Erdal TEKİN - AB Uzmanı - Siyasal İletişimci
Köşe Yazarı
Erdal TEKİN - AB Uzmanı - Siyasal İletişimci
 

Avrupa´nın Geleceği ve Rusya - Türkiye Ekseni

21. yüzyılın başından itibaren Avrupa’nın güvenlik mimarisi, ekonomik yapılanması ve jeopolitik yönelimi önemli değişimler geçirmiştir. Özellikle Rusya ile yaşanan krizler ve küresel güç dengelerindeki kaymalar, Avrupa’nın bağımsız bir jeopolitik aktör olarak nasıl konumlanacağı sorusunu gündeme getirmiştir. Birçok sorunla karşı karşıya olan Avrupa Birliği´nin öncelikli olarak güvenlik sorununu nasıl çözeceğini netleştirmesi gerekiyor. Avrupa’nın 1,4 milyon askeri ve milyarlarca euroluk savunma bütçesine rağmen birleşik bir ordusu bulunmamakta. Trump´ın yeniden iktidara gelmesiyle NATO dışı güvenlik senaryoları masaya yatırılmış durumda. ABD´nin koruma şemsiyesi kalkarsa, birleşik Avrupa ordusu mümkün olur mu? Avrupa Birliği ordusu kurulması yıllardır gündemde ancak bugüne kadar sadece simgesel adımlar atıldı. AB ülkeleri için NATO bir güvenlik şemsiyesi oluşturuyor. Lakin NATO´daki en büyük güç bir Avrupa ülkesi değil. Son günlerde ADB ile gergin ilişkiler, Trump´ın Avrupa´ya yönelik söylem ve eylemleri coğrafyanın güvenlik endişesini ortadan kaldırması gerektiği gerçeğini ortaya koymuş oldu. Ancak Avrupa, bu ciddi sorunu ortadan kaldırmak için stratejik otonom çerçevesinde önemli çalışmalar başlatmış olsa da, ABD ortak Avrupa ordusuna sıcak bakmıyor. Çünkü kıta üzerindeki etkisini yitirmekten ve NATO´nun zayıflamasından endişe ediyor. AB ordusunun önündeki diğer bir engel bütçe. AB üyesi ülkelerin toplam savunma bütçesi Avrupa´yı küresel askeri bir güç haline getirmeye yetmiyor. Ayrıca böyle bir ordu kurulduğu taktirde kimin komuta edeceği de ayrı bir tartışma konusu. Soğuk Savaş sonrası Avrupa, ABD öncülüğünde bir güvenlik paradigmasına oturtulmuş, NATO ve Avrupa Birliği’nin genişlemesiyle doğuya doğru genişleme sürecine girmiştir. Ancak, 2014’te Kırım’ın ilhakı ve 2022’de Ukrayna Savaşı, bu güvenlik modelinin kırılganlığını ortaya koymuştur. Avrupa’nın güvenliği, ekonomik istikrarı ve enerji bağımsızlığı, yalnızca NATO ve ABD ittifakıyla değil, aynı zamanda Rusya ve Türkiye gibi bölgesel güçlerle kuracağı dengeli ilişkilerle şekillenecektir. Avrupa, küresel güç dengesinin hızla değiştiği bu süreçte, geleneksel Atlantik merkezli güvenlik anlayışından sıyrılarak, çok kutuplu ve bağımsız bir strateji geliştirmek zorundadır. Avrupa’nın güvenliği büyük ölçüde NATO çerçevesinde şekillenmiştir. 1990’lardan itibaren NATO’nun doğuya genişlemesi, Rusya tarafından bir tehdit olarak algılanmış ve taraflar arasındaki stratejik güvenlik dengesi bozulmuştur. Ancak, son yıllarda Fransa ve Almanya gibi ülkeler, NATO’ya bağımlılığı azaltarak Avrupa’nın kendi güvenlik mimarisini inşa etmesi gerektiğini savunmaktadır. Bağımsız bir Avrupa güvenlik stratejisi oluşturulabilmesi için NATO’nun rolü yeniden değerlendirilmelidir. Avrupa, ABD ile güvenlik ortaklığını sürdürebilirken, aynı zamanda Rusya ve Türkiye ile güvenlik diyaloglarını artırarak, çok yönlü bir güvenlik politikası benimseyebilir. Rusya, askeri kapasitesini artırarak Avrupa sınırlarında nüfuzunu güçlendirmeye devam ederken, Türkiye de Avrupa’nın güney sınırlarında önemli bir güvenlik aktörü haline gelmiştir. Türkiye’nin NATO üyeliği, Karadeniz’deki stratejik konumu ve Orta Doğu ile olan bağlantıları, Avrupa güvenliği açısından kritik öneme sahiptir. Avrupa’nın Rusya ve Türkiye ile güvenlik işbirliği geliştirmesi, kıtadaki istikrarsızlık risklerini azaltabilir. Özellikle, enerji güvenliği, göç yönetimi ve bölgesel çatışmaların çözümü gibi konular, Avrupa’nın bu iki aktörle ilişkilerini geliştirmesi gereken temel alanlardır. Türkiye, son yıllarda çok yönlü bir dış politika izleyerek hem NATO ile ilişkilerini sürdürmüş hem de Rusya, Çin ve diğer yükselen güçlerle işbirliği kurmuştur. Avrupa açısından Türkiye, sadece bir güvenlik aktörü değil, aynı zamanda enerji ve ticaret alanlarında kritik bir ortaktır. Türkiye’nin enerji transit ülkesi olması, Avrupa’nın Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltma sürecinde kilit bir rol oynayabilir. Avrupa’nın geleceği, Rusya ve Türkiye ile olan ilişkilerini nasıl yöneteceğine bağlı olarak şekillenecektir. Avrupa’nın bağımsız bir jeopolitik aktör haline gelmesi için Rusya ve Türkiye ile dengeli bir strateji oluşturması gerekmektedir. Tam bir ayrışma yerine, çok yönlü ve işbirliğine dayalı bir yaklaşım, Avrupa’nın küresel güç dengelerindeki konumunu güçlendirecektir. Erdal Tekin Siyasal İletişimci / AB Uzmanı  
Ekleme Tarihi: 08 April 2025 - Tuesday

