olduğunun farkındalar. Bu da o çevrelerde ciddi bir huzursuzluğa sebep oluyor. NATO’nun konuya daha fazla müdahil olması yönündeki yüksek perdeden sarf edilen söylemler ise krizin tırmanma ihtimalini artırıyor. NATO üyesi olan Türkiye’nin konumu da giderek zorlaşıyor.

Esasen bu krizde dengeli ve taraf tutmayan bir politika izlediğini ileri süren Ankara’nın tutumu baştan itibaren Rusya gözünde sıkıntılar yaratmaktaydı. Ukrayna’ya İHA ve SİHA’lar tedarik etmemizden memnun olmadığını Rusya fırsat buldukça dile getiriyordu. Öte yandan, Türkiye Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlara kısmen ve kontrollü bir şekilde katılıyor, Rusya buna da katlanıyordu.

Türkiye’de ekonominin karşı karşıya kaldığı sıkıntılar ve Sayın Mehmet Şimşek’in alınmasını zaruri gördüğü kararlar ile Türkiye’de yabancı yatırımlara duyulan ihtiyaç, Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımların sıkılaşmasına yol açtı. Bankacılık sistemimizin uluslararası sistemde yaptırımlarla karşılaşmasını istemediğimize göre bu gelişmenin Rusya tarafından daha da rahatsız edici bulunmasına bu defa da bizim katlanmamız gerekecek.

Her şeye rağmen, Rusya ikili ilişkileri ve karşılıklı çıkarları gözeterek bu gelişmelerin tümüne katlanmaya, göğüs germeye devam etse de, Türkiye’nin bir konuda izlediği tutumun bu toleransı zayıflatmış olduğunu kabul etmek gerekiyor. O da, Rusya’nın “Azov (Azak) Teröristleri” olarak tanımladığı Ukraynalıların İstanbul’da kısa bir süre gözaltına alındıktan sonra Ukrayna’ya iade edilmeleri ile ilgili gelişme. Bu konunun Rusya için ne kadar duyarlılık oluşturduğunu ve yarattığı sıkıntının boyutunun ne kadar önemli olduğunu Ankara’nın kavrayamamış olması ciddi bir zaafiyet olarak Türkiye-Rusya ilişkilerini etkiliyor. Bu durumun, bizim şikayetçi olduğumuz teröristlerin başka bir ülkede himaye görmeleriyle duyacağımız sıkıntıdan farksız olduğunu anlamak gerekiyor. Bu yılın başından beri bir türlü gerçekleşmeyen “Putin ziyareti” için hala bir tarih belirlenmemiş olmasını da buna bağlamak mümkün gibi gözüküyor.

GAZZE

7 Ekimde Hamas’ın İsrail’e yaptığı terör saldırısından sonra İsrail’in intikam uğruna başlattığı ve ayırım gözetmeksizin sürdürdüğü orantısız katliam saldırılarında 36.000 insan hayatını kaybetti. Türkiye bu konuda ilk gün tarafları itidale davet etmiş, bölgenin yeni bir kan gölüne dönmemesi için özenli bir söylem kullanmaya dikkat etmişti.

Zaman içinde iç siyasi çevrelerde bu dikkatli davranış iktidarı eleştirmek için bir fırsat olarak görüldü ve muhalefet tarafından kullanılmaya başlandı. Cumhurbaşkanı ve partisi ağır eleştirilere maruz kaldı. Bu eleştiriler Ankara’nın İsrail-Filistin uyuşmazlığında hep dikkatle uyguladığı dengeli ve ölçülü çizginin kısa zamanda “Hamasperver” bir çizgiye dönüşmesine sebep oldu.

Türkiye, daha da ileri giderek, İsrail’e yaptırım uygulamaya karar verdi ve bu ülke ile ticareti durdurdu. Yaptırımlardan muzdarip olan, bunların bir sonuç vermediğini savunan, genel olarak yaptırımları eleştiren bir ülkenin başka bir ülkeye yaptırım uygulamasına anlamlı bir açıklama getirmek zor. Hele G-20 üyesi olup serbest ticareti savunurken bunu yapıyorsanız, açıklama yapılsa bile anlamak zor. Bu nedenle Türkiye’nin bu yıl sonunda ihracat rakamının 7 milyar dolar düşük olacağını ihracatçılar birliği açıkladı bile.

Hamas lideri Haniyye’ye layık görülen kırmızı halı (bizde türkuvaz oluyor) karşılamasının 9 Mayısta olması beklenen Beyaz Saray ziyaretinin iptaline sebep olduğunu düşünmek pek de yanlış olmasa gerek. Tabii bu kadarla kalıp kalmayacağını, Mısır ile düzelme yoluna giren ilişkilere de bir yansıması olup olmayacağını zaman gösterecek. İsrail ile Hamas arasında arabuluculuk hayalleri kurmak da bu durumda göle maya çalmaktan farksız oluyor.

AKILCI VE AKILLI DIŞ POLİTİKA

Arabuluculuk deyip de geçmemek lazım. Bir ülkenin dış politika yeteneklerini değerlendirmek ve başarılarını artırmak amacıyla uluslararası ilişkilerde attığı adımlar tüm dünya ülkeleri tarafından izlenir. Arabuluculuk konusunda İsviçre, Norveç gibi ülkeler bu tür görevlere sık talip olurlar. Başarılı da olurlar zira sırtlarında yumurta küfesi yoktur. Taraflara eşit mesafede durmayı, kah birine kah diğerine mavi boncuk vermemeyi, bir gün attığı olumlu adımı ertesi gün olumsuz bir davranışla bozmamayı iyi tartarlar. Yapamayacaklarına talip olmazlar.

Türkiye de başarılı olduğu deneyimler yaşamıştır. Ancak dış politikada gerçekçi, ayakları yere basan, objektif davranışlarda bulunmak ve adımlar atmak önemlidir. Atılan adımların başka alanlarda bir kelebek etkisiyle ters sonuçlara yol açıp açmayacağını öngörebilmek, değerlendirmeyi kapsamlı ve bütüncül yapabilmek gerekir. Yoksa, ararsınız da, ara bulmakta zorluk çekersiniz.


 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.