Suriye'de Baas rejiminin çöküşünün ardından bölgesel aktörlerin bu yeni dönemde nasıl bir strateji izleyecekleri merak ediliyor. Küreselleşmenin Suriye´yi nereye götürecegi belirsizliği henüz ortadan kalkmış değil.
Peki, AB liderler zirvesinde çıkan sonuca bakıldığında, Suriye´ye yönelik yaptırımlarda hafiflemeye gideceği, ülkenin yeniden inşaasında etkin rol almak istedikleri, bölge aktörlerinden Türkiye başta olmak üzere staratejik ortaklarıyla hareket etme düşüncesi oluşmuş durumda. Ancak AB´nin ve ABD´nin yaptırımları hafifletme düşüncesi yeni Suriye´nin geleceği konusunda istek ve beklentilerini de beraberinde getirmektedir. Bunun neler olabilecegini ilerleyen süreçlerdeki gelişmeler bize gösterecektir.
Rusya’nın, Suriye´deki varlığından geri adım attığı, Ukrayna savaşı ile birçok alanda verdiği zahiyatların ülke ekonomisinde ciddi tahribatlar yarattığını ve bu durumun çekilmesinde etken olduğunu görmekteyiz.
ABD,Suriye´nin geleceğinde etkinliğini hala korumaya devam ediyor.
Küresel güçlerin, Suriye´ye yönelik yaklaşımları bu şekilde olmasına rağmen şu soruyu sorarak cevap bulmaya çalışalım.
Suriye´de şimdi ne olabilir?
Suriye'deki tüm toplumsal yapıların arasındaki işbirliği ihtiyacının kaçınılmaz olduğu net bir şekilde görünmektedir.
Birleşmiş bir Suriye mümkün mü?
Bunun olabilmesi için öncelikle HTŞ'nin ülke yönetimini, sivil siyasi kuruluşların katılımına açması olur. Suriye, komşu ülkelerde görüldüğü gibi başka çatışmalara yol olabilecek intikam döngüsünden çıkıp bir savaş sonrası ulusal uzlaşma veya ulusal bütünlük ortamına girmelidir. Suriye, farklı grupların olduğu ve bu grupların da farklı gündemlerinin olduğu bir yapıdan oluşuyor.
Öncelikle özgür seçimler yapılır, iktidar paylaşılır ve merkeziyetçilikten uzaklaşılırsa böylece daha geniş kapsamlı bir yönetim ortaya çıkabilir. Bunu başarıp başarayamayacaklarını bize zaman gösterecek.
62 Yıl gibi bir uzun zamanda otokratik bir yapıyla ülkenin yönetilmesi, şimdiyse halkın özgür bir yönetimden yana taleplerini yükseltesine HTŞ, nasıl bir karşılık verecek veya bunu sağlayabilecek mi? Görülüyor ki; HTŞ'nin, Esad yönetimi gibi iktidarı otoriter yöntemlerle elinde toplayabileceği kaygıları toplumda var.
Ulusal bütünlüğü sağlayamayan bir otoritenin, ülke genelide tüm bölgeleri yönetebilecek askeri ve insan kaynağına sahip olamayacağını bilmesi gerekir.
Tüm bunları yapamamış bir Suriye´nin geleceğinin kaos olacaği gibi iç karmaşa da kaçınılmaz olacaktır. Kendi içinde uzlaşmaya varılmaması durumunda Suriye de, Irak ve Libya´da oldugu gibi her türlü müdahalelere açık bir duruma gelmiş olacaktır.
Bunun sonuçları korkunç olabilir.
Suriye´nin tekrar ayağa kaldırılması için AB ve ABD'nin ekonomik kalkınma ve insani yardımları sürdürmesi ve hatta artırması gerekecektir.
Kaybedenin belli olduğu, kazananların tam olarak kimler olduğu belli olmayan, birçok belirsizliği barındıran Suriye´nin geleceği yanlızca Suriye halkları için değil, Ortadoğu halklarının geleceği için de önemlidir.
Dünyadaki başka ülke ve güçler buna ne kadar müsade edecekler, o da cevabının bulunması gereken bir soru olarak karşımızda durmaktadır.