Avrupa´nın Geleceği ve Rusya - Türkiye Ekseni

21. yüzyılın başından itibaren Avrupa’nın güvenlik mimarisi, ekonomik yapılanması ve jeopolitik yönelimi önemli değişimler geçirmiştir. Özellikle Rusya ile yaşanan krizler ve küresel güç dengelerindeki kaymalar, Avrupa’nın bağımsız bir jeopolitik aktör olarak nasıl konumlanacağı sorusunu gündeme getirmiştir. Birçok sorunla karşı karşıya olan Avrupa Birliği´nin öncelikli olarak güvenlik sorununu nasıl çözeceğini netleştirmesi gerekiyor. Avrupa’nın 1,4 milyon askeri ve milyarlarca euroluk savunma bütçesine rağmen birleşik bir ordusu bulunmamakta.

Trump´ın yeniden iktidara gelmesiyle NATO dışı güvenlik senaryoları masaya yatırılmış durumda. ABD´nin koruma şemsiyesi kalkarsa, birleşik Avrupa ordusu mümkün olur mu? Avrupa Birliği ordusu kurulması yıllardır gündemde ancak bugüne kadar sadece simgesel adımlar atıldı. AB ülkeleri için NATO bir güvenlik şemsiyesi oluşturuyor. Lakin NATO´daki en büyük güç bir Avrupa ülkesi değil. Son günlerde ADB ile gergin ilişkiler, Trump´ın Avrupa´ya yönelik söylem ve eylemleri coğrafyanın güvenlik endişesini ortadan kaldırması gerektiği gerçeğini ortaya koymuş oldu. Ancak Avrupa, bu ciddi sorunu ortadan kaldırmak için stratejik otonom çerçevesinde önemli çalışmalar başlatmış olsa da, ABD ortak Avrupa ordusuna sıcak bakmıyor. Çünkü kıta üzerindeki etkisini yitirmekten ve NATO´nun zayıflamasından endişe ediyor. AB ordusunun önündeki diğer bir engel bütçe. AB üyesi ülkelerin toplam savunma bütçesi Avrupa´yı küresel askeri bir güç haline getirmeye yetmiyor. Ayrıca böyle bir ordu kurulduğu taktirde kimin komuta edeceği de ayrı bir tartışma konusu.

Soğuk Savaş sonrası Avrupa, ABD öncülüğünde bir güvenlik paradigmasına oturtulmuş, NATO ve Avrupa Birliği’nin genişlemesiyle doğuya doğru genişleme sürecine girmiştir. Ancak, 2014’te Kırım’ın ilhakı ve 2022’de Ukrayna Savaşı, bu güvenlik modelinin kırılganlığını ortaya koymuştur. Avrupa’nın güvenliği, ekonomik istikrarı ve enerji bağımsızlığı, yalnızca NATO ve ABD ittifakıyla değil, aynı zamanda Rusya ve Türkiye gibi bölgesel güçlerle kuracağı dengeli ilişkilerle şekillenecektir.

Avrupa, küresel güç dengesinin hızla değiştiği bu süreçte, geleneksel Atlantik merkezli güvenlik anlayışından sıyrılarak, çok kutuplu ve bağımsız bir strateji geliştirmek zorundadır.

Avrupa’nın güvenliği büyük ölçüde NATO çerçevesinde şekillenmiştir. 1990’lardan itibaren NATO’nun doğuya genişlemesi, Rusya tarafından bir tehdit olarak algılanmış ve taraflar arasındaki stratejik güvenlik dengesi bozulmuştur. Ancak, son yıllarda Fransa ve Almanya gibi ülkeler, NATO’ya bağımlılığı azaltarak Avrupa’nın kendi güvenlik mimarisini inşa etmesi gerektiğini savunmaktadır.

Bağımsız bir Avrupa güvenlik stratejisi oluşturulabilmesi için NATO’nun rolü yeniden değerlendirilmelidir. Avrupa, ABD ile güvenlik ortaklığını sürdürebilirken, aynı zamanda Rusya ve Türkiye ile güvenlik diyaloglarını artırarak, çok yönlü bir güvenlik politikası benimseyebilir.

Rusya, askeri kapasitesini artırarak Avrupa sınırlarında nüfuzunu güçlendirmeye devam ederken, Türkiye de Avrupa’nın güney sınırlarında önemli bir güvenlik aktörü haline gelmiştir. Türkiye’nin NATO üyeliği, Karadeniz’deki stratejik konumu ve Orta Doğu ile olan bağlantıları, Avrupa güvenliği açısından kritik öneme sahiptir.

Avrupa’nın Rusya ve Türkiye ile güvenlik işbirliği geliştirmesi, kıtadaki istikrarsızlık risklerini azaltabilir. Özellikle, enerji güvenliği, göç yönetimi ve bölgesel çatışmaların çözümü gibi konular, Avrupa’nın bu iki aktörle ilişkilerini geliştirmesi gereken temel alanlardır.

Türkiye, son yıllarda çok yönlü bir dış politika izleyerek hem NATO ile ilişkilerini sürdürmüş hem de Rusya, Çin ve diğer yükselen güçlerle işbirliği kurmuştur. Avrupa açısından Türkiye, sadece bir güvenlik aktörü değil, aynı zamanda enerji ve ticaret alanlarında kritik bir ortaktır. Türkiye’nin enerji transit ülkesi olması, Avrupa’nın Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltma sürecinde kilit bir rol oynayabilir.

Avrupa’nın geleceği, Rusya ve Türkiye ile olan ilişkilerini nasıl yöneteceğine bağlı olarak şekillenecektir. Avrupa’nın bağımsız bir jeopolitik aktör haline gelmesi için Rusya ve Türkiye ile dengeli bir strateji oluşturması gerekmektedir. Tam bir ayrışma yerine, çok yönlü ve işbirliğine dayalı bir yaklaşım, Avrupa’nın küresel güç dengelerindeki konumunu güçlendirecektir.

Erdal Tekin

Siyasal İletişimci / AB Uzmanı

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